Cenk Koray felçliyi yürüttü

Müjdat Gezen'in felç olan eniştesi Cenk Koray'a gitti. Koray, bazı dualar okudu, sonra eliyle ayaklarına dokununca felçli adam yürümeye başladı

Kaynak GAZETE Giriş Tarihi 01 Temmuz 2010 Güncelleme 01 Temmuz 2010, 02:42
Cenk Koray felçliyi yürüttü

İÇİNDEKİLER

Şifacı nasıl olunur? Bu bir doğal yetenek midir yoksa bu insanlar sahtekar mıdır? Bilim adamlarına sorarsanız böyle bir yöntemle insanları sağlığına kavuşturmak asla mümkün değil.
Ama onlar da şu açık kapıyı bırakıyorlar: "Henüz bilimin erişemediği bazı güçler olabilir..." Şifacıların pek çoğuna doğal olarak sahtekar gözüyle bakılıyor. Ama arada bir toplumun içinden saygın, kişiliğini ispat etmiş insanların aniden şifacı olarak ortaya çıkması, zihinleri bulandırıyor.
Örneğin 2000 yılında kaybettiğimiz Cenk Koray, 40 yaşından sonra bu yeteneğini keşfettiğini söyleyerek herkesi ikilemde bırakmıştı. Cenk Koray sahtekar olabilir miydi? Buna kimse ihtimal vermiyordu ama kafalardaki soru işaretleri de bitmek bilmiyordu. Koray elindeki enerji ile insanları iyileştirdiğini iddia ediyordu. Yakın arkadaşı Müjdat Gezen'in eniştesi Şükrü Demirkuş, beyin damarlarındaki tıkanıklık sonucu felç geçirmiş ve ısrar üzerine bir kez de Cenk Koray'a gitmişti.
Sonrasını şöyle anlatacaktı: "Ben aslında böyle şeylere inanmam. Cenk Koray önce bir şeyler okudu, ne olduğunu bilmiyorum.
Sonra elleriyle bacaklarımı baştan aşağıya sıvadı. Oradan yürüyerek ayrıldım, yine felçliyim ama o günden beri de yürüyorum.
Cenk bana yine gel demişti ama gitmedim, çünkü inanmam. Ama nasıl yürüdüğüme ben de hayret ediyorum." Bugün Müjdat Gezen ile konuştuğumuzda rahmetli Cenk Koray ile çok iyi arkadaş olduklarını, ama bu konulara hiç girmediklerini, çünkü kendisinin böyle olaylara inanmadığını söylüyor. Peki İslam'da doğa üstü güçlerin yeri var mı? Din adamları bunu reddediyorlar.

* * *

GİZLİ SERVİSLER MİSTİK GÜÇ PEŞİNDE
Rasputin ve Allan Chumak örnekleri, spirtüalizmin ister Çar döneminde, isterse komünist rejimde insanları etkilediği ve binlerce yıl süren geleneklerin zaman, sınır ve politika tanımadığını gösterir. İnsanoğlu var olduğundan bu yana doğaüstü güçlere ilgi duymuş, kimi zaman da onunla çatışmıştır. 1980 yılı tüm dünyada rasyonel çözümlerden uzaklaşma eğilimlerinin doruk noktasıydı. Gizli haber alma örgütlerinden, hükümetlere, Afrika'nın ücra köşelerinden dev gökdelenlere kadar mistik güçlere başvurma eğilimi o yıllarda dünyayı sarmış sarmalamış, günümüze kadar gelmişti. 90'lı yılların başında Fransız Observateur dergisi, ülkenin hangi bölgelerinde falcıların, şifacıların bulunduğuna dair haritalar yayınlamıştı.

SOVYETLER'İN ŞİFA DAĞITAN ÖZEL İNSANI
Rasputin'in öldürüldüğü o soğuk kış gecesinden tam 174 sene sonrasına, 1990 yılına gelelim. Ülke yine Rusya... Bu kez glosnot rüzgarları esiyordu. Beyaz gür saçları omuzlarına bir yele gibi dökülen bu adam gözlerini kameranın içine dikiyor, ellerini iki yana açarak izleyicileri adeta hipnotize ediyordu. Kendisine inanan milyonları ekrana bağlayan bu beyaz yeleli adamın evinin önünde ondan şifa umanlar kuyruklar oluşturuyordu. Tek umutları, onun enerjisinden pay alabilmekti. Rusya'nın yeni şifacı ilahının adı Allan Chumak'tı. O sihirli ellerin sahibi aslında, Glasnost'a rağmen hala materyalizmin ana vatanı olarak bilinen Sovyetler'in resmi televizyonunun şifacısı olması imkansızdı. Ama Chumak başkaydı. Bir süre önce kaçak çalışan şifacıların peşine düşen bir gazeteciyken birden kendisindeki yeteneği keşfetmiş ve tüm Sovyetler'in şifa dağıtıcısı olmuştu. Mantık ötesi düşünceyi hiç kabul etmeyen bir kültür bile, 1990'lı yılların başında 'sihrin gücünü' resmen kabullenmişti...