Professional Documents
Culture Documents
Sabit Dokuyan*
Öz
Osmanlı Devleti sonrasında kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti, ilk andan itibaren her alanda,
gelişmiş toplumları yakalamak adına ciddi girişimler yapma yolunu seçmiştir. Özellikle toplumsal
alanda yapılan inkılâplar; çağdaşlaşmanın yanı sıra, yaşam standartlarının artırılması ve sosyal
düzenin sağlanmasını amaçlamıştır. Yapılan inkılâplar arasında Soyadı Kanunu da kendisine yer
bulmuştur. İlk olarak Medeni Kanun içerisinde bahsi geçen mevzuu ancak 1934 yılında
kanunlaşabilmiştir. Kanun, resmi işlerin ve sosyal işleyişin düzenlenmesi amaçları dışında, ilgili
dönemde öne çıkmakta olan Türkçenin sadeleştirilmesi anlayışının da bir parçası olarak kabul
edilmelidir. 1930’lu yıllarda Avrupa’da yaygınlaşan milliyetçilik anlayışı Türkiye’de de
kendisine, bu tarz uygulamalarla yer bulmuştur. Soyadı Kanunu’nun daha kolay anlaşılabilmesi
ve uygulanabilmesi için bir de nizamname yayınlanmıştır. Ardından kanun uygulanmaya
başlanmıştır. İki yıl devam eden kanunun uygulama sürecinde küçük sorunlar yaşansa da başarılı
bir şekilde soyadı verme işlemleri tamamlanabilmiştir. Soyadı Kanunu ile birlikte; lakapların
kaldırılması ve Mustafa Kemal’e Atatürk soyadı verilmesi gibi iki tamamlayıcı kanun da bu
süreçte hayata geçirilmiştir.
Anahtar Kelimeler: Türkiye Cumhuriyeti, Soyadı Kanunu, Lakaplar, Atatürk, Soyadı
Nizamnamesi
Abstract
Surname Act and Its Implementation Process
The State of Republic of Turkey which is established after Ottoman Empire chooses the way
making serious initiatives for coming up with developed communities in all areas at the
beginning. The reforms which are made especially for society aim to increase living standards and
maintain social order besides modernization. The reforms include the surname act. The issue
which is mentioned firstly in Civil Law becomes a law in 1934. The law apart from the aims
putting order to official transactions and social operations, it is accepted that the piece of the
understanding of simplification of Turkish language. The understanding of nationalism which is
widespread in Europe in 1930 appears that kind of implementation in Turkey. A regulation is
published for more understanding and implementing the surname act. After this regulation, it is
started to implement the surname act. It is completed successfully giving surname even though
having some problems in the implementation process which is biyearly. The two complementary
laws are carried out like abolishing nickname and giving Atatürk surname to Mustafa Kemal with
the surname act in this process.
Keywords: Republic of Turkey, Surname Act, Nicknames, Atatürk, Surname Regulation
*
Yrd. Doç. Dr., Düzce Üniversitesi, Tarih Bölümü, Düzce. sabitdokuyan@gmail.com
Sabit Dokuyan
Giriş
Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulduğu andan itibaren yeni bir düzen
oluşturma gayretleri çerçevesinde toplumun her kademesinde ve her ihtiyacıyla
alakalı olmak üzere birçok yenilik ve değişim süreçleri içerisine girmiştir.
Eğitim, hukuk, sağlık, siyasal yapı ve ekonomi alanlarında yapılan
düzenlemelerle yeni devlet; kalıcılık yakalama, vatandaşının refahını ve
gelişmişlik düzeyini artırma çabaları sarf etmiştir. İşte bu gayretlerden birisi de
Soyadı Kanunu’nun çıkarılması sürecinde gösterilmiştir. Kanunun çıkarılması
ve uygulanması sırasında yaşananlar başlı başına bir araştırma konusu teşkil
etmektedir.
Soy isim kullanma meselesinin Türk tarihindeki varlığı üzerine kısa bir
giriş yapılacak olursa; kanun çıkmadan önceki dönemlerde daha çok lakaplar,
şöhretler ve bir şekilde şahsın ait olduğu aile isimlerinin sıkça kullanıldığı
görülmektedir. Türkler tarih boyunca ilk olarak boy isimleriyle anılmışlar,
sonraki süreçte aile isimleri(soy) kullanılmaya başlanmıştır. Kimi zaman aile
isimlerinin ardına “oğlu” kelimesi de eklene gelmiştir. Osmanlı döneminde
“oğlu” yerine “zade” kullanılmaya başlanmıştır. Bu süreçte soyadları ya da
lakaplar isimlerin önlerinde kullanılmıştır. Son döneme doğru ise Avrupa
özentisi ile soyadları isimlerin sonunda kullanılmaya başlanmıştır 1 . Anadolu
şehir, kasaba ve köylerinde soyadları az çok yerleşmesine rağmen idareci ve
aydınlar soyadı kullanmamışlardır. Osmanlı’da derebeylik anlayışının
olmamasından dolayı devlet, soy ve aile isimlerini sürekli yadırgayarak kimi
zaman baskı altına almıştır. Devlet, şahısların ölümüyle birlikte isimlerinin
kaybolması taraftarı olmuştur2.
