14 Kasım 2014 15:50

Soma faciasından 11 bin kişi etkilendi

Antalya'nın Kemer ilçesinde Türkiye Psikiyatri Derneği (TPD) tarafından düzenlenen 50'inci Ulusal Psikiyatri Kongresi'nde, yeni tamamlanan Soma raporu açıklandı. Rapora göre, kazadan bölgedeki 11 bin kişinin doğrudan ya da dolaylı etkilendiği belirtildi.

Paylaş

Saffet YENİGÜN

TPD'nin Kemer'e bağlı Beldibi Mahallesi'ndeki Rixos Sungate Hotel'de 'Gelenekten Geleceğe, Bilimle, Birlikte' sloganıyla düzenlediği 50'nci Ulusal Psikiyatri Kongresi dolayısıyla basın toplantısı düzenlendi. Toplantıda, TPD Ruhsal Travma ve Afet Psikiyatrisi Çalışma Birimi Koordinatörü Uzm. Dr. Feyza Çelik, yeni tamamlanan Soma Raporu'na ilişkin açıklamalarda bulundu. Raporun dün tamamlandığını belirten Uzm. Dr. Feyza Çelik, bölgede 11 bin kişinin yaşanan kazadan etkilendiğini söyledi.

'11 BİN KİŞİ ETKİLENDİ'

13 Mayıs 2014 Salı günü saat 15.10'da Manisa'da Soma Kömür İşletmeleri'ne bağlı Eynez bölgesi maden ocağında meydana gelen olayda resmi makamlardan yapılan açıklamaya göre, 301 maden işçisinin yaşamını yitirdiğini, 487'sinin sağ kurtulduğunu hatırlatan Uzm. Dr. Feyza Çelik, "Bu elim faciadan, yaşamını yitiren 301 madencinin eşleri, çocuk, anne, baba, kardeş, akrabaları ve yakınları, kazadan kurtulan 487 madenci ve eş, çocuk, anne, baba, kardeş ve akrabaları, kaza sonrasında arama-kurtarma ve destek işlerinde görev alan kişilerle aynı madende görev yapan, ancak farklı vardiyalar ya da görevlerde bulunan çalışanları içeren yaklaşık 11 bin kişi doğrudan ya da dolaylı yoldan etkilenmiştir" dedi.

'228 HANE VE 54 KÖY ZİYARETİ YAPILDI'

TPD, Türk Psikologlar Derneği, Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Derneği, Sosyal Hizmet Uzmanları Derneği, Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği ile Türk Kızılayı olmak üzere 6 derneğin bir araya gelerek oluşturduğu Afetlerde Psiko-sosyal Hizmetler Birliği (APHB) bünyesinde, olaydan hemen sonra Soma'ya gidilerek etkilenen kişilere psiko-sosyal destek vermeye başlandığını aktaran Uzm. Dr. Feyza Çelik, şöyle dedi:

"Yardımların daha etkin yapılabilmesi için diğer dernek, sivil toplum örgütleri, şirket, kurum ve kuruluşlarla işbirliği yapılması kararlaştırılmış ve Soma'da 'Soma Dayanışma Ağı' projesi hayata geçirilmiştir. Soma ve Dursunbey'de 2 merkez açılmıştır. Ekim sonu itibariyle 233 gönüllü uzman faciadan etkilenen yetişkin, çocuk ve gençlerle bireysel görüşme ve grup çalışmaları yapmıştır. Bugüne kadar yürütülen çalışmalarda 1269 kişiyle bireysel görüşme ya da grup çalışması, 228 hane ve 54 köy ziyareti yapılmıştır."

'SÜREKLİ ÖLÜM KAYGISINA NEDEN OLUYOR'

Yakınlarını kaybedenlerde ve maden işçilerinde yas, üzüntü, devlete ve şirkete karşı duyulan öfke, gelecek kaygısı, işsizlik ve maddi konularla ilgili endişeler, madene girmekten korkma, sinirlilik, uykusuzluk, mutsuzluk, üzüntü, özkıyım düşünceleri, çaresizlik ve değersizlik düşünceleri ortaya çıktığının gözlemlendiğini vurgulayan Uzm. Dr. Feyza Çelik, şöyle devam etti:

"Soma faciasından sonra yapılan değerlendirmeler; facia öncesinde gerekli önlemlerin alınmadığını, iş güvenliğinin yeterli düzeyde sağlanmadığını ve facianın hemen sonrasında dar ihmallerin devam ettiğini göstermiştir. Soma faciasından kısa süre sonra Zonguldak'ta meydana gelen göçük ve arama kurtarma ekiplerine haber verilmemesi, 28 Ekim tarihinde meydana gelen Ermenek maden faciası halen gerekli önlemlerin alınmadığını, iş güvenliğinin sağlanmadığını göstermektedir. Diğer taraftan madencilerin ekonomik güçlükler ve işten çıkarılma korkusuyla güvensiz koşullarda çalışmaya devam etmek zorunda kalması hem maden işçilerinde hem de yakınlarında sürekli bir ölüm kaygısına neden olmaktadır. Buna ek olarak çalışma koşullarının güçlüğü, üstlerinin olumsuz tutumları madencilerde tükenmişlik ve çeşitli ruhsal sorunlara yol açmaktadır."

'SUÇU OLANLAR CEZALANDIRILMALI'

Soma faciasından sonra toplumun büyük duyarlılık gösterip faciadan etkilenenlere maddi ve manevi yardım yaptığını aktaran Uzm. Dr. Feyza Çelik, yardımların eşit ve adil dağıtılmaması nedeniyle yakınlarını kaybeden kişilerin mağdur olduklarını hissettiğini vurguladı. Yardımların sadece olayda yakınlarını kaybeden kişilere verildiğini belirten Uzm. Dr. Çelik, şöyle dedi; "Oysaki madenden yaralı kurtulanlar, arama-kurtarma çalışmalarına katılan ve tanık oldukları facia nedeniyle kaygı bozuklukları ortaya çıkan ve madene girmekten korktuğu için çalışamayan kişilere yardım ulaştırılmamıştır. Bu durum kişilerin değersizlik, çaresizlik ve öfke hissetmelerine neden olmuştur. İnsan kaynaklı travmalardan sonra olaydan sorumlu olan kişilerin ceza almamaları, adaletin yerini bulmaması ruhsal bozuklukların ortaya çıkma riskini artırmaktadır. Bu nedenle bundan sonraki adli süreçlerin yakından takip edilmesi, adaletin kamu vicdanında da yerini bulması için olayda suçu olanların cezalandırılması ve kanunlarda iş güvenliğine yönelik gerekli düzenlemelerin acilen yapılması büyük önem taşımaktadır."

'RUH SAĞLIĞI ÇALIŞANI SAