400 kitapla çeviri rekoruna gidiyor

Güncelleme Tarihi:

400 kitapla çeviri rekoruna gidiyor
Oluşturulma Tarihi: Haziran 22, 2002 01:53

Elli yıldır çeviri yapıyor Mehmet Harmancı, Bugünlerde 400'üncü kitabının üzerinde çalışıyor. Çeviri, dünyanın en nankör işlerinden biri. Çünkü okurlar için kitabın yazarı önemlidir, ama çeviriyi kimin yaptığına çok az insan bakar.

Buna rağmen şevkle çalışıyor Mehmet Harmancı. İkinci planda kalmaktan hiç mi rahatsız değil derseniz, tabii ki rahatsız. 400'üncü çevrisini yaptığı Oğlak Yayınları'nın yöneticisi Senay Haznedaroğlu onu şimdi Guinness Rekorlar Kitabı'na sokmaya hazırlanıyor. Son kitabı ve bugüne kadar yaptığı çevirilerin bir listesini hazırlayarak başvuruyu yapacak.


İlk çevirinizi hatırlıyor musunuz?

-Nasıl hatırlamam? 1952'de High School'u yeni bitirmiştim. Bir hikaye çevirip Varlık Dergisi'ne, Yaşar Nabi Nayır'a götürdüm. On gün sonra tekrar gelmemi istedi. Gittiğimde yayınevi için de kitap çevirileri yapabileceğimi söyledi. İlk istediği de O'Henry'nin hikayeleriydi. Kitap olarak yayımlanan ilk çevirim o oldu. O kitabı çevirmemi istediğinde askere gidiyordum. Yedek Subay Okulu'nda tamamladım çeviriyi.

O gün bugündür sadece çeviri ile mi uğraştınız?

Başka işlerle de uğraştım tabii. Geçimimi başka işlerle sağladım. Çeviri gönül işi, adamı geçindirmez. Aile şirketimiz vardı orada çalışıyordum aynı zamanda. 37 yıl orada çalıştım. Gündüz iş, gece çeviri yaptım yıllarca.

Çevirmekten en çok zevk aldığınız kitap hangisi oldu?

-Bu sorunuza şöyle cevap verebilirim. Kök Yayınları'nı ben o zaman çevirdiğim Alan Paton'ın Ağla Sevgili Memleketim kitabını insanlara okutmak için kurdum. O kitap sonra Ağla Sevgili Yurdum olarak yayınlandı. Okuduğumda çok etkilenmiştim ve bu kitabı mutlaka başka insanların okumasını sağlamalıyım diye düşünmüştüm. Aşağı yukarı 25 kitap yayınladım orada. Çeviri ağırlıklıydı yayınlarım ama telif kitaplar da vardı aralarında. Tek keşilik bir yayıneviydi bu. Herşeyi bendim.

400'üncü çeviriniz hangi kitap?

-Bir anda 400'ün üzerine çıkacağım. Çünkü ben 4-5 kitabı aynı anda çeviririm. Hani bazı insanlar bir kaç kitap birden okurlar ya işte ben de öyle, birden fazla kitap çeviriyorum. Artık değil bir sonraki cümlede, on sayfa sonra yazarın ne diyeceğini, neyin geleceğini biliyorum.

Çevirmenler arasında sanki bir sınıf ayrımı var gibi. Ne diyorsunuz?

-Bestseller çevirenlere nedense burun kıvrılır. Bugün eleştirmenlere çevirmen sorsanız size dört beş isim sayarlar. Söylediklerinin hepsi de edebiyatçıdır. Sanki edebiyatçı dışında çeviri yapan adam yoktur. Çevirmenlik hor görülmüştür hep. Hiç kimse, bir kitabı açıp da bunu kim çevirmiş diye bakmaz, çok önemli bir edebi isim değilse. Zaten eleştirmenler de şunu şu çevirmiş diye söylemezler.

Başkalarının yazdığı bu kadar kitap çevirdiniz. Artık ben de yazmalıyım dediğiniz oldu mu hiç?

-Yazma isteği oluşamadı bende çevirinin çokluğundan. Öyle bir girdaba girdim ki. 70 yaşındayım ve her sabah 6.30'da bilgisayarımın başına otururum. Uykum azdır zaten. Çalışabildiğim kadar da çalışırım. Çevirdiğim kitapların dışında da her zaman 8-10 tane sırada bekleyen kitap vardır. Eh böyle olunca yazacak zamanım olmadı.

Peki bir günde ne kadar çeviri yaparsınız?

-Yirmi sayfa civarındadır günlük normal çalışmam. Kitap olarak yaptığım çevirilerde bir ayı aşan olmamıştır. Son zamanlarda tarih kitabı çevirilerine ağırlık vermiştim ve ondan büyük keyif aldım. Bestseller çevirileri kolaydır ve çabuk gider. Zaten belli bir kalıbı vardır hepsinin. Onları gördüğünde insanın neden yazar olmak istemediğini anlarsınız.

Bugüne kadar çevirdiğiniz kitaplar arasında en çok satan hangisi oldu?

-Pek çok bestseller kitap çevirdim ama en çok satan çevirim Say Yayınları tarafından yayınlanan Nostradamus oldu. 10 baskı falan yaptı sanıyorum. Çevirirken kitabın yok satıp satmayacağını bilmek zordur. Bu tamamen şans işidir. Yayıncılık da yaptığım için bunu iyi biliyorum.


CAN YÜCEL'LE KORE'DE JAPONCA ÇALIŞTIK

Kore Savaşı sırasında kafilenin ardından bizi özel olarak uçakla gönderdiler, tercüman olarak. 18 kişiydik. Normal kafile temmuz ayında gitmiş, biz kasımda filan gittik. Uçakta Abdi İpekçi ve Can Yücel'le tanıştım. Üçümüz de aynı kafiledeydik. On ay birbirimizden ayrılmadık. Türkiye'ye dönüşte de çeviri bürosu kurmaya karar verdik. Abdi Milliyet'e geçecekti ama bize de yardım edecekti. Can da İngiltere'den yeni gelmişti. Hatta biz Can'la kitaplar alıp orada Japonca öğrenmeye bile çalışmıştık. Dönüşte de bir süre görüştük Can'la ama daha sonra yollarımız ayrıldı. Abdi ile bir süre daha görüştük. Hatta ilk geldiğimizde bir kaç tane kısa çeviri öykümü yayınlamıştı Milliyet'te. Daha sonra Milliyet Yayınları'yla çalışmam da onun sayesinde oldu.


YAŞAR NABİ JACK LONDON’I HATIRLAYAMADI

Jack London'ın ilk kitabını Türkçe'ye ben çevirdim. Adı Yaşamak Hırsı'ydı. Ama çeviri hikayesi ilginçtir onun. Yaşar Nabi bir gün çağırıp, bana Jim Landos'tan muhakkak bir hikaye çevir dedi. Aramadığım yer kalmadı. Ama bu isimde biri yok. Gittim kendisine, ya siz bana Jim Landos diye birini söylediniz ama bu adda bir boksör var onun dışında da kimseye rastlamadım, dedim. Hay allah ya, ben sana yanlış söylemişim dedi. Jack London diyecektim, yanlışlıkla Jim Landos demişim.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!