Soyadı verilmesi ihtiyacının nerden kaynaklandığına gelinecek olunursa;
öncelikle 1930’lu yılların genel psikolojisine iyi bakmak gerekmektedir. İlgili
yılların başlarında Türkiye’de milletçilik anlayışının temelinde dil önemli bir
yer kaplamaktaydı. O kadar ki, Türk olmak Türkçe konuşmakla eş değer olarak
görülmeye başlanmıştı. Mustafa Kemal’in 1931 yılı Şubat ayında Adana’ya
yapmış olduğu ziyaret esnasında kullanmış olduğu dil ile ilgili ifadeler bu
konuda önem arz etmektedir: “Türk demek dil demektir. Milliyetin çok belirgin
niteliklerinden biri dildir. Türk milletindenim diyen insanlar, her şeyden evvel
ve mutlaka Türkçe konuşmalıdır. Türkçe konuşmayan bir insan Türk kültürüne,
topluluğuna mensubiyetini iddia ederse buna inanmak doğru olmaz.3”
1
Avşar ve Kaya 2013, s.77.
2
Aydemir 2011, s.443.
3
Akalın 2004, s. 30. Ayrıca Bakınız: Pozantı, 17-23 Mayıs 2000, s. 3.
http://www.atam.gov.tr/duyurular/milliyetcilik-milli-birlik-ve-beraberlik,
http://www.adanadan.biz/, http://turkoloji.cu.edu.tr/CUKUROVA/makaleler.GT: 23.05.2016
130
Soyadı Kanunu ve Kanunun Uygulanma Süreci
4
Akalın 2004, s. 30.
5
Bayraktar 2012, s.142-143.
6
Bulut 2014, s.139-140.
131
Sabit Dokuyan
parçası da Soyadı Kanunu olmuştur. Osmanlı’da; aile adı, doğum yeri ve tarihi
gibi ayrıt edici faktörlerle sosyal hayat düzenlenmeye çalışılmıştır. Fakat bu
yaklaşımlar; nüfus düzenlemesi, askerlik ve ekonomik ilişkilerde büyük
sıkıntılara neden olmuştur. Tanzimat ile birlikte batı tarzı okulların açılmaya
başlanması soyadı ihtiyacını daha da artırmıştır. Doğum yerleri ve aile isimleri
bir müddet bu okullarda kullanılmıştır7. Örneğin Mustafa Kemal askeri okulda
“Mustafa Kemal Selanik” olarak tanınmıştır. Fakat bu uygulamalar çok dar bir
çevrede gerçekleşmiş ve tüm toplumu kapsayacak özelliğe sahip olamamıştır8.
Kanunun çıkarılmasında etkin olan diğer bir unsur ise ülkenin sahip
olduğu nüfus miktarının tam olarak tespit edilerek kayıt altına alınması
olmuştur. 1920’den itibaren ve daha savaş devam ederken, nüfusu kayıt altına
almak için birçok girişimde bulunulmuştur. Şöyle ki; 28 Eylül 1920’de
çıkarılan “Nüfus Vukuatının İki Ay Müddetle Cezai Nakdiden Muafiyetine Dair
Kararname” ile daha önceden kaydı olmayan ve iki ay içerisinde nüfus kaydı
yaptıranlardan herhangi bir ceza alınmaması kararlaştırılmıştır. 17 Nisan 1922
tarihli bir kanunla ise nüfus kaydı yaptırmayanlara verilen cezalar 5 katına
çıkarılmıştır. 1924 yılına ait “Köy Kanunu” ile de köyde olan ölüm-doğum-
evlenme ve boşanma olaylarının kayıtlara geçirilmesi istenmiştir. 1926 yılına ait
Medeni Kanun nüfusa kayıt işlerini mecburiyete tabi tutmuştur. 1927 ve 1935
yıllarında yapılan genel nüfus sayımları da kayıt dışı nüfusu kayıt altına almayı
amaçlamıştır. 5 Temmuz 1934 tarihli “Gizli Nüfusların Yazımı Hakkında
Kanun” da konunun ne kadar ciddiye alındığının bir diğer göstergesidir9. Birkaç
örnek ile açıklamaya çalıştığımız nüfus kaydının tam ve sağlıklı bir şekilde
yapılmasına yönelik uygulamaların en öne çıkanlarından birisi de soyadı
almakla ilgili olan çalışma olmuştur. Devlet; adını-soyadını-doğum ve ölüm
tarihini-evlenme ve boşanma hallerini bilmediği bir nüfusun yönetilmesindeki
zorlukları dikkate alarak ve geleceğe dair planlamalarda sağlıklı bir yapılanmayı
oluşturabilmek öngörüsüyle, Soyadı Kanunu çerçevesinde, kendi nicel verilerini
net bir şekilde görmek istemiştir.
1926 yılına gelinene kadar soyadı konusuyla ilgili ciddi bir adım
atılmamıştır. İlk olarak o yıl yürürlüğe giren Medeni Kanunla birlikte, aile
isimlerinin alınması kabul edilmiştir ama bunun uygulamaya konulması biraz
daha zaman almıştır10. Medeni Kanun’un ilk kabul edilmiş halinde; isim, aile
ismi ve soy isimleri taşımayla alakalı maddeler şunlardır:
7
Acun 2010, s.253.
8
Mumcu 1982, s.169.
9
Çakmak 2009, s. 93-95.
10
Avşar ve Kaya 2013, s.78.
132
Soyadı Kanunu ve Kanunun Uygulanma Süreci
11
TBMMZC, 17 Şubat 1926, s.19-27-28-29-39 ve 43; Ayrıca Bakınız: Resmi Gazete, 4 Nisan
1926, s. 4-17-19-21-39 ve 46.
12
TBMMZC, 13 Mart 1933, s.2.
133
Sabit Dokuyan
13
TBMMZC, 16 Haziran 1934, s.87-97.
14
Atabay 2007, s.240-241.
134
Soyadı Kanunu ve Kanunun Uygulanma Süreci
15
TBMMZC, 16 Haziran 1934, s.19-24. Ayrıca Bakınız: Akşam, 17 Haziran 1934, s.1.
