|

Peygamberimiz hayatı: Hz Muhammed Mustafa’nın (S.A.V) doğum tarihi

Mevlid Kandili, İslam dünyasında Hz. Muhammed'in (S.A.V) doğumunu anmak için kutlanan önemli bir mübarek bir gecedir. Hicri takvime göre Rebiülevvel ayının 12. gecesi idrak edilir. Bu sene Mevlid Gecesi 26 Eylül Salı günü idrak edildi. Peki Peygamberimiz ne zaman doğdu? İşte alemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed’in (S.A.V) hayatı.

09:55 - 26/09/2023 Salı
Güncelleme: 11:22 - 6/11/2023 Pazartesi
Yeni Şafak
Peygamber Efendimiz ne zaman doğdu?
Peygamber Efendimiz ne zaman doğdu?
İçindekiler

Mevlid Kandili, Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa'nın (S.A.V) Mekke'de doğduğu gece olarak kabul edilir. Bu gecede Müslümanlar, Hz. Muhammed'in (S.A.V) hayatını ve sözlerini anlatan mevlidleri okur, dualar eder ve camilerde cemaatle namaz kılar. Peygamberimiz Kureyş'in köklü ailesindendir. Efendimiz'in soyu, Hz. İbrahim'e dayanır. Babası Abdullah, Hâşim-oğullarında olup Abdülmüttalib'in oğlu idi. Annesi Âmine, Zühreoğullarındandır.

Peygamber Efendimiz ne zaman doğdu?

Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.), 571 yılı 20 Nisanına rastlayan 12 Rebîü’l-Evvel Pazartesi günü tan yeri ağarırken Mekke’de doğdu.

Peygamberimizin babası Abdullah’tır. Abdullah’ın babası, Kureyş kabilesinden ve Mekke’nin ulu kişilerinden Haşim’in oğlu Abdulmuttalib’dir.

Peygamberimizin soyu

Kur’an-ı Kerim’e göre: Peygamberimizin soyu, büyük peygamberlerden Hz. İsmail ve Hz. İbrâhim’e dayanır (Hacc: 78; Bakara: 127-151; Sâf: 6, İnşirah: 1). Bütün kaynaklar, Peygamberimizin Adnân’a kadar olan atalarını şöyle sıralar ve sayarlar:

1. Abdulmuttalib (Şeybe), 2. Hâşim (Amr), 3. Abd-i Menâf (Mugîre), 4. Kusayy (Zeyd), 5. Kilâb, 6. Mürre, 7. Kâ’b, 8. Lüey, 9. Gâlib, 10. Fihr, 11. Mâlik, 12. Nadr, 13. Kinâne, 14. Huzeyme, 15. Müdrike (Âmir), 16. İlyas, 17. Mudar, 18. Nizar, 19. Maadd, 20. Adnân.

Adnân, büyük peygamberlerden Hz. İsmâil’in on iki oğlundan en büyüğü olan Nabt (Kaydar)’ın soyundan gelmiştir.

Peygamberimizin annesinin adı nedir?

Peygamberimizin annesi Hz. Âmine, Zühre oğulları kabilesinden ve bu kabilenin ileri gelenlerinden Vehb’in kızıdır. Peygamberimizin babası Hz. Abdullah’la annesi Hz. Âmine’nin soyu, büyük dedeleri olan Kilâb’da birleşir. Peygamberimizin babası Abdullah, Abdulmuttalib’in oğulları içinde en sevgilisidir ve Fâtıma adındaki hanımından doğmuştur. Hz. Abdullah, Hz. Âmine ile evlendikten kısa bir süre sonra, hurma getirmek üzere, Kureyş kervanıyla birlikte Şam’a (Gazze’ye) gitmişti. Oradan dönerken, yolda hastalandı. Medîne’de, dayıları Adiy b. Neccâr oğullarının yanında vefat etti. Nâbiga’nın evinin avlusuna gömüldü. Hz. Abdullah, o zaman 25 yaşında idi. Babasının vefatından iki ay sonra doğan Peygamberimize, Ümmü Eymen Bereke adındaki dadısı ile beş deve, birkaç davar, bir kılıç, bir miktar da gümüş para miras kaldı.

Peygamberimizin künyesi neydi?

Peygamberimizin en çok anılan ismi, Muhammed (s.a.s.)’dir. Peygamberimiz, Kur’an-ı Kerim’in dört sûresinde Muhammed ismiyle anılır (Âl-i İmrân: 144; Ahzâb: 40; Feth: 29; Muhammed: 52). Hz. İsa da İncil’de Peygamberimizi kendi ümmetine Ahmed ismiyle tanıtmıştır (Sâf: 6). Peygamberimizin, bunlardan başka isimleri de vardır.

