Uğur Mumcu suikastının üzerinden 31 yıl geçti! FETÖ ve MOSSAD parmağı! Kim nasıl tehdit etti? | Cumhuriyet neyi perdeliyor?

Araştırmacı gazeteci Uğur Mumcu'nun Ankara'daki evinin önünde bombalı suikast sonucu öldürülmesinin üzerinden 31 yıl geçti. Mumcu suikastının arka planında FETÖ ve MOSSAD parmağı olduğuna son olarak Emekli Korgeneral Erdoğan Karakuş dikkat çekti. Uğur Mumcu'nun eşi Güldal Mumcu da yıllar önce TAKVİM'e verdiği röportajda bu meseleyi işaret etmişti. Gerçeklere rağmen Cumhuriyet Gazetesi'nin "katilden" bahsetmek yerine İslam'ı hedef alması ayrı bir riyarkarlık kayıtlara geçti.

Giriş Tarihi 24 Ocak 2024, 12:22 Güncelleme 24 Ocak 2024, 12:49
Uğur Mumcu suikastının üzerinden 31 yıl geçti! FETÖ ve MOSSAD parmağı! Kim nasıl tehdit etti? | Cumhuriyet neyi perdeliyor?

İÇİNDEKİLER

Araştırmacı gazeteci Uğur Mumcu'nun 24 Ocak 1993'te Ankara'daki evinin önünde bombalı suikast sonucu katledilmesinin üzerinden 31 yıl geçti.

Fotoğrafta: Uğur MumcuFotoğrafta: Uğur Mumcu

Mumcu suikastının arkasındaki sır perdesi henüz kalkmamışken Emekli Korgeneral Erdoğan Karakuş geçtiğimiz ay gündem olan açıklamalar yaptı.

Mumcu'nun suikasta uğradığı arabaMumcu'nun suikasta uğradığı araba

EMEKLİ KORGENERAL MUMCU SUİKASTINA IŞIK TUTTU
"Kimin ne zaman nereden geldiği, ondan sonra nereye ve nasıl gittiği tarafımdan biliniyor."
diyen Karakuş şu çarpıcı bilgilerle Mumcu suikastına ışık tuttu:

FETÖ YARDIM ETTİ: ESENBOĞA'DAKİ BİLGİSAYARLAR BOZULDU
"Buradaki olayda gördüğüm şu: FETÖ'den yardım var. Televizyonda bunların konuşulması uygun olmaz. Merak etmeyin, aileye de söyledim. Esenboğa'daki bilgisayarları bir an için arızalandırdılar. Ve onlar hiçbir pasaport kontrolü yapılmadan gittiler Türkiye'den.

"KATİLLER İSRAİL'E DÖNDÜ"
Bildiğim kadarıyla cinayetin failleri 5 kişiydi. Açık açık söylüyorum. Mersin'e çıktılar. Ankara'ya geldiler. Bombayı patlattılar. Esenboğa'ya geçerken dediğim gibi FETÖ grubunun yardımıyla bilgisayarlar Esenboğa'da bozuldu. Güvenlik güçleri de yardım etti. Esenboğa'dan bindiler uçağa, hiçbir pasaport kontrolü olmadan İsrail'e gittiler. İsrail'den Mersin'e geldiler. Ankara'ya gittiler. Öldürdüler. Esenboğa'dan İsrail'e döndüler!"

Karakuş'un Uğur Mumcu'nun FETÖ ve MOSSAD işbirliğiyle öldürüldüğünü açıklamasının ardından bir bomba da Milliyet Gazetesi Yazarı Zafer Şahin patlattı.

2012 yılında Uğur Mumcu'nun eşi Güldal Mumcu ile yaptığı ve TAKVİM'de yayımlananan röportajı hatırlatan Şahin 19 Aralık 2023'te kaleme aldığı yazıda çarpıcı bilgiler verdi.

