Cumhuriyetin son Osmanlıca tahrir (tarama) defterini, günümüz Türkçesine çeviren emekli Din Kültürü ve Tarih öğretmeni Hürata, 3 ciltlik Arap alfabesi sıralamalı Osmanlıca imla klavuzu hazırladı. Geçen yıl Kütahya Valiliği'nce yayımlanan, 1927 yılına ait 'Cumhuriyetin Son Osmanlıca Tahrirleri'ni hazırlayan Hasan Basri Hürata, şimdi de içinde 35 bin kelime olan üç ciltlik Arap Alfabesi sıralamalı Osmanlıca imza klavuzu hazırladı. Antalya'da oturan Hürata, klavuzu, ihtiyaç olduğu için yazdığını anlattı. Kendisinin yazdığı imla klavuzunun diğerlerinden farklı olduğunu belirten Hürata şu bilgileri verdi:
Arap alfabesi sıralamalı
“Türkiye'deki Osmanlıca sözlüklerin tamamı Latin alfabesi sıralamalı. Yani A'dan başlayıp, Z'de bitiyor. Ben ise Arap alfabesi sıralamalı imla klavuzu hazırladım. Bu referans kitaplar branşında tek kitaptır, Türkiye'de ilktir. Bir kişi Arapça kelimeyi okuyamadığı zaman, sözcükleri taramaya gerek kalmadan, birilerine sormadan sadece harflerin sıralamasını yaptırarak imla klavuzundan istediği şekilde yararlanabiliyor. Yanında okunuşu var, hemen yanında da kısaca anlamı var.”
Arap alfabesiyle Türkçe
Osmanlıca diye bir dil olmadığını, bunun Türkçenin Arap alfabesiyle yazılmasından ibaret olduğunu vurgulayan Hürata, “Latin alfabesi de bize ait değil. Harf devrimine kadar Arap alfabesini kullanıyorduk. Bugün Latin alfabesiyle Türkçeyi kullanıyoruz. Fark sadece alfabeden ibaret” dedi. Gazneli Mahmut'un 1040 yılında yazdığı şiirden dizeleri örnek gösteren Hürata şöyle konuştu: “Gazneli Mahmut'un Arap alfabesiyle yazdığı şiir sanki dün yazılmış gibidir. 'Yoklansın kafatasları mezarlarda her ölenin, farkı var mı bakalım hükümdarla kölenin' şeklindeki bu sözler ne kadar ari, sade bir Türkçe. Ama bu şiir de Arap alfabesiyle yazılı. Ama öz Türkçe. Bu sebeple bugün bir Evliya Çelebi okumak istiyorsak, Yunus Emre'yi okumak istiyorsak, zorunlu olarak bu alfabeyi bilmek durumundayız.”
Şura kararlarını destekliyorum
Milli Eğitim Şurası'nda Osmanlıca ile ilgili alınan kararları desteklediğini de belirter Hürata, sözlerini şöyle sürdürdü: “Anadolu imam hatip liselerinde ve sosyal bilimler liselerinde Osmanlıca zaten zorunluydu. Antalya'da yapılan şurada düz liselerde de bu dersin seçmeli olarak listeye alınması tavsiye edildi. Zorunluluk diye bir şey yok. Zaten zorunlu olsa, bunun altından devlet de kalkamaz. Böyle bir kadro da yok, gereği de yok. İsteyenin, merak edenin öğrenmesi için alınan karar doğrudur. Mezar taşı okuma meselesi değildir. 'Mezar taşı mı okuyacağız' diyenlere şunu söylüyorum. Osmanlıca belge, dedemizin fotoğrafı gibidir. Dedenizin fotoğrafını yerde görünce yobaz diye atar mısınız, yoksa baş köşenize koyar mısınız. Osmanlıca da bizim dedemizin fotoğrafıdır. Tarihimizi bilmek için Osmanlıcayı bilmek durumundayız. Ama isteyen öğrenir, isteyen öğrenmez, şurada alınan karar da budur. Arap alfabesi Türklerin olmadığı gibi Latin alfabesi de Türklerin değildir. Ama her iki alfabeyle de dilimizi kullanabilmekteyiz. Kendimize ait bir alfabe yapabilsek keşke. Tartışılması gereken budur.”
Arap alfabesi sıralamalı
“Türkiye'deki Osmanlıca sözlüklerin tamamı Latin alfabesi sıralamalı. Yani A'dan başlayıp, Z'de bitiyor. Ben ise Arap alfabesi sıralamalı imla klavuzu hazırladım. Bu referans kitaplar branşında tek kitaptır, Türkiye'de ilktir. Bir kişi Arapça kelimeyi okuyamadığı zaman, sözcükleri taramaya gerek kalmadan, birilerine sormadan sadece harflerin sıralamasını yaptırarak imla klavuzundan istediği şekilde yararlanabiliyor. Yanında okunuşu var, hemen yanında da kısaca anlamı var.”
Arap alfabesiyle Türkçe
Osmanlıca diye bir dil olmadığını, bunun Türkçenin Arap alfabesiyle yazılmasından ibaret olduğunu vurgulayan Hürata, “Latin alfabesi de bize ait değil. Harf devrimine kadar Arap alfabesini kullanıyorduk. Bugün Latin alfabesiyle Türkçeyi kullanıyoruz. Fark sadece alfabeden ibaret” dedi. Gazneli Mahmut'un 1040 yılında yazdığı şiirden dizeleri örnek gösteren Hürata şöyle konuştu: “Gazneli Mahmut'un Arap alfabesiyle yazdığı şiir sanki dün yazılmış gibidir. 'Yoklansın kafatasları mezarlarda her ölenin, farkı var mı bakalım hükümdarla kölenin' şeklindeki bu sözler ne kadar ari, sade bir Türkçe. Ama bu şiir de Arap alfabesiyle yazılı. Ama öz Türkçe. Bu sebeple bugün bir Evliya Çelebi okumak istiyorsak, Yunus Emre'yi okumak istiyorsak, zorunlu olarak bu alfabeyi bilmek durumundayız.”
Şura kararlarını destekliyorum
Milli Eğitim Şurası'nda Osmanlıca ile ilgili alınan kararları desteklediğini de belirter Hürata, sözlerini şöyle sürdürdü: “Anadolu imam hatip liselerinde ve sosyal bilimler liselerinde Osmanlıca zaten zorunluydu. Antalya'da yapılan şurada düz liselerde de bu dersin seçmeli olarak listeye alınması tavsiye edildi. Zorunluluk diye bir şey yok. Zaten zorunlu olsa, bunun altından devlet de kalkamaz. Böyle bir kadro da yok, gereği de yok. İsteyenin, merak edenin öğrenmesi için alınan karar doğrudur. Mezar taşı okuma meselesi değildir. 'Mezar taşı mı okuyacağız' diyenlere şunu söylüyorum. Osmanlıca belge, dedemizin fotoğrafı gibidir. Dedenizin fotoğrafını yerde görünce yobaz diye atar mısınız, yoksa baş köşenize koyar mısınız. Osmanlıca da bizim dedemizin fotoğrafıdır. Tarihimizi bilmek için Osmanlıcayı bilmek durumundayız. Ama isteyen öğrenir, isteyen öğrenmez, şurada alınan karar da budur. Arap alfabesi Türklerin olmadığı gibi Latin alfabesi de Türklerin değildir. Ama her iki alfabeyle de dilimizi kullanabilmekteyiz. Kendimize ait bir alfabe yapabilsek keşke. Tartışılması gereken budur.”