Egemen Bağış’ın büyükelçi olma talebinin altında yatan sır

17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet soruşturmalarında adı geçen Egemen Bağış TBMM Genel Kurulu'nda kendini savundu. 5 Mayıs 2014 | FOTOĞRAF: MUSTAFA KİRAZLI

YORUM | M. AHMET KARABAY

17-25 Aralık operasyonlarının kilit isimlerinden dönemin Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış, şu sıralar yeniden gündemde. Egemen Bağış’ın neler yaptığı, nelerle suçlandığı, nasıl büyükelçi olduğu hep anlatılırken, konunun dile getirilmeyen başka boyutları var. Bağış niçin başka görev değil de ısrarla büyükelçi olmak istedi? Gelin buna bakalım.

Kamuoyu, Egemen Bağış’ı 17-25 Aralık rüşvet operasyonu ve Kur’an ayetleriyle dalga geçen “Bakara makara” ses kayıtlarıyla hatırlar. Tayyip Erdoğan ile tanışmasının ise Erdoğan’ın ABD’ye gittiğinde tercümanlığını yaptığı döneme rastladığı söylenir. Halbuki bu düzeyde bir liderin tercümanlığını yapmadan önce, tarafların birbiriyle tanışmış ve yapılacak mahrem görüşmeler için güvenin oluşması gerektiği üzerinde pek durulmaz.

Bugüne dönmeden tanışmanın nasıl başladığına ilişkin bilinenlerin üzerini çizecek bir iki anekdot paylaşmam gerekiyor. Bilindiği gibi Erdoğan, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı iken (6 Aralık 1997) Siirt’te açık hava toplantısında yaptığı bir konuşmadan dolayı görevden alınıp 26 Mart 1999’da hapse atıldı. 4 ay hapis yattıktan sonra 24 Temmuz 1999’da tahliye edildi.

Erdoğan, parti kurma çalışmalarına hapiste iken başladı, bu çerçevede Pınarhisar günlerini bir çalışma kampı gibi değerlendirdi. Tahliye olduğunda Refah Partisi içindeki “Yenilikçiler Grubu” harekete geçti. 

EGEMEN BAĞIŞ, ERDOĞAN’A BİLL CLİNTON’IN HEDİYESİ 

Tekrar Egemen Bağış’a dönelim. 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi yaşandığında, yeni siyasi lider adayı Erdoğan, ekip arkadaşlarıyla deprem bölgesinde yoğun faaliyetler göstermeye başlamıştı. ABD Başkanı Bill Clinton, 14 Kasım Pazar akşamı, eşi Hillary ve kızı Chelsea ile birlikte Türkiye’ye geldi ve deprem bölgesini gezdi.

O dönem ABD’de yaşayan Egemen Bağış, bu geziler sırasında Clinton’un tercümanlığını yaptı, iki günlük ziyarette yanından hiç ayrılmadı. 

Bilindiği gibi 1990’lar, Türkiye’de İslamcı akımların hızla tırmanışa geçtiği yıllar oldu. Bu dönemde önü hızla açılan Milli Görüş hareketinin başına Tayyip Erdoğan’ın geçirilmesi girişimi, uluslararası istihbaratın gündeminde idi. 

Derin işlerle uğraşan medyanın gündeminde ise ABD Büyükelçisi Morton Abramowitz’in, Erbakan’ın yerine Tayyip Erdoğan’ın getirilmesiyle görevlendirildiği konusu vardı. 20 Ekim 1996 tarihli Aydınlık, “Abramowitz Tayyip’i Erbakan’ın yerine hazırlıyor” manşetiyle çıktı. 

Deprem bölgesi gezisi sırasında Clinton’ın ekibi, Egemen Bağış’ı, Erdoğan’ın ekibinden isimlerle tanıştırdı. Derin dillerin ifadesiyle söylemek gerekirse, ABD tarafı Egemen Bağış’ı Erdoğan’a emanet etti. 

Egemen Bağış, daha sonraki yıllarda ABD’ye yapacağı ziyaretlerde Erdoğan’ın yanından hiç ayrılmadı ve en mahrem görüşmelerde tercümanlığını yaptı. 

HER CUMA BİR AYET SALLADI

Egemen Bağış, 17-25 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonları döneminde, mutemet adam olarak İranlı Reza Zarrab’tan alınan rüşveti, yine onun uçaklarıyla Erdoğan’a taşıyan isim olarak öne çıktı. 

Operasyonlar sonrası İçişleri Bakanı Muammer Güler, Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar ile birlikte görevden alındı. AK Partili milletvekilleri eliyle Meclis’te Yüce Divan’a gönderilme oylamasında, oy pusulasını kutulara atış tavrı çok konuşuldu.