135
Sabit Dokuyan
16
TBMMZC, 16 Haziran 1934, s.24-26.
17
TBMMZC, 16 Haziran 1934, s.27-29.
18
TBMMZC, 18 Haziran 1934, s.20-23.
136
Soyadı Kanunu ve Kanunun Uygulanma Süreci
sormuştur. Bakan cevaben; aşiret isimleri ile ilgili bir cetvelin mevcudiyetinden
bahsetmiş ve bu adların kullanılmasına son verilmesi gerektiğini vurgulamıştır.
Eskiden aşiret ismi iken sonradan bir yerleşim yeri ismi olmuş olan kelimelerin
ise varlığına dokunulmayacağını belirtmiştir. Konuyla ilgili söz alan Giresun
Vekili Hakkı Tarık Bey; rütbe isimlerinden hangilerinin kullanılmayacağına
açıklık getirilmesini istemiştir. Uzun yıllardır “Bayraktaroğlu” olan bir kimse bu
kökleşmiş aile adını atacak mıdır? Vekil, bazı kimselerin sahip oldukları iğrenç
ya da gülünç sayılabilecek aile isimlerini taşımaktan memnun olduklarını ve
bunu değiştirmek istemeyeceklerini belirterek, soruna bir çözüm bulunmasını
istemiştir. Dahiliye Vekili cevaben genel hatlarıyla şu ifadeleri kullanmıştır;
tarihten gelen “Bayraktaroğlu”, “Silahtaroğlu” gibi soyadların kullanılmasında
sıkıntı olmayacak, günümüz rütbelerinin ise kullanılması yasak olacaktır.
Memuriyet kişiye baki verilmez. Bir kişi “Yüzbaşıoğlu”dur ama rütbe
yükseldikçe soyadı değiştirmek isteği hasıl olacaktır ve bu da mümkün değildir.
Ayrıca halk içinde kötü sayılan iğrenç ve gülünç isimlerin konulması kişi
tarafından talep edilse bile ilgili memur tarafından reddedilecektir. “Oğulları”
meselesine gelince, bir soydan geldiğini ispat edenlerin o soyadını isimlerinin
sonunda kullanmalarına bir mani yoktur (Germiyanoğulları, Isfendiyaroğullar,
Aydınoğulları gibi)19.
Kırşehir Vekili Lütfi Müfit, konuyla alakalı söz almıştır ve soyunu ispat
için elde belge bulunmasının imkânsız olduğunu ifade etmiştir. Bakan ise
cevaben; ispat edemeyenlerin bu hakları kullanamayacaklarını belirtmiştir.
Bursa Vekili Refet Bey; bazı soyadlarının ticari değerleri olduğu için
değiştirilmesinin yanlış olacağını iddia etmiştir. “filanoğulları” ismiyle mal
ticareti yapan, senelerden beri bu şekilde markalaşan ve güven kazanan bir
kişinin soyadının değiştirilmesinin bir hak olarak görülemeyeceğini ifade
etmiştir. Çok abes adlar (domuz, serseri gibi) dışında bir memurun bir kimseye
şu ismi taşıyamazsın deme hakkı olamayacağını da söylemiştir. Rütbelerin
soyadı olması konusunda da uygulayıcılar arasında ortak bir tutumun
yakalanamayacağını belirtmiştir. Bir yerde eski bir memurluk unvanı soyadı
olarak sayılmaz iken başka yerde bu kabul edilebilecektir. Bu da kargaşaya
neden olacaktır. Yabancı millet isimlerinin kaldırılmasına da karşı çıkan vekil,
bir kişinin kendi milli ismini taşımak istemesine saygı duyulmasını, kendisinin
de bir kimsenin hangi milletten olduğunu bilmek istediğini ve o soyadın
kullanmasında bir mahzur olamayacağını eklemiştir. Soyadı değiştirme
noktasında, memurların değil de mahkemenin başvuru merkezi olmasını da
talep etmiştir. Dahiliye Vekili Kaya cevaben; mahkeme işinin çok uzun
süreceğini ve sorunun içinden çıkılmaz bir hal alacağını söylemiştir. Yabancı ve
19
TBMMZC, 21 Haziran 1934, s. 3-5.
137
Sabit Dokuyan
20
TBMMZC, 21 Haziran 1934, s.6-7.
21
TBMMZC, 21 Haziran 1934, s.9-12.
22
TBMMZC, 21 Haziran 1934, s.12-13.
138
Soyadı Kanunu ve Kanunun Uygulanma Süreci
23
TBMMZC, 21 Haziran 1934, s.13-15.
24
TBMMZC, 21 Haziran 1934, s.15-17.
139
Sabit Dokuyan
25
TBMMZC, 21 Haziran 1934, s.17.
26
Resmi Gazete, 2 Temmuz 1934, s.1.
27
Avşar ve Emre Kaya, 2013, s.80.
28
Acun 2010, s.253.
29
Yalçın vd. 2008, s.264.
140
Soyadı Kanunu ve Kanunun Uygulanma Süreci
30
TBMMZC, 24 Kasım 1934, s. 4-5.
31
Zaman, 25 Kasım 1934, s. 1.
32
Zaman, 27 Kasım 1934, s. 1.
33
TBMMZC, 17 Aralık 1934, s. 33-34.
141
Sabit Dokuyan
34
TBMMZC, 17 Aralık 1934, s. 12-13.
35
Resmi Gazete, 24 Aralık 1934, s. 1.
36
TBMMZC, 26 Kasım 1934, s. 15-16.
37
BCA, 1579/30..18.1.2/ 49.78..16.
