Bakan Şahin'den ilginç açıklamalar...

Bakan Şahin'den ilginç açıklamalar...

Sabah'a konuşan Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin'in açıklamaları çok konuşulacağa benziyor..

Başbakan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin, spordan özürlü oğluna, içki konusundan Maliye Bakanı Unakıtan'la ilgili hükümete yönelik eleştirilere kadar pek çok konuda soruları yanıtladı. Bakan Şahin, "Yanlış anlaşılır diye oğluma Bakanlığın önünden bile geçmemesini tembih ediyorum" diyor Bakan Şahin, "Maliye Bakanı hakkındaki iddialar sizin için olsaydı ne yapardınız?" sorusuna "Kamu vicdanını rahatsız edecek yanlışım olsa görevde kalmam" yanıtını verdi.

- Hayatınızda en son ne zaman "lanet olsun" dediniz?
Çok sık sinirlendiğim oluyor. En çok ne zaman dersen, çok eskiden tanıdığım insanlar gelip diyorlar ki "Oğlum, kızım, gelinim işsiz." Ben de diyorum ki "İş istiyorsanız bunun yolu belli. Sınava gireceksiniz." Ama ısrar ediyorlar. Torpil talebiyle çokça karşılaştığım için bunlar kafamın tasının atmasına neden oluyor! Torpil insanlarımızın o kadar içine işlemiş ki, onsuz yapamıyorlar. Eve kadar geliyorlar bir de.

- Ciddi misiniz?
Evet. Evde hanıma söylüyorlar. Akşam veya sabah hanım anlatıyor, "bana şu geldi de yakınından bahsetti de" Çok sinirleniyorum. Evdekiler de zılkıtı yiyor benden. Bana göre torpili toplumda pekiştiren gene siyasiler olmuştur. Muhalefet siyasilerin yakınlarını, çocuklarını yakından takip eder. Mesela şu anda bir gensorular süreci yaşıyoruz. Bunların muhatabı da Maliye Bakanı Sayın Kemal Unakıtan. Unakıtan ticaretle uğraşan oğlu ve kızıyla ilgili eleştirilerle muhatap oluyor. Benim oğlum da avukat. Bir buçuk sene oldu avukatlığa başlayalı. Onun kamuda görev alması da mümkündü. Ben "Bu tür işlerden uzak duracaksın. Serbest avukatlığını yap. Hatta bizim bakanlığın önünden de pek geçme. Millet yanlış yorumlar yapar. Başka kamu kuruluşlarına da gitme" dedim. Ben bu konularda hassasım.

- Unakıtan sizin vicdanınızda aklandı mı?
Ben bu eleştirilerin çok abartıldığı kanaatindeyim. Çünkü çocukları kendisi maliye bakanı olduktan sonra ticarete atılmış değiller. Çocuklarının menafaat elde ettiği kanaatinde değilim.

- Girişimde bulunmuş olabilirler mi?
Ben olsam kızıma tembih ederdim: "Farklı anlaşılabilecek tür yerlere gitme, devlet dairesine gitme, farklı yorumlara yol açabilecek yerlere gitme" diye tembih ederdim. Bu bir anlayış meselesi ve farkıdır. Unakıtan'ın oğlu 5-6 yıldır tavukçuluk ve yumurtacılık yapıyormuş. Öğrendiğime göre kızı telekomikinasyonda kullanılan bir cihazı pazarlıyormuş. Tanıtımıyla ilgili, o alanda müşteri olabilecek yerlere gittiği gibi Telsim'e de gitmiş. Bakan olmasaydı da giderdi, bakan olduktan sonra da gitmiş.

- Ama burada başka bir şey var. Bakan önce "Kızım Telsim'e gitmedi" dedi sonra gittiği ortaya çıkınca Bakan da kabul etmek zorunda kaldı.
Önce gitmedi dedi, sonra gittiği mi ortaya çıktı? O kadar iyi takip edememişim. O tabii yanlış yorumlara yol açabilecek bir tavır değişikliğidir. Böyle bir durum kamuoyunun kafasında bazı soru işaretlerinin uyanmasına yol açabilir.