Onlardan bazıları Kur’an-ı Kerim’de, bazıları hadislerde, bazıları da daha önceki peygamberlerin kitaplarında açıklanmıştır. Peygamberimizin, muhterem annesi Hz. Âmine’ye rü’yâsında, “Sen, insanların hayırlısına ve bu ümmetin Efendisine hâmilesin! Doğunca ona, Muhammed veya Ahmed ismini koy!” denilmiş, bunun için, Abdulmuttalib, Muhammed ismini koymuş, bu ismi neden dolayı koyduğu kendisine sorulunca da, “Gökte Allah, yerde insanlar övsünler diye ona Muhammed ismini koydum!” demiştir.

Peygamberimiz, vefat eden oğlu Kasım’dan dolayı Ebü’lKaasım (Kaasım’ın Babası) künyesini taşır ve bununla anılmaktan hoşlanırdı. Kureyş müşrikleri Peygamberimize, İbn-ü Ebî Kebşe (Ebû Kebşe’nin Oğlu) künyesini de takmışlardı. Kebş lügatte, üç yaşına basmış koç ve başbuğ manasına gelir. Bu da, ya Peygamberimizin sütannesi Halîme’nin kocası Hâris’in veya Abdulmuttalib’in annesi tarafından dedesi Amr b. Zeyd’in künyesinin Ebû Kebşe oluşundan, yahut Peygamberimizin, putperestliğe aykırı davranışını, müşriklerin, Huzâalı Ebû Kayle Vecz’e benzetmelerinden ileri geliyordu. Yine müşrikler, Peygamberimizi, doğruluk ve güvenilirlik gibi üstün meziyetlerine bakarak el-Emîn diye de anmakta idiler.

Peygamberimizin süt annesine verilmesi

Peygamberimizi, Hz. Âmine, üç veya yedi gün kadar emzirdikten sonra bir süre de Süveybe Hatun emzirdi. Süveybe Hatun, Peygamberimizin amcası Hz. Hamza’yı da emzirmişti. Yeni doğan çocukları sütanneye vermek, Kureyş eşrafının ve ileri gelenlerinin âdetleri idi. Sâ’d b. Ebî Bekr kabilesi, Araplar arasında cömertlikleri ve şereflilikleriyle tanınmış bir kabile idi. Gerek bu ve gerek öteki kabilelerin kadınları, yılda iki defa Mekke’ye gelir, yeni doğan çocukları —ücretle emzirmek üzere— alıp götürürlerdi. Sütannesi Halîme de Peygamberimizin doğduğu Fil yılında Benî Sâ’d kadınlarıyla birlikte Mekke’ye gelmişti. Bütün sütanneleri, zengin ve babaları sağ olan çocuklara koşuyorlar, Peygamberimize geldikçe, “Yetimdir, malı da yoktur. Annesinin ve dedesinin bize ne yardımı olacak?!” diyerek Peygamberimizi almaya pek yanaşmıyorlardı.

Halîme ile gelen kadınlar, istedikleri gibi birer çocuk bulmuşlardı. Halîme ise aradığını bulamamıştı. Abdulmuttalib’le karşılaşınca, Abdulmuttalib ona, Peygamberimizi alıp götürmesini ve bunun kendileri için çok hayırlı olacağını söyledi. Halîme, danışmak üzere kocası Hâris’in yanına geldi. Boş olarak dönüp gitmektense, Peygamberimizi alıp götürmeyi uygun gördüğünü söyledi. Hâris, “Almanda bir mahzur yok. Belki de Allah, onun yüzünden bize hayır ve bereket verir.” dedi. Halîme, izi sıra geri döndü.

Peygamberimizin uyuduğu odaya girdi. Onu, yavaşça uyandırdı. Yüzünün güzelliğine ve sevimliliğine bakıp hayran kaldı. Onu bağrına basarak kocasının yanına getirdi. Sağ memesini ona, sol memesini de kendi oğluna verdi. Halîme ile kocası, yeni ve mini mini misafirleriyle birlikte obalarına döndüler. O zaman, yeryüzünde Benî Sâ’d toprağı gibi kuraklığa uğramış bir toprak yoktu. Böyle iken, Halîme’gilin koyunlarının hâli birden bire değişmiş, onlar akşamleyin karınları tok, memeleri sütle dolu olarak dönmeye başlamışlardı. Halîme ile kocası, bu hayır ve berekete, aldıkları yavru yüzünden erdiklerini sezmekte gecikmediler.

Peygamberimizin çocukluğu da başkalarına benzemiyordu. Sekiz aylıkken konuşuyor ve konuşulanları dinliyordu. Dokuz aylıkken, düzgünce konuşmaya başlamıştı. On aylık olunca, çocuklarla ok atıyordu. İki yaşına bastığı zaman, çok gelişmiş, gösterişli bir çocuk olmuştu. Peygamberimizi iki yaşında sütten kestiler ve annesine götürdüler. Fakat, vermek istemediler. Peygamberimiz, dört yaşına kadar Benî Sâ’d yurdunda kaldı.

Peygamberimiz Efendimiz'in (s.a.v) annesi Hz. Amine ne zaman vefat etti?

Peygamberimiz altı yaşında iken, annesiyle birlikte Medine’ye, babasının kabrini ziyarete gitti. Bir ay sonra, Medine’den dönerken, Ebvâ köyünde annesi hastalandı ve vefat etti.

Dünyada babasız ve annesiz kalan Peygamberimizi, Yüce Allah himayesiz bırakmadı. Önce dedesinin, sonra da amcasının bağrına bastırdı. Bu gerçek, Kur’an-ı Kerim’de; “Rabbin seni yetim bulup da barındırmadı mı?” (Duhâ: 6) buyurularak hatırlatılır. Sadakatli dadı Ümmü Eymen Bereke, Peygamberimizi

Ebvâ’dan Mekke’ye getirip dedesi Abdulmuttalib’e teslim etti. Abdulmuttalib, Peygamberimizi gece gündüz yanından ayırmadı. Çocuklarından hiçbirine göstermediği aşırı sevgi ve şefkati ona gösterdi.

Kâ’be’nin gölgesinde kendisine mahsus olan ve hiç kimsenin oturmasına müsaade edilmeyen minderinde Peygamberimiz, dedesiyle birlikte serbestçe otururdu. Abdulmuttalib, sofrada Peygamberimizi yanına alır veya dizine oturtur, yemeklerin en iyisini ve tatlısını ona yedirirdi. Peygamberimiz gelmeden oturup yemek yemez, onun gelmesini beklerdi. Peygamberimizin edeb ve terbiyesine çok dikkat ederdi. Abdulmuttalib, öleceği sırada, Peygamberimizi amcası Ebû Tâlib’e bıraktı ve ona iyi bakmalarını vasiyet etti. Peygamberimiz o zaman sekiz yaşında idi. Gerek Ebû Tâlib ve gerek zevcesi Fâtıma Hatun, Peygamberimize çok iyi baktılar. Onu,öz çocuklarından üstün tuttular. Peygamberimiz onlardangördüğü iyiliği hiç unutmamıştır.

Peygamberimizin üstün vasıfları nedir?

Ebû Tâlib, Peygamberimize, gerçekten güzel bir vasilik ve hamilik yapmakta, onu cahiliye çağının kötülüklerine bulaştırmamak için olanca titizliği göstermekte idi. Zaten, Yüce Allah da onu her türlü kötülüklerden nefret duyacak bir tabiatta yaratmıştı. Peygamberimiz, hiçbir zaman putlara tapmadığı gibi içki de içmemiştir. Peygamberimiz, ergenlik çağına bastığı zaman, akıl ve zekâsının üstünlüğü, huyunun güzelliği ile herkesin dikkatini çekmiş bulunuyordu. Doğrulukta, eminlik ve güvenilirlikte parmakla gösteriliyor, seviliyor ve sayılıyordu. Yağmacılığın, zulmün, her çeşit ahlâksızlığın önlenmesi için Mekke’de kurulan ve tarihte Hılfü’l-Fudûl diye anılan derneğe genç yaşında üye oldu.

Peygamberimizin Hz. Hatice ile evlenişi

Peygamberimiz yirmi beş yaşında iken, Kureyş’in zengin, asaletli ve dul kadınlarından Hz. Hatice ile evlendi. Peygamberimizin, Hz. Hatice’den dört kızı ile iki oğlu doğdu.

Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) hakemliği

Peygamberimiz otuz beş yaşında bulunduğu sırada Kâ’be’nin onarılmasına başlanmıştı. Hacerü’l-Esved’i yerine koyma işinde Kureyş uluları arasında çetin bir anlaşmazlık çıktı. Peygamberimiz, hakem sıfatıyla hemen Hacerü’lEsved’i bir yaygı üzerine koydu. Yaygının dört ucunu kabile temsilcilerine tutturdu. Onu, konulacak yerine kadar taşıttıktan sonra eliyle alıp yerine yerleştirdi. Peygamberimizin, herkesi tatmin ve hoşnut eden bu hakîmâne hareketi, kendisi hakkında derin takdir ve hayranlık duyguları uyandırdı.