142
Soyadı Kanunu ve Kanunun Uygulanma Süreci
143
Sabit Dokuyan
rütbeleri karşılıkları Âli Askerî Şûrası karar ve İcra Vekilleri Heyetinin tasdiki
ile konulur.” Madde son haliyle kabul edilmiştir. Kanunun yayınlandığı tarihten
itibaren geçerli olacağıyla ilgili 4. madde ve kanunun Bakanlar Kurulunca
uygulanacağıyla ilgili 5. madde de kabul edilerek kanun Meclisten geçmiştir39.
Kanunun kabul edildiği basın aracılığıyla halka duyurulmuştur. Milliyet
Gazetesi’nin 27 Kasım 1934 tarihli sayısında sınıf farkını gösteren unvanların
yıkıldığı, kanunun Meclisteki görüşmeleri detaylı olarak sunulmuştur40. Zaman
Gazetesi de aynı günlü sayısında konuyu sayfalarına taşımıştır. Mecliste yapılan
görüşmeler ve söz alan vekillerin konuşmaları gazetede yer almıştır. Kanun
metni ise ilk sayfadan verilmiştir. Kanunun kabulünden sonra meclis
koridorlarında vekillerin birinden bahsederken “Bey” kelimesini
kullanmadıklarını, bunun yerinde “Tarık Us arkadaşımız” diyerek
“arkadaşımız” kelimesini kullanmaya başladıklarını aktarmıştır41. Kanun ayrıca
29 Kasım 1934 tarihli Resmi Gazete’de 2590 sayılı kanun olarak yayınlanmış
ve uygulamaya konulmuştur 42 . Zaman Gazetesi Resmi Gazete’nin kanunu
yayınlayacağını okuyucularına aktararak halkı bilgilendirmiştir43.
Lakapların ve unvanların kaldırılması sonrasında bu kanuna uygun
olmayan İstanbul’daki semt, mahalle ve sokak isimlerinin değiştirilmesine karar
verilmiş ve bunun için bir liste hazırlanmaya başlamıştır. Konuyla ilgilenecek
bir de komisyon kurma çalışmaları yürütülmüştür. Komisyonun eski ve yeni
isimlerin yazıldığı bir cetvel hazırlayarak belediye reisliğine vermesi
planlanmıştır. Şehir meclisi bu cetveli görüşüp karara bağlarsa uygulamaya
geçilecektir44. Lakaplar konusuyla ilgili elimizdeki son belge ise 1942 yılı 24
Temmuz gününe aittir. Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Şerafettin Yaltkaya
tarafından Mersin’in Mut ilçesi müftülüğüne gönderilen yazıda: 2590 sayılı
kanunla ağa, hacı, hafız, hoca, molla, efendi bey, beyefendi, paşa, hanım,
hanımefendi ve hazretleri gibi lakap ve unvanların kaldırılmış olmasına rağmen
başkanlığa gelen bazı resmi yazılarda bu tabirlerin kullanıldığı belirtilerek
konuyla ilgili hassas olunması istenmiştir45.
Soyadı Nizamnamesi
Soyadı Kanunu’nda da yer aldığı üzere, kanunun uygulanışı ile ilgili
detayların belirleneceği Soyadı Nizamnamesi’nin hazırlıklarına başlanmıştır.
39
TBMMZC, 26 Kasım 1934, s.9-14.
40
Milliyet, 27 Kasım 1934, s.1.
41
Zaman, 27 Kasım 1934, s.1-7.
42
Resmi Gazete, 29 Kasım 1934, s.1.
43
Zaman, 29 Kasım 1934, s.2.
44
Zaman, 23 Aralık 1934, s.3.
45
BCA, ?/51..0.0.0/4.36..15.
144
Soyadı Kanunu ve Kanunun Uygulanma Süreci
145
Sabit Dokuyan
51
Karşılaştırma yapmak için bakınız: BCA, ?/ 272..0.0.0/63.190..9. Resmi Gazete, 27 Aralık
1934, s.7-9. ve Zaman, 22 Aralık 1934, s.7.
52
BCA, 1759/30..18.1.2/50.87..15.
146
Soyadı Kanunu ve Kanunun Uygulanma Süreci
akıl hastalığına sahipse soyadını kadın seçer. Fakat kayıtlı bir soyadı varsa o
kullanılır. Bir çocuğun annesi başkasıyla evliyse, babası ölmüş ya da akıl
hastalığına sahipse soyadını babanın kan bağı olan en yakın kişi belirler. Aynı
evde yaşayan ve aynı soydan olan akrabaların soyadını seçip yazdırmak aile
reisi olan erkeğe aittir. Kimsesi olmayan ve soyu belli olmayan çocukların
soyadlarını; köylerde muhtar ve ihtiyar heyeti azaları, mahallelerde ise belediye
temsilcileri belirler, bu soyadları kaymakam yahut vali tarafından onaylanır.
Belirlenen tarihler içerisinde soyadı almayanlara kaymakamlar yahut valiler ya
da bunların görevlendireceği kimseler soyadı verirler. Soyadı seçimi sürecinde
yaşanacak ihtilaflar kaymakamlar, valiler ve bunların görevlendireceği kişilerce
çözülür. Soyadı seçecek kişi bu soyadını muhtar ve ihtiyar heyetine,
mahallelerde belediye mümessiline yazdırmalı; imza, mühür veya parmak
basmayla bunu tasdik etmelidir. Köylerde yaşayan yerli ve yabancılar ayrı
kâğıtlara yazılacaklardır. Göçebeler de bir yerde kayıtlı olsun ya da olmasın o
an bulundukları yerlerde kayda geçirilip, kayıtları varsa bağlı bulundukları
nüfus daireleri de buraya eklenecektir. Her belediye, mahalleler için belirlediği
temsilciler aracılığıyla orada yaşayanların tamamını kayda geçeceklerdir.