Şahin, "Aradan geçen 31 yılda Ortadoğu'da değişen pek bir şey yok. Küresel emperyalizmin iş tutuş şekli aynı. Kullanışlı aparatlarının da. Sadece farklı isimlerle boy gösteriyorlar. Değişen bir şey var, o da Türkiye'nin direnci… Bugün MOSSAD'ı gördüğü halde susan değil "Benim ülkemde operasyon yaparsan seni cezalandırırım" diye İsrail'i uyaran bir Türkiye var." ifadelerini kullandı.

İşte Zafer Şahin'in o yazısı:

"Medyamız, Emekli Korgeneral Erdoğan Karakuş'un "Gazeteci Uğur Mumcu'yu MOSSAD öldürdü" iddiasını pek bir sevdi. Oysa Mumcu'nun katilinin İsrail olduğunu eşi Güldal Mumcu, 2012 yılında yazdığı "İçimden Geçen Zaman" kitabında üstü kapalı olarak duyurmuştu! (O tarihte Güldal Hanım ile gerçekleştirdiğimiz röportajı Takvim ve Yeni Asır gazetesinin arşivlerinden okuyabilirsiniz.)

Emekli Korgeneralin açıklamalarında yoğunlaşılması gereken yer katilin MOSSAD olduğunu anlattığı bölüm değil. Karakuş'un "Suikastı İsrail'den Mersin'e gelen 5 kişilik tim gerçekleştirdi. Bunlar FETÖ'nün desteğiyle Esenboğa Havalimanı'ndan İsrail'e döndü. Suikast timinin pasaport kaydı 'Bilgisayar arızası' gerekçesiyle yapılmadı" iddiası...

Çünkü Mumcu'yu İsrail'in öldürdüğü zaten çok açık. Asıl mesele Mumcu'nun kaleminin neden kırıldığı ve suikastın sorumlusu olarak neden ve nasıl İran'ın öne çıkartıldığının anlaşılması… Hazırsanız başlayalım…

MUMCU "BÜYÜK RESMİ" GÖRMÜŞTÜ
Mumcu'nun ölümünden önceki 1 yılda yazdığı 330 yazının 158'i PKK ve Kürt sorunuyla ilgili. 117 yazıda ise ABD'nin Türkiye ve Ortadoğu faaliyetleriyle ilgilenmiş.

Yani Mumcu moda tabirle "Büyük resmi" görmüş. PKK'nın dış bağlantılarına yoğunlaştığını ve yazacağı kitapta terör örgütündeki ajanların listesini açıklayacağını yakın çevresine söylemiş. Peki sonra ne olmuş? Önce kendisi de bir suikasta kurban giden ünlü MİT'çi Hiram Abas, Mumcu'ya "Öldürülmekten korkmuyor musun?" diye sormuş.

İSRAİL BÜYÜKELÇİSİ TEHDİT EDİYOR
Şu tesadüfe bakın ki, aynı soruyu 7 Ocak günü, yani suikasttan sadece 15 gün önce Mumcu'ya bir kez de dönemin İsrail Büyükelçisi soruyor! "Öldürülmekten korkmuyor musunuz Uğur Bey!"

Tahmin etmek zor değil… Mumcu'nun kaleminin kırılma sebebi PKK'nın CIA ve MOSSAD ile kurduğu karmaşık ilişki ağını çözmesi. Dönemin DGM Başsavcısı boşuna "Devlet isterse bu işi çözer" demiyor. (O günün devletinin bu işin üzerine gidecek takati da cesareti de yoktu.)

Gerçekler ayrıntılarda gizli. O sebeple ayrıntılardan devam edelim... Yıl 1996…

Dönemin Adalet Bakanı Şevket Kazan, TBMM'de üç MOSSAD ajanının Mumcu'yu öldürmek üzere Türkiye'ye sızdığı belirtilen bir MİT belgesinden bahsediyor! Mumcu'nun ağabeyi Ceyhan Mumcu, Kazan'dan suikastın aydınlatılması için yardım istiyor. Adalet Bakanı 30 Ağustos 1996 günü "Mumcu cinayeti ile ilgili yeni iddialar var. Araştırıyoruz" diyor. Ve bu gelişmeden sonra Mumcu'nun ağabeyi İsrail Büyükelçiliğine davet ediliyor.