Aynı dönemde, “Her Cuma bir ayet sallıyorum” sözleriyle “Bakara makara” diye Kur’an ayetleriyle dalga geçtiği telefon konuşmasıyla dikkat çekti. 

Erdoğan ekibinde sarsılmaz bir yere sahip olan Egemen Bağış, esas itibariyle İslami gelenekten gelen biri değil. Eşi Beyhan Bağış ile birlikte seküler bir hayata sahip. Bu yaşayış şekillerini de başından bu yana hiç değiştirmediler ve gizleme gereği duymadılar. 

Bursalı olan Beyhan Bağış, Egemen Bağış’ın Siirtli olmasından dolayı kendilerini “Doğu-Batı sentezi” şeklinde tanımlasa da aslında ikisi tam bir mantık birlikteliğine sahipler.

Aynı yaşta olan ikili, ABD’de bulundukları sırada tanışıp evlendiler. Beyhan Bağış, 2002’de Egemen Bağış’ın milletvekili olmasından sonra Türkiye’ye gelmelerini 14 sene süren Amerika yaşantımdan sonra 2002 yılında eşimin de milletvekili seçilmesiyle Ankara’ya kesin dönüş yaptık” sözleriyle açıklasa da 17-25 sonrasında yeni kaçış altyapısını hazırladılar. 

Erdoğan iktidarı, 17-25 yolsuzluk ve rüşvet operasyonlarını kendilerine karşı “yargı yoluyla darbe girişimi” olarak nitelendirip mağduriyet yoluna gitse de bunların dış dünyada bütün ayrıntılarıyla takip edildiğini en iyi bilenlerden biri Egemen Bağış.

Bağış, bundan dolayı yurt dışına gidip yerleşmeyi doğru bir yöntem olarak görmedi. Kendilerince bu dönemde en doğru olan yolu seçti. Tek Adamlığını kesinleştirdikten sonra Erdoğan’dan kendisini büyükelçi olarak yurt dışına atamasını istedi. 

Erdoğan’dan bu konuda söz alan Egemen Bağış, Eylül 2019’daki büyükelçi atamalarına ilişkin liste basına yansıdığında hayal kırıklığı yaşadı. 

Bağış çifti, hayal kırıklığı içinde bir kenara çekilme yerine karşı atağa geçmeyi tercih etti. 10 Eylül 2019’da Beyhan Bağış, kendi sosyal medyasından bir mesaj paylaştı:

“Söyleyecek çok söz var ama bir kerede söylersem yer yerinden oynar… Peyderpey gelecek merak etmeyin, çok doldum, çok yoruldum artık, insanlardan, insancıklardan… Kullanandan, kullandırtandan çok yoruldum… En çok da kendime kızdım… Naif olmanın bile sınırı olmalı…”

Mesajın muhatabı belli değil gibiydi. Oysa gelişmeleri takip edenler, bunun “Beştepe Sarayı’na mesaj verme” olduğunun farkındaydı. Nitekim 20 Eylül’de Egemen Bağış’ın Çekya’nın başkenti Prag’a istisnai kadrodan büyükelçi olarak ataması yapıldı. 

Gerekçe olarak Çekya’dan “agreman süreci” olarak bilinen görev yapacağı ülkenin muvafakat işleminin gecikmesi olarak gösterildi.

Rüşvet almaksa öteki üç bakan da aldı, yolsuzluk dosyalarının hepsinde öteki bakanların da isimleri vardı. Bağış’ı öteki bakanlardan ayıran bir özellik bulunuyordu. O da ABD ile girişilen işlerin hepsinde yaptığı tercümanlıklarla “kara kutu” niteliğinde olmasıydı.

Buraya kadar anlattıklarım, Egemen Bağış’ı takip edenlerin parça parça da olsa bildikleri konular. Bağış çifti, yukarıda da belirttiğim gibi seküler bir yaşantıya sahip. Dolayısıyla bu çevreden çok dostları var. 

Onlarla sohbetlerinde niçin ticaretle uğraşmak yerine büyükelçi olmak istediklerini sorulduğunda verdikleri cevap, pek çok şeyi ifade ediyor. Erdoğan iktidarının hesap verme günü geldiğinde Türkiye’de olmak istemediklerini, bundan dolayı da devlet eliyle yurt dışında görevde bulunmanın yolunu seçtiklerini belirtiyorlar.

Egemen Bağış gibi düşünen iktidar içinde pek çok isim var. Onların bir kısmı, iktidarla ilgili ellerindeki dosyaların muhtemel bir hesaplaşmada kendilerini kurtaracağına inanıyor. 

Türkiye'de bu haberi engelsiz paylaşmak için aşağıdaki linki kopyalayınız👇

1 YORUM

YORUM YAZIN

Lütfen yorumunuzu yazın
Lütfen isminizi girin