Peygamberimize ilk vahiy ne zaman geldi?

Peygamberimiz, kırkıncı yaşında bulunduğu sırada, Mîlâdî 611 yılı Şubatına rastlayan Ramazan ayının 15-16’ncı Cumartesi ve Pazar gecelerinde Cebrâil ismindeki vahiy meleğinin, “Ey Muhammed! Sen, Allah’ın Resûlüsün!” dediğini ve evine dönünceye kadar, yanından geçtiği her taşın, her ağacın, “Esselâmü aleyke yâ Resûlâllah!” diyerek kendisini selamladığını işitti.

17 Ramazan Pazartesi gecesi seher vakti, Hirâ’nın derin sessizliği içinde vahiy meleği Cebrâil, en güzel bir insan şekline girmiş, güzel kokular sürünmüş olarak Peygamberimize tekrar göründü ve Alâk Sûresinin 1-5’inci âyetlerini tebliğ etti. İslam şeriatından abdest almayı ve namaz kılmayı da öğretti.

Hz. Hatice ne zaman vefat etti?

Kureyş müşriklerinin muhasarasından kurtuldukları sıralarda, önce Ebû Tâlib, sonra da Hz. Hatice vefat etti. Peygamberimiz, bu iki aziz varlıktan mahrum kaldı. Onuncu yıl, kendisi için bir hüzün ve keder yılı oldu.

Peygamber Efendimiz (s.a.) miraca ne zaman çıktı?

Ebû Tâlib’le Hz. Hatice’nin vefatından sonra müşrikler Peygamberimize işkenceyi artırdılar. Bunun üzerine Peygamberimiz, evlâtlığı Zeyd’i yanına alarak Tâif’e kadar bir gezinti yaptı. Ne yazık ki Tâifliler, onun Hakk’a çağıran sesine kulak asmadıktan başka, Tâif’te dinlenmesine de müsaade etmediler. Türlü işkencelerle Tâif’ten uzaklaştırdılar. Peygamberimiz, üzüntüler içinde Mekke’ye döndü. O sıralarda İlahî âyet ve mucizelerden bazıları kendisine gösterilmek ve vahyedilecek şeyler vahyedilmek üzere Peygamberimiz bir gece Mekke’den Kudüs’teki Mescid-i Aksâ’ya götürüldü ve oradan da göklere çıkarıldı. Namazın beş vakitte edâsı da bu Mi’râc gecesinde farz kılındı.

Peygamber Efendimiz'in veda haccı

Peygamberimiz, hicretin onuncu yılında, yüz bini aşan İslam cemaatinin başında Mekke’ye gidip Vedâ Haccını yaptı. Orada mühim hutbeler irad etti ve Müslümanlarla vedalaştı.

Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) ne zaman vefat etti?

Peygamberimiz, hicretin on birinci yılı Rebîü’l-Evvel ayının başlarında rahatsızlandı. 12 Rebîü’l-Evvel Pazartesi günü ağır ağır nefes almaya başladı. Kımıldayan dudakları arasından, “Namaza! Namaza! Kölelerin de haklarına çok dikkat ve riayet ediniz!” dediği işitildi. Bir ara, şehadet parmağını yukarı doğru dikti, “Refîk-ı A’lâ’ya!” diyerek mübarek ruhunu Mevlâ’sına teslim etti. İlahî vahye mazhar olduktan sonra on üç yıl Mekke’de, on yıl da Medîne’de Allâh’ın ve insanlığın hizmetine vakfolunan tertemiz bir hayat böylece sona erdi.

Peygamber Efendimizin Hz. Muhammed Mustafa'nın kaç çocuğu vardı?

Hz. Muhammed'in (s.a.v) Hz. Hatice ve Hz. Mariye ile olan evliliklerinden çocukları olmuştur. Ancak peygamber efendimizin erkek çocukları, daha süt yaşında vefat etmiştir. Kız çocukları ise vefat ettiklerinde genç yaştalardı. Hz. Muhammed (s.a.v.), Hz. Hatice'den 6 çocuğa sahipti. Bunlar doğum sırasıyla; Kasım, Zeynep, Rukiye, Ümmü Gülsüm, Fatıma, Abdullah ve İbrahim isimlerine sahipti. Peygamber efendimizin Hz. Mariye'den sadece tek bir çocuğu olmuştu ve onun adı da İbrahim'di.



#HZ Muhammed
#Peygamberimizin hayatı
#Peygamberimizin doğum tarihi
7 ay önce