Ceyhan Mumcu'nun ısrarlı sorularına cevap veremeyen İsrail Büyükelçisi " Biz kimseyi öldürmeyiz" demekle yetiniyor. Görüşme tatsız bir şekilde sona eriyor. Ertesi gün gazetelerde bu görüşme ilginç bir şekilde "Ceyhan Mumcu, Şevket Kazan'ı yalanladı" başlığıyla duyuruluyor!

Mumcu'nun katillerinin ortaya çıkmaması için Ankara'nın adeta seferber olduğunu gösteren daha onlarca ayrıntı var o dönemden.

Biz dönelim Mumcu'nun soğuk ve yağmurlu bir Ankara gününde son yolculuğuna uğurlandığı o cenaze törenine…

Ocak 1993'te Mumcu'yu uğurlayan kalabalıklar hep birden "Türkiye laiktir laik kalacak ve Türkiye İran olmayacak" sloganları atıyor.

Gizli bir el Türk halkının kafasına "Mumcu'nun katili İran" düşüncesini adeta kazıyor.

Ne tuhaftır ki… Mumcu'nun katledildiği gün Esenboğa Havalimanı'na İran'dan gelen bir uçak daha iniyor. Uçağın içindeki kalabalık heyetin geliş sebebi Türkmen doğalgazı…

Türkiye ve İran tam da o gün Türkmen doğal gazının İran üzerinden Türkiye'ye taşınmasını sağlayacak 25 milyar dolarlık bir anlaşma imzalayacak!

Ancak Mumcu'nun katledilmesi sebebiyle dönemin hükümeti İranlıları "Ortam çok gergin" diyerek geri yolluyor!

Muhtemelen o gün Esenboğa'dan art arda kalkan uçaklardan biri Mumcu'yu öldüren MOSSAD ajanlarını, diğeri ekonomik anlaşma için Türkiye'ye gelen İran heyetini taşıyor! Kazanan bir kez daha bir taşla 3-4 kuş birden vuran emperyalizm, kaybeden biz oluyoruz.

Günün sonunda…

PKK'nın MOSSAD-CIA ilişki ağını çözen gazeteci susturuluyor.

Suikast İran'ın üzerine yıkılıyor… Türkiye bir kez daha laik-anti laik kutuplaşması ile istikrarsızlaştırılıyor...

Türkmen gazının İran üzerinden Türkiye'ye ulaşması engelleniyor…

Aradan geçen 31 yılda Ortadoğu'da değişen pek bir şey yok. Küresel emperyalizmin iş tutuş şekli aynı. Kullanışlı aparatlarının da. Sadece farklı isimlerle boy gösteriyorlar.

BUGÜN İSRAİL'İ UYARAN BİR TÜRKİYE VAR
Değişen bir şey var, o da Türkiye'nin direnci… Bugün MOSSAD'ı gördüğü halde susan değil "Benim ülkemde operasyon yaparsan seni cezalandırırım" diye İsrail'i uyaran bir Türkiye var.

Tarihin bu döneminde az bir kazanım değil bu.

Hele de eskiden işlerin nasıl yürüdüğünü görünce…"

GÜLDAL MUMCU TAKVİM'E VERDİĞİ RÖPORTAJDA NE DEDİ
Peki Uğur Mumcu'nun eşi Güldal Mumcu 3 Aralık 2012'de TAKVİM'e verdiği röportajda İsrail'in suikasttaki rolüne ilişkin neler dedi?