- Unakıtan'la igili bu iddialar sizinle ilgili olsaydı tavrınız ne olurdu?
Kamu vicdanını rahatsız edecek bir yanlışlığım olsa böyle bir görevde kalmam zaten.

- O yüzden oğlunuza Bakanlık önünden bile geçme, diyorsunuz...
Gittikçe şeffaflaşan bir Türkiye'de siyasetçilerin her şeylerine daha çok dikkat etmesi gerekiyor. Siyasetçilerin en ufak yanlışlıklarının haber olmuş olmasını ve olacak olmasını Türkiye'nin geleceği açısından önemsiyorum. Böyle de olmalıdır.

BAŞBAKAN GEREĞİNİ YAPAR

- Başbakan'ın her ne olursa olsun Unakıtan'ı ve hatta basının eleştirdiği herkesi savunma refleksini nasıl karşılıyorsunuz?
Ben iddiaların abartıldığına inandığını düşünüyorum.

- Sizin dostluk temelleriniz böyle mi atıldı? İyi günde de kötü günde de dostlar satılmaz...
Başbakan eğer bir kişiyle ilgili eleştirilerin dozajının kaçtığını görürse, haksızlığa uğradığını tesbit ederse ona sahip çıkar, arka çıkar.

- Sizce sahip çıkarken eleştirilere tümden gözünü mü yumuyor, yoksa onları da bir kenara not ediyor mu?
Ben her şeyi değerlendirdiğini düşünüyorum. Evet Başbakan haksızlığa uğrayana sahip çıkar ama hata yapanı da zamanı gelince değerlendirir.

- Zamanını bekliyor öyle mi?
Öyle düşünüyorum. Eleştirileri de bir taraftan mutlaka değerlendiriyordur. Savunduğu arkadaşlarla ilgili o iddiaları sayın Başbakan inceler. Devlet imkanlarını şahsı için kullanma gibi bir yanlışı tespit ettiği takdirde en yakını bile olsa gereğini yapacağına inanıyorum. Ama tespit edinceye kadar da savunuyor. Tespit ettiği tekdirde de gereğini yapar. Bunu biliyorum. En son grup toplantısında kapalı bölümde "Hata yapan kim olursa olsun gereğini yaparım. O nedenle herkes kendisine dikkat etsin. Telefonlarınız bile dinleniyor. Dikkat edin" gibi daha önce pek duymadığım bir uyarıda da bulundu.

Fenerbahçe şampiyon olur

-"Haluk Ulusoy 1- Hükümet 0" başlıklarını gördüğünüzde, tam olarak hangisini hissettiniz söyler misiniz? Kendime kızdım, Ulusoy'a kızdım, gazetecilere kızdım, Başbakan'a kızdım?
Hiçkimseye kızmadım. Nasıl bakanlık yapacağımı ve hangi yöntemle çalışacağımı kendim tayin ettiğim gibi basın mensupları da haberlerini nasıl yapacaklarını kendileri tayin ederler.

- Kendinizi çok fena bir gol yemiş gibi hissetmediniz mi gerçekten?
Biraz siyaset ve muhalefet kokan bir başlıktı o. Çıkışım Haluk Ulusoy'un şahsıyla ilgili değildi. Daha önceki dönemiyle ilgili Başbakanlık Teftiş Kurulu'nun raporları ve bu raporlar üzerine açılmış ve açılacak olan davalar nedeniyle, seçilmesinin birtakım sorunlara yol açabileceğini, o nedenle aday olmasının şık olmayacağını söyledim. Ama şunu da ilave ettim. Aday olmasına hukuken bir engel yoktur. Benim bu beyanım bir taraf gibi algılandı.

