Etkin okumanın anahtarı: Ä°ç ses

Güncelleme Tarihi:

Etkin okumanın anahtarı: İç ses
OluÅŸturulma Tarihi: Haziran 19, 2005 00:00

AraÅŸtırmacılar uzun yıllar sessiz okuduÄŸumuz zaman kafamızın içinde yankılanan sözcüklerin müziÄŸini gözardı ettiler. İç sesimiz olarak da tanımladığımız bu sözcüklerin yankısı, bir metni anlayabilmek için önemli. Ancak iç sesin olmadığı durumlar da var. Bilim insanları ‘disleksi’ yani okuma, öğrenme güçlüğü çekenlerin iç ses konusunda sorun yaÅŸayan kiÅŸiler olduklarını söylüyor. Tabii tüm bu geliÅŸmeler okumayı öğrenme metotlarını sorgularken, eÄŸitimcilerin önüne de yepyeni açılımlar getiriyor.Bilim dünyası sonunda iç sesle ilgilenmeye karar verdi. Sonunda diyoruz, çünkü son zamanlara kadar bu küçük iç ses, okumanın acemilik dönemi ya da çocuklukta yüksek sesle okumanın oluÅŸturduÄŸu alışkanlığın bir yansıması olarak kabul ediliyordu. Bugün ise hem nörologların hem de psikologların yaptıkları araÅŸtırmalar, bu savın yanlış olduÄŸunu ortaya koydu. Tam tersine: Küçük iç sesimiz, etkin ve iyi okumada merkezi bir rol üstleniyor.Okunulan metinlerde iç ses kullanılması, okuma hızımızı etkileyen önemli bir faktör. İç ses kullanmada yapılan iÅŸlem ÅŸu: Göz birinci kelimeyi resmettikten sonra ikinci kelimeye geçer, fakat; beyinde birinci kelimeye ait imajlar oluÅŸturulur. Göz üçüncü kelimeye geçtiÄŸinde beyinde ikinci kelimenin imajı oluÅŸturulur. Yani, göz ile beyin arasında bir kelimelik mesafe vardır. İç ses kullanmak denilen olay bu ÅŸekilde özetlenebilir.ORTAÇAÄž METÄ°NLERÄ°NDEN KALMA ALIÅžKANLIKGeçmiÅŸ dönemde çok uzun süre, okuma eylemi yalnızca sesli okuma ÅŸeklindeydi. Ortaçağın yarısına dek yazarlar, okurlarının metni yalnızca göreceklerini deÄŸil duyacaklarını da varsaydılar; hatta kendileri sözcükleri bir araya getirirken yüksek sesle söylüyorlardı. Göreceli olarak çok az kiÅŸi okuyabildiÄŸi için dinletiler yaygındı ve OrtaçaÄŸ metinlerinin çoÄŸu, dinleyenleri bir masala ‘kulak vermeye’ çağırırlardı. Okumanın sesli olmasının bir diÄŸer nedeni de dinseldi. Sessiz okuma aylaklığa yol açtığı için günah sayılıyordu. Kitaplar yüksek sesle okundukları için, onları oluÅŸturan harflerin fonetik birimler olarak ayrılma zorunluluÄŸu yoktu. Zincirleme dizili tümceler halindeydiler. Bu harf sıralarını gözlerin nasıl izlemesi gerektiÄŸi ise yerine ve çağına göre deÄŸiÅŸiyordu. Mısır hiyeroglifleri, Sümer çiviyazısı, Sanskritçe gibi.Sonuçta bilinen, okurun bir metni kafasının içinden sessiz okuduÄŸunda yüksek sesle okumaya kıyasla daha iyi anladığı ve daha hızlı okuduÄŸu. Peki neden sessiz okuma çok çok daha etkili?Bu soruya yanıtlar birer birer verilmeye baÅŸlandıkça, eÄŸitimcileri ÅŸoke eden gerçekler de ortaya çıkmaya baÅŸladı. ÖrneÄŸin 2001 yılında yapılan bir araÅŸtırma. O yıllarda Kanada’da Fredericton Ãœniversitesi’nden iki psikolog Suzanne Prior ve Katherine Welling, farklı yaÅŸ gruplarındaki çocuklar üzerinde bir araÅŸtırma yapıyorlardı. Amaçları daha önce bir varsayım olarak bilinen ‘Sessiz okuma ancak sesli okumada ilerleme saÄŸlanabildikten sonra yapılabilir’ tezini bilimsel kanıtlarla ortaya koymaktı. SESSÄ°Z OKUMA İÇİN 3-4 YIL YETERLÄ° DEĞİLÖğrenme ile ilgili tüm eylemlerin ortaya çıkış amacı sosyaldir. Ancak daha sonra içleÅŸleÅŸtirilirler. Çocukların konuÅŸmayı öncelikle etrafındakilerle iletiÅŸim kurmak için öğrendikleri, daha sonra bu dili içselleÅŸtirdikleri ve kendi kendilerine bile konuÅŸtukları tezi daha önce ortaya konmuÅŸtu.Prior ve Welling de sessiz okumanın aynı süreci izlediÄŸini düşünüyordu: Önce baÅŸkaları için yüksek sesle okunuyordu, örneÄŸin eÄŸitmenler... Sessiz okumaya geçiÅŸ, ancak sesli okumada hakimiyet saÄŸlandıktan sonra olabiliyordu. Ä°ki psikolog 3 noktayı kanıtlamaya çalıştı: 7 yaşındaki çocuklar yüksek sesle okuduklarında daha iyi anlarlar, 8 yaşındakiler bir geçiÅŸ dönemindedirler. 