Güldal Mumcu, "Uğur 1992'de Kürt sorunu ve PKK konularına yoğunlaşmıştı. Türkiye'de yaşanan terör olaylarının, Kürt isyanlarının karmaşık arka planını araştırdıkça, tahmin edilemeyecek birçok ilişkiye ve ilginç bağlantılara ulaştı. CIA, MOSSAD, MİT, Emniyet ve askeri istihbarat dahil birçok istihbarat örgütünün varlığına ve bu arada Barzani'nin MOSSAD ve CIA ile ilişkilerinin ortaya konduğu yayınlara ulaşıyordu." ifadelerini kullandı.

"İSRAİL BÜYÜKELÇİSİ YAZMA, ÖLDÜRÜLÜRSÜN' MESAJI VERİYOR"
Suikastta İsrail'in parmağı olduğuna işaret eden Güldal Mumcu, "İstihbarat örgütleri ve İsrail de şüpheli olabilir mi?" sorusuna şu yanıtı veriyor:

"Düşünün bu soruyu soran MİT görevlisi de bir suikasta kurban gidiyor. Uğur, Hiram Abas kendisine 'öldürülmekten korkmuyor musun" diye sorunca 'Demirden korkan trene binmez' cevabını vermiş. Suikasttan 15 gün önce İsrail Büyükelçisi de aynı şeyi soruyor. Hem MİT hem de İsrail Büyükelçisi bir anlamda 'Bu konular üzerine yazma, öldürülürsün' mesajı veriyor. Eğer araştırırsan silahlar sana dönüyor."

FETÖ'NÜN KALEMŞÖRÜ HEDEF GÖSTERDİ
Öte yandan FETÖ'nün yayın organı olan Zaman gazetesinde yazan ve daha sonra örgüte üyelikten tutuklanan Ahmet Altan, 11 Aralık 1998'de yazdığı yazısında Uğur Mumcu'yu ajanlıkla suçluyordu.

FETÖ'CÜ ALTAYLI'YA KARŞI UYARMIŞTI
Uğur Mumcu, FETÖ'nün önde gelen isimlerinden ve günümüzde hakkındaki iddianamede yer alan bilgilerle gündemi derinden sarsan eski MİT'çi Enver Altaylı hakkında da yıllar önce uyarıda bulunmuştu. 26 Nisan 1992 tarihinde Milliyet'te yayınlanan "TURAN SEFERİ" başlıklı köşe yazısında FETÖ'cü Enver Altaylı hakkında ayrıntılı bilgiler veren Mumcu, Altaylı'nın bir yandan Alman ve Amerikan istihbarat örgütleri, öbür yandan Ülkücülere musallat olarak Milli İstihbarat Teşkilatı'nda görevlendirildiğini anlatmış ve 'bu adamın MİT'te işi ne' diye sormuştu.

CUMHURİYET NEYİ PERDELEMEYE ÇALIŞIYOR
Mumcu suikastının 31 yılınca 1. Sayfadan Uğur Mumcu'yu anan Cumhuriyet Gazetesi FETÖ-MOSSAD izini ise görmezden geldi...

FAİLİ İŞARET ETMEK YERİNE DİNİ HEDEF ALDILAR
Yıllardır gerçek faili işaret etmek yerine algı yapan Cumhuriyet yine İslam'ı hedef aldı.

"Yaşatıyoruz" manşetiyle çıkan Cumhuriyet "Uğur Mumcu'nun siyasi bir cinayete kurban edilerek öldürülüşü ve aramızdan ayrılışının yıldönümüdür. Uğur Mumcu'nun yaşamına son verilmesi Türkiye'nin demokrasi mücadelesi tarihinde bir dönüm noktasıdır. Atatürk'ün Aydınlanma Devrimlerinden, çağdaşlaşma amaçlarından koparılıp toplumun kutuplaştırılmasını amaçlayan, din kurallarının egemen olduğu bir yapının kurulmasının yollarını açmak için bu cinayet işlenmiştir" ifadelerine yer verdi.

Cumhuriyet'in ilk sayfasında FETÖ ve MOSSAD'a ilişkin tek satır yer almaması riyakarlık örneği olarak karşımıza çıkarken "Cumhuriyet neyi perdeliyor" sorusu da akıllara geldi.