Göçebe ve yabancılarda kayıt altına alınacaktır. Muhtarlar, ihtiyar heyeti,
mahalle temsilcileri hazırladıkları belgelerin altını imzalayarak ilgili
kaymakamlıklar ve belediye başkanlıklarına teslim edeceklerdir. Yeni doğanlar
ve Türk vatandaşlığına geçenler soyadı verilmeden nüfus defterlerine
kaydedilmeyeceklerdir. Süreç içerisinde ihmali görülen memurlara
kaymakamlar tarafından bir hafta, valiler tarafından on beş gün maaş kesme
cezası verilebilecektir. Süresi içerisinde soyadı almayanlara 5 ile 15 lira
arasında para cezası verilecektir. İhmali görülen görevlilere ise 10 liradan 50
liraya kadar para cezası verilebilecektir53.
53
Resmi Gazete, 27 Aralık 1934, s. 7-9. Ayrıca Bakınız: Zaman, 30 Aralık 1934, s. 1-2.
147
Sabit Dokuyan
bir süre olsa da halk böyle işlerde vazifesini ifayı son zamana bırakmaya
meyillidir. Halkın soyadı işlemlerine daha ilk anlarından itibaren ilgi
göstermesini özendirmek için devlet görevlilerinin 1935 yılı ocak ayı sonuna
kadar soyadlarını almaları Dahiliye Vekaletince lüzumlu görülmüştür.
Başbakanlıktan gelen yazı dönemin Diyanet İşleri Başkanı Rıfat Bey (daha
sonra Börekçi soyadını alacaktır) tarafından il müftülüklerine yollanmış ve
yazının ilçe müftülüklerine de yollanması istenmiştir 54 . İstanbul Üniversitesi
rektörlüğü de soyadı alma işlemlerinin en kısa zamanda bitirilmesi yönündeki
tavsiyeye uyan bir girişimde bulunmuştur. Rektörlük bütün fakültelere bir yazı
göndererek herkesin Aralık ayı sonuna kadar soyadı almasını istemiştir. Milli
Eğitim Müdürlüğü de okullara ve müdürlüğe bağlı dairelere gönderdiği yazıda
soyadı alma işlerinin kısa zamanda halledilmesini istenmiştir55.
Konuyla ilgili olarak Hükümetin yaptığı diğer bir girişim ise kanunun
uygulanmaya başlayacağı tarihten daha önceki bir tarihte soyadı tesciline
başlanmasının yolunu açmak olmuştur. Her ne kadar başlangıç tarihinin 2 ocak
günü olacağı, daha öncesinde işlem yapılmayacağı ve işlerin kolaylaştırılması
için matbuu bir beyanname hazırlandığı 2 Aralık 1934 tarihinde basına yansısa
da56, soyadı verme işlemleri biraz öne çekilmiştir. Ankara’dan gelen bir emirle 9
Aralık itibariyle soyadı tescilinin başlayabileceği belirtilmiştir. Yeni soyadı
alanlar sabah itibariyle nüfus müdürlüğündeki memurlara tescil işlemlerini
yaptırabileceklerdir. Başvuruda: “……soyadını aldım. Kendimden başka karım
ve ……çocuğum vardır (bekarsa bekar olduğunu beyan edecek). Nüfusa bu
suretle tescil edilmemi talep ederim.” şeklinde bir beyanname verilecektir. Bu
beyannamelere pul yapıştırmaya gerek yoktur. Beyanname vermeye giden
kimse kendisinin veya aile efradının hüviyet varakaları varsa onları da
yanlarında götüreceklerdir. Tescil işlemi hem kütüğe hem de varakalara
yapılacaktır. Her kasaba, her köy ve büyük şehirlerdeki her nahiye bir nüfus
bölgesi olarak tayin edilmiştir. Her mıntıkada bir soyadı sadece bir kişiye
verilebilecektir. Bu kural katidir. Bu konuda hatası olan memurlar mesul
sayılacaktır. Birden fazla aynı soyadı verilmişse beyannameyi önce verenin
soyadı tescil edilip diğeri iptal edilecektir57.
Soyadı beyannamesi verilmesi sürecinde işlemin ücretsiz yapılacak
olması, soyadlarının yenilenmesi sonrasında tabela ve levhalardaki soyadlarının
değiştirilmesinde damga vergisi alınması konusunu gündeme getirmiştir. Soyadı
değişikliği için yapılan işlemlerden nasıl ki pul parası alınmıyorsa bu değişiklik
54
BCA, ?/51..0.0.0/12.101..10.
55
Zaman, 28 Kasım 1934, s. 3.
56
Zaman, 2 Aralık 1934, s. 3.
57
Zaman, 9 Aralık 1934, s. 3.
148
Soyadı Kanunu ve Kanunun Uygulanma Süreci
58
Zaman, 22 Aralık 1934, s.3.
59
Zaman, 28 Aralık 1934, s.3.
60
Zaman, 30Aralık 1934, s.3.
61
Ölmez, 2000, s.108-109.
62
Atabay, 2007, s.243.
63
Zaman, 23 Kasım 1934, s.2.
149
Sabit Dokuyan
64
Zaman, 27 Kasım 1934, s.2; Zaman, 28 Kasım 1934, s.5. Zaman, 2 Aralık 1934, s.7; Zaman, 9
Aralık 1934, s.6.
65
Zaman, 9 Aralık 1934, s. 1.
66
Zaman, 27 Kasım 1934, s. 1-2.