9 yaşındaki çocuklar ise sessiz okuduklarında daha iyi anlarlar. AraÅŸtırmalarından aldıkları sonuç ÅŸaşırtıcı idi: 9 yaşındaki çocuklar sessiz okumada çok daha düşük baÅŸarı elde etmiÅŸlerdi. Yani, bu okuma tekniÄŸinin zorlukları bugüne kadar gözardı edilmiÅŸti.Psikologlar ‘Okumaya baÅŸlandıktan sonraki 3 ya da 4 yıl bu okumanın içselleÅŸtirilebilmesi için yeterli bir süre deÄŸildir’sonucuna vardılar.SAÄžIRLAR NEDEN OKUMA GÜÇLÜĞÜ ÇEKÄ°YOROkumada deneyim kazanmanın zor olduÄŸu ise beyinsel görüntüleme tekniÄŸi ile anlaşıldı. Londra’da Nöroloji Enstitüsü’nden Cathy Price, sessiz okumada beyinsel aktivitenin yüksek sesle okumadan çok daha farklı olduÄŸunu belirledi. Bunun nedeni ise sessiz okumada ortaya çıkan ‘sözcüklerin küçük müziÄŸi’ diye tanımlanan iç ses.Sessiz okurken, içgüdüsel olarak ÅŸekiller sözcüklere dönüşüyor. Fransa’da Universite de Provence’da biliÅŸsel psikoloji bölümünden Johannes Ziegler, ‘Sözcüklerin iÅŸitsel ÅŸekle dönüştürülmesinden’ yola çıkarak yaptığı araÅŸtırmasında Çin ve eski Mısır yazılarından örnekler veriyor. Çinlilerin yazısı, harflerin seslerinden ziyade, iÅŸaretleri temel alan bir yazı ÅŸekli. Dolayısıyla fonolojik bilgiyi es geçerek, yazı karakterlerini sembolleÅŸtirmiÅŸ oluyorlar. Eski Mısır’daki hiyerogliflerde de benzer ÅŸekilde, bir düşünceyi ifade eden sesler deÄŸil, iÅŸaretler oluyor. İç sesin saygınlığını yeniden kazanması, okuma güçlüklerine (disleksi) iliÅŸkin araÅŸtırmalara da yeni bir boyut kazandırıyor. Ziegler’e göre okuma güçlüğü ‘iç sesteki bir sorundan kaynaklanıyor’ olabilir. Ziegler bunu, ‘Bu küçük sesin otomatik olarak kullanımını hesaba katıyoruz, ama bunu bilmeyenler ya da bu sesi kullanamayanlar okuma becerisini kazanmada güçlük çeken insanlar’ diye açıklıyor.Sağırların neden okumada güçlük çektikleri de bu yolla açıklanıyor.HECELEME YÖNTEMÄ°NE DÖNÜŞSessiz okuma ve iç ses ile ilgili yeni geliÅŸmeler, okumayı öğrenme metotlarını da yeniden sorguluyor. ÖrneÄŸin ABD’de 7-8 yaşındaki çocukların yüzde 69’unun iyi bir okuma becerisi bulunmuyor. Bu yüzden parlamentoya yeni bir tasarı sunularak, okuma-yazma öğreniminde yeniden heceleme yöntemine dönülmesi talep edildi. Bu metot birçok ülkede uzun bir süreden beri kullanılmıyor.FLAUBERT’İN KÃœTÃœPHANESÄ°Ãœnlü edebiyatçı Gustave Flaubert, disleksi (okuma güçlüğü) sorunu yaÅŸayan biriydi. Kütüphanesine kapanır ve yüksek sesle kitap okurdu. Uzmanlara göre Flaubert, böyle yapmaya mecburdu çünkü iç sesine otomatik olarak ulaÅŸamıyordu, sözcükler ÅŸekle dönüşemiyordu.SESSÄ°ZLİĞİN İÇİNDEKÄ° MÃœZÄ°KBir müzisyen için kulak en önemli duyu. Ä°stisnalar hariç. 27 yaşında kulakları duyma özelliÄŸini yitirmeye baÅŸlayan Beethoven, tamamen sağır olduktan sonra da beste yapmayı sürdürdü. Çünkü içindeki ses ona müziÄŸini söylüyordu. Bu baÄŸlamda, gözleri görmeden, hayatında hiç görmediÄŸi objeleri mükemmel çizerek resim yapan ve üstelik renkleri de mükemmel kullanan Türk ressam EÅŸref ArmaÄŸan’ı da anmak gerekir. Acaba ArmaÄŸan da iç sesine, içindeki müziÄŸe uyarak mı resim yapıyor?Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!