- Taraf olmayabilirsiniz ama böyle bir şeyi söylemeniz herkesi etkiler.
Aksini düşünün. Bana gelmiş olan Başbakanlık Teftiş Kurulu raporuna rağmen hiçbir şey söylemeseydim, hiçbir beyanda bulunmasaydım inanıyorum ki "Ulusoy 1- Hükümet 0" diye başlık atanlar şu başlığı atacaklardı: "Neden sustu?" Ört bas etmiş gibi olacaktım. Böyle bir eleştiri almaktansa ilkeli davranmayı yeğledim. Ulusoy'la ilgili açıklamalarımdan pişman değilim.

- Ulusoy hakkında haklı olduğunuz taraflar çok olduğu halde, onu mağdur durumuna getireceğinizi neden göremediniz?
Ben hareket ederken, kişi mağdur duruma düşer mi düşmez mi diye düşünmem. Kamuoyu böyle mi algıladı bilmiyorum. Ama şunu da söyleyeyim Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın incelemesi sonucunda dava açıp açmama konumuna göre ikinci raporu isteyip istememe kararını vereceğim.

- Yorumlarınızı alalım lütfen. Üç büyükler ne durumda?
GS: Ciddi ekonomik sıkıntılara rağmen başarılı.Yüzde 49 şampiyon olur. FB: Avrupa'da başarıyı yakalayamadı ama ligde yüzde 51 şampiyon olurlar. BJK: Genç yönetiminin bu kadar özverili davranmasına rağmen neden bu kadar başarısız olduklarını anlamadım.

Birayı denedim ama beğenmedim

Abdüllatif Şener'in "İçkinin tadını bilmem" sözleri hatırlatılınca Bakan Şahin de, "Tadını merak ettiğim için birayı denedim" dedi.

- Abdüllatif Şener "İçkinin tadını merak ediyorum" demişti bir röportajımızda. Sizin de böyle meraklarınız var mı?
İçkinin tadını... (Sessizlik)

- Böyle bir soruda düşünülür mü? Yanıt ya evettir, ya hayır?
(Gülüyoruz) Biranın nasıl bir tatta olduğunu tattım, denedim. Nasıl bir tadı olduğunu denemek için içki olarak bira içtim.Yıllar önceydi. Ama hiç hoşuma gitmedi. Sürekli olarak kullananlar ondan zevk alabilirler belki bilmiyorum ama benim hoşuma gitmedi.

- Siyasi kariyerinize zarar vereceği endişesiyle denemediğiniz başka zevkler var mı?
(Sessizlik)

- Gitmek isteyip gidemediğiniz bir kulüp mesela... Reina örneğin?
Ben Reina'ya gittim canım. İnsan kendinden emin olduktan sonra Reina'ya da gider, her yere gider. Ben geçmişte, 1991 yılında Karaköy'deki afedersiniz geneleve gittim.

- Aaaaaaaaa!
Oy istemeye gittim!

- Haaaaa tamam!
(Gülüyor) Fizyolojik nedenlerle değil, toplumsal nedenlerle! Niye gitmiştim. Oradaki kadınların bu ülkenin kadınları olduğunu, orada bulunmalarının kendi hataları olmadığını, onlara sahip çıkılması gerektiğini, onların da bir insan olduğunu düşündüğüm için gittim. Çevremden eleştirenler de oldu.

Oğlum özürlü diye hiçbir zaman isyan etmedim

- 27 yıl önce yaşadığınız olay sizi maneviyata daha fazla mı yöneltti yoksa isyan mı ettiniz?
Oğlum sanırım 1 yaşında filandı. İlk çocuğumdu. O zaman annesiyle birlikte köye göndermiştim. Çocukların yürümesi için bir yürüngeç vardır. Ona tutunuyormuş. Onunla gezerken merdivenden düşmüş çocuk. Bir süre bayılmış ama sonra ayılınca bir şeyi yok diye düşünmüşler. Köy yerinde doktor filan da yok. "İyi oldu" demişler ama sonra ateşlenmiş. Karabük'e götürelim diyorlar, ama yarım gün sürecek yol. Öyle bekletmişler. Sonradan doktorlar dedi ki düşmeden dolayı beyninde zedelenme olmuş. O bakımdan zihni gelişimi fazla olmadı. Ama isyan etmedim. Bir defa başımıza gelen her şeyin Allah'tan geldiğine inanırım. O da bizim ailemizin bir imtihanı diye düşünüyorum. Kızdırmazsan çok iyidir ama en ufak bir şeyde hemen kızıyor. Söylenenleri anlıyor ama kendisini çok fazla ifade edemiyor. Gölbaşı'nda Zihinsel Engelliler Vakfı var, orada kalıyor.