67
Zaman, 28 Kasım 1934, s. 2.
150
Soyadı Kanunu ve Kanunun Uygulanma Süreci
68
Zaman, 29 Kasım 1934, s. 7.
69
Zaman, 2 Aralık 1934, s. 5 ve 6.
70
Zaman, 9 Aralık 1934, s. 5.
71
Zaman, 20 Aralık 1934, s. 7.
151
Sabit Dokuyan
72
Zaman, 20 Aralık 1934, s. 7.
73
Zaman, 21 Aralık 1934, s. 6.
74
Zaman, 23 Aralık 1934, s. 6.
75
Zaman, 24 Aralık 1934, s. 6.
76
Zaman, 26 Aralık 1934, s. 6.
152
Soyadı Kanunu ve Kanunun Uygulanma Süreci
77
Zaman, 27 Aralık 1934, s. 6.
78
Zaman, 28 Aralık 1934, s. 6.
79
Zaman, 30Aralık 1934, s. 5.
80
Zaman, 31 Aralık 1934, s. 6.
81
Zaman, 2 Ocak 1935, s. 7.
153
Sabit Dokuyan
82
Zaman, 18 Ocak 1935, s.6.
83
Zaman, 27 Ocak 1935, s.6.
84
Zaman, 28 Ocak 1935, s.6.
85
Atay 2009, s.638-639.
86
www.isteataturk.com.(SGT: 28.10.2015)
87
Zaman, 27 Aralık 1934, s.1-2.
88
BCA, ?/490..1.0.0/41.173..5.
154
Soyadı Kanunu ve Kanunun Uygulanma Süreci
89
BCA, 10427/30..10.0.0/124.886..5.
90
Zaman, 28 Kasım 1934, s. 3.
91
BCA,?/490..1.0.0/41.173..5.
92
BCA, 10428/ 30..10.0.0/124.886..6.
93
BCA, 10429/30..10.0.0/124.886..7.
94
BCA, ?/490..1.0.0/41.173..5.
155
Sabit Dokuyan
95
BCA, ?/490..1.0.0/15.81..2.
156
Soyadı Kanunu ve Kanunun Uygulanma Süreci
96
BCA, ?/490..1.0.0/3.12..18.
97
BCA, ?/ 490..1.0.0/18.92..3.
98
BCA, ?/490..1.0.0/3.12..45.
99
BCA, ?/490..1.0.0/23.117..1.
157
Sabit Dokuyan
100
Resmi Gazete, 31 Mart 1937, s. 2.
101
Resmi Gazete, 6 Nisan 1937, s. 1-2.
102
Resmi Gazete, 19 Mayıs 1937, s. 2.
103
Resmi Gazete, 29 Haziran 1937, s. 3.
158
Soyadı Kanunu ve Kanunun Uygulanma Süreci
1937 tarihinde yayınlanan diğer bir Bakanlık tamimde ise; eşinden boşanan
kadının boşandığı kocasının soyadını kullanamayacağının Soyadı Kanunu’nda
belirtildiği hatırlatılmış ve bu durumda olan bir kadının babasından gelen bir
soyadı da yok ise, bir sene içerisinde pulsuz bir beyanname ile yeni bir soyadı
talep edebileceği belirtilmiştir104.
Soyadı Kanunu’nun uygulandığı yasal süre içerisinde soyadı almayanlar
için uygulanacak cezalar mevzusunda tutuklu ve hükümlülerin durumu da
gündeme gelmiştir. Konuyla ilgili bir tamim yayınlayan Adalet Bakanlığı;
belirlenen sürelerde soyadı almayanların gerekçelerinin ihmal ve kasıt
içermemesi durumunda ceza verilmemesi gerektiği yönündeki daha önceki
tamimin dikkate alınacağını iletmiştir. Ayrıca soyadı alma işleminin bitiş
tarihinden sonraki altı ay içerisinde karara bağlanmayan davaların zaman
aşımına uğrayacağının dikkate alınması hususunun mahkûm ve tutuklular için
de uygulanabileceği belirtilmiştir105.
Dahiliye Vekaleti tarafından daha önce bildirilmesine rağmen, Soyadı
Kanunu’na göre soyadı alınması için verilen yasal müddet bittikten sonra 6 ay
içerisinde karara bağlanmayan cezaların zaman aşımına uğraması
uygulanmasına bazı yerlerde uyulmamıştır ve cezalar altı ay geçmesine rağmen
verilmeye devam edilmiştir. Bakanlık, bu konuya gereken dikkatin
gösterilmesini yayınladığı 8 Mart 1938 tarihli tamimle duyurmuştur106. Konuyla
ilgili bu uyarılar sonrasında farklı bir problemin daha ortaya çıktığı
görülmektedir. Bu kez de bazı kaza idareleri uyarıları dikkate alarak zaman
aşımına uğradığı halde verilmiş olan cezaları iptal yoluna gitmeye
başlamışlardır. Fakat verilen kararların bozulması ancak Danıştay tarafından
gerçekleştirilebileceği için ilk hatayı ikinci bir hatayla düzeltme yoluna
gidilmemesi Adalet Bakanlığı tarafından yayınlanan 25 Haziran 1938 tarihli
tamimle duyurulmuştur107.
Her ne kadar soyadı alma işlemleri yasal olarak sona ermiş olsa da ve
soyadı almayanlara valiler ve kaymakamların soyadı vermesi kuralı uygulamaya
konulsa da ilgili işlerin 1938 yılına gelinmesine rağmen bazı yerlerde hâlâ
yerine getirilmediği görülmektedir. Konuyla ilgili şikâyetler Dahiliye
Vekaleti’ne bildirilmiştir. Diğer yandan görevliler tarafından verilen soyadların
bazılarının başka kimselere de verildiği yönündeki geri dönüşler olduğu da
anlaşılmaktadır. Bazı yerlerde ise tebliğ edilmesine rağmen doğum
ilmühaberine bu soyadları işlenmemiştir. Bakanlık ilgili şahısların soyadlarının
kütüklere işletilmesi işlerinin derhal bitirilmesini istemiştir. Soyadı seçmeyenler
104
Resmi Gazete, 23 Ekim 1937, s. 2.
105
Resmi Gazete, 13 Ağustos 1937, s. 1.
106
Resmi Gazete, 8 Mart 1938, s. 2.
107
Resmi Gazete, 25 Haziran 1938, s. 25.
159
Sabit Dokuyan
160
Soyadı Kanunu ve Kanunun Uygulanma Süreci
Sonuç
Soyadı Kanunu çeşitli uygulama sıkıntılarına ve eleştirilere rağmen
hayata geçirilmiştir. Toplumsal hayatın düzene kavuşturulması temel amacıyla
gerçekleştirilen bu inkılâp kimilerince takdir edilirken, kimiler tarafından da
ciddi eleştirilere maruz kalmıştır. Romanya’da yayınlanan Adverol adlı bir
gazete 1934 yılı sonlarında Türkiye’deki Soyadı Kanunu uygulamalarını
değerlendirmiştir. Gazete’de özetle şu ifadeler yer almıştır: Türkler geçmişe ait
ne varsa kaldırıp atmakta ve yeniliği andıran her şeyi millete mâletmeye
çalışmaktadır. Türkler Arap harfleri yerine Latin harflerini alınca büyük
değişme dedik. Bu değişim burada kalmadı, artık isimlerinin yerine Türkçe
isimler koyuyorlar. Dil temizleme savaşı veren Türkiye, Soyadı Kanunu ile yeni
ve büyük bir değişim içerisine girmiştir. Kurentul adlı diğer bir gazete de
“Kemal” isimli bir yazı yayınlamıştır. Bu yazı ise genel hatlarıyla şöyledir:
Türkiye’deki Soyadı Kanunu uygulamasının Romanya’da kimileri tarafından
acayip karşılanmasına rağmen Mustafa Kemal’in bir filozof ve tarihçi olarak
hareket etmesi takdir edilmelidir. Türkler yalnız iyi bir savaşçı değil aynı
zamanda çalışkan ve doğru bir ulustur. Yazı şu cümlelerle son bulmuştur:
“Herkesin gördüğü ve kıskançlıkla beğendiği bir şey varsa o da, Türk
değişiminin muvaffakiyetidir. Demokrasinin tembel ve miskince sallanışı
arkasından gitmeye mahkûm olan bizler için, Atatürk’ün her teşebbüsü, bir ışık
gibi doğmaktadır114.”
Atatürk hayattayken çok fazla eleştirilmeyen Soyadı Kanunu, onun
ölümü sonrasında çeşitli eleştirilere uğramıştır. Özellikle İkinci Dünya Savaşı
sırasında Türkiye’de Atatürk milliyetçiliği dışında hayat bulan milliyetçilik
hareketleri soyadı konusunu yeniden gündeme getirmiştir. Dr. Rıza Nur 1942
yılında yaptığı bir eleştirisinde, öncelikle soyadı anlayışına karşı çıkmış ve
Türklerde soyadının ismin önüne gelmesi gerektiğini belirtmiştir. Man-men
eklerinin kullanılmasını da eleştirerek bu uygulama yüzünden Türkler,
Almanlara benzer soyadı taşımaya mecbur bırakılmışlardır. Kanunlaşan
soyadlarının çoğu da zaten Türkçe değildir. Remzi Oğuz Arık da kanunu
eleştirmiş ve yeterince Türkçeleştirilmemiş soyadlarının yaygınlığından
112
Resmi Gazete, 16 Temmuz 1937, s. 3.
113
Resmi Gazete, 2 Ekim 1939, s. 2.
114
Zaman, 21 Aralık 1934, s. 6.
161
Sabit Dokuyan
bahsetmiştir. Ziyaettin Fahri Fındıkoğlu ise; Soyadı Kanunu ile sanki Türklerde
soyadı olmadığı kanısının oluşturulmaya çalışıldığını ve bunun da yanlış bir
tutum olduğunu belirtmiştir115.
Soyadı Kanunu, çıkışı itibariyle, izah ettiğimiz farklı nedenlerden
kaynaklanmış olsa da sonuçları itibariyle çok önemli bir inkılap hareketi niteliği
taşımıştır. Modern ve iyi işleyen bir toplumsal düzenin devamlılığının
sağlanmasının yanı sıra, Atatürk ilkeleri içerisinde de yer alan halkçılığın bir
gayesi olarak zikredilen “eşitlik” anlayışının yerleşmesinde soy isim uygulaması
gerçek bir yenileşme adımı olmuştur. Devletin resmi dili olan Türkçe’nin,
kişilerin isimlerinde kendisine yer bulması ve kullanılan dilin etkinliğinin-
yaygınlığının artırılması konularında da ilgili kanun büyük önem arz etmiştir.
1930’lu yıllarda vatandaşların büyük bölümünün kırsalda ikamet etmesi
ve kanunun gerekliliklerini yerine getirmede kimi zaman isteksiz
davranmalarına rağmen, üstten gelen ve kesin anlam taşıyan tavizsiz
uygulamalar sonrasında soyadı alınması işlemlerinde büyük yol kat edilmiştir.