- Kaç yıldır?
Bir yıla yakın. 26 yıl evdeydi, eşimle ben baktık. Oraya başladıktan sonra çok ilerleme kaydetti, sakinleşti. "Burada kalması daha uygun" dediler. "Biz onu burada eğitelim, siz de sık sık görmeyin" dediler. Şimdi takip ediyoruz, ziyarete de gidiyoruz. Durgunlaşmış, kilo almış.

- Çok etkiledi mi bu yaşadıklarınız sizi? Duygusal bir insan olduğunuzu biliyorum. Üzüldüğünüz, ağladığınız zamanlar oldu mu?
Oldu tabii. Ben çok duygusal bir insanım. Hatta karşımda birinin ağladığını görsem ben de ağlarım.

- Bu olayı kamuoyuyla paylaştıktan sonra bir rahatlama hissettiniz mi?
Benim çevremde herkes bilir. Avcılar'da otururduk. Fatih, yani rahatsız olan oğlum Avcılar'da sürekli gezerdi. Bilmeyen yoktu. Başbakan filan hepsi bilirler. Ama kamuoyu bilmiyordu. Bir vesileyle öğrendiler.

Hülya Avşar beni çağırmayı unuttu

Hülya Avşar'dan tenis maçı teklifi alan Bakan Şahin, Hülya Cup için hala davet gelmediğini söyledi.

* Hülya Avşar'a tenis maçı için bir söz vermiştim. Geçen akşam haberlerde gördüm Hulya Cup başlamış. Ama bana bir davet gelmediği için gitmedim. Yoğun işleri arasında unutmuş olabilir. Tabii şimdi Hülya Hanım'a telefon açıp "Beni davet edecektiniz ne oldu?" demek yakışık almaz.

*
Geçenlerde yedi penaltı atışını da kaçırınca ne oluyor bana, kaçırmazdım dedim. Haber yapacakları da geçti aklımdan. Yedisini de kaçırdım ama karşımda genç milli takımın kalecisi var. Adam her topa uçtu, aldı topu. Ondan oldu. Ayağımda da botlar vardı.

* Bana öğre insan hayatında yalnızca bir kez gerçekten aşık olur. Sevgiyle aşk karıştırılıyor. Birden çok kişiyi sevebilirsiniz ama aşk öyle değil. Sen oldun mu derseniz ben de yorum yok derim.

*
Yaşar Büyükanıt'ın adının bir davanın iddianamasinde geçmesi konusunun kamuoyunda çok fazla büyütüldüğünü düşünüyorum. Çünkü bu tür durumlarla biz siyasiler çok karşı karşıya kaldık. Asker duyarlılığı olabilir. Suçlamalar varsa sanık olarak göstermeliydiniz, sanık olarak göstermeye yeterli deliliniz yoksa niye oraya yazdınız diye bir eleştiri getiriyorum.

* Erbakan hürriyeti bağlayıcı bir ceza almıştır. Dolayısıyla ev hapsi çekerken cuma namazına gitmek için kaygılanması da gereksiz! Cuma namazının şartlarından biri hür olmaktır. Dinen Erbakan'ın evde cezasını çektiği süre içinde cuma namazı için endişelenmesi gerekmez!

*
Başbakanlığın hazırladığı almanaktan bu yıl Orhan Pamuk'un adının çıkarılması ilkesel olarak yanlış olmuş. Böyle bir şey hazırlanırken benim görüşümü alsalardı adını çıkarmayın, derdim.

Sabah
Elif Koralp