Kalan eksiklikler ise sonraki dönemlerde halledilerek nüfusun tam manasıyla
kayıt altına alınması konusunda ciddi bir başarı sağlanmıştır. İlk etapta
gösterilen tepkiler ise zaman içerisinde bir kabullenişle sonuçlanmıştır ve
vatandaşlar soy isim uygulamasını tam olarak benimsemişlerdir.
Kanunun uygulanmasında CHP ve basının oynamış olduğu hayati rolü de
unutmamak gerekmektedir. İktidar partisi ve partiye bağlı organların kanunun
hayata geçişi sırasındaki çabası, basının da bu mevzuyu sürekli olarak
gündemde tutması sürecin işleyişini kolaylaştırmış ve hızlandırmıştır. Böylece
kırsal kesime sıkışmış ve devletle irtibatı çoğu zaman kopuk olan halkın
devletiyle bir nevi tanışması sağlanmıştır. Bu tanışmanın gerçekleşmesinde
okumuş ve modern dünyayı tanıyanların olumlu yaklaşımları çok önemli bir
değere sahip oluştur.
Kanunun içerisinde yer almasına rağmen günümüzde, gülünç ve şahsı
toplum içerisinde zor durumda bırakabilecek soyadlarının da verilmiş olduğu
görülmektedir. Bu tip soyadlarını, kanunun çıktığı dönemde, şahısların kendi
istekleri ile almış olmaları çokta anlaşılır değildir. Bir tahminden öteye
geçmemekle birlikte; kanunla belirlenmesine rağmen istenilen süreler içerisinde
soyadı almayan kimselerle ilgili olarak soyadı tespiti için görevlendirilen
memurların bu soyadlarını vermiş olmaları ihtimal dahilindedir. Bazı
soyadlarının da söyleyen ya da yazan kişiler tarafından, yanlış telaffuz edilmesi
yahut yazılmış olması da diğer bir ihtimali akla getirmektedir.
115
Atabay 2007, s. 245-247.
162
Soyadı Kanunu ve Kanunun Uygulanma Süreci
KAYNAKLAR
B. Resmi Yayınlar
TBMM Zabıt Ceridesi
Resmi Gazete
C. Süreli Yayınlar
Akşam Gazetesi
Milliyet Gazetesi
Zaman Gazetesi
Pozantı Gazetesi
D. Kitap ve Makaleler
Acun 2000 Fatma Acun (editör), Atatürk ve Türk İnkılâp Tarihi, Siyasal
Kitabevi, Ankara.
Akalın 2004 Şükrü Haluk Akalın, “Atatürk’ün Dil Politikası”, BAL-TAM
Türklük Bilgisi, Sayı: 1/1, Prizren, 2004, s. 28-32.
Atabay 2007 Mithat Atabay, “Soyadı Kanunu ve Bu Konuda Yapılan
Tartışmalar,” İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih
Dergisi, Sayı: 42, İstanbul, s. 231-248.
Atay 2009 Falih Rıfkı Atay, Çankaya, Pozitif Yayınları, İstanbul.
163
Sabit Dokuyan
Avşar ve Kaya 2013 Zakir Avşar ve Ayşe Elif Emre Kaya, “Cumhuriyet
Türkiye’sinin Halkçılık Uygulamaları: Soyadı Kanunu
Örneği”, Turkish Studies, Sayı: 8/5 Bahar, s. 73-90
Aydemir 2011 Şevket Süreyya Aydemir, Tek Adam, Cilt: 3, Remzi Kitabevi,
İstanbul 2011.
Bayraktar 2012 Özlem Bayraktar, “Güneş Dil Teorisi: ‘Batı’ ve ‘Türk’
Arasındaki Sınırı İdare Etmek”, Spectrum: Journal of Global
Studies Special Issue, Autumn, Volume 4, Issue 1, s. 137-149.
Bulut 1982 Mesut Bulut, “Atatürk’ün Türkçeye Yönelik Özleştirme/
Sadeleştirme Çalışmaları ve Bu Bağlamda Yaşanan Dil
Tartışmaları Üzerine Bir Değerlendirme”, Turkish Studies,
Sayı: 9/11, s. 131-147.
Çakmak 2009 Fevzi Çakmak, “Cumhuriyet’in İlk Yıllarında Nüfusu Kayıt
Altına Almaya Yönelik Girişimler”, Çağdaş Türkiye Tarihi
Araştırmaları Dergisi, VIII/18-19, Bahar-Güz, s. 89-115
Mumcu 1982 Ahmet Mumcu, Türk Devriminin Temelleri ve Gelişimi, İnkılap
ve Aka Yayınları, İstanbul.
Ölmez 2000 Mehmet Ölmez, “Dil Devrimi Sonrası Ad ve Soyadlarımız”,
Türklük Bilgisi Araştırmaları/ Journal of Turkish Studies, Cilt:
24/II, s. 107-117.
Yalçın vd. 2008 Durmuş Yalçın, Yaşar Akbıyık, Yücel Özkaya vd., Türkiye
Cumhuriyeti Tarihi, Cilt: 2, ATAM Yayınları, Ankara.
www.isteataturk.com.(SGT: 28.10.2015)
http://www.atam.gov.tr/duyurular/milliyetcilik-milli-birlik-ve....(SGT: 23.05.2016)
http://www.adanadan.biz/.(SGT: 23.05.2016)
http://turkoloji.cu.edu.tr/CUKUROVA/makaleler(SGT: 23.05.2016)
164
Soyadı Kanunu ve Kanunun Uygulanma Süreci
EKLER
EK 1116
116
www.isteataturk.com.(SGT: 28.10.2015)
165
Sabit Dokuyan
EK 2117
117
BCA, 10427/30..10.0.0/124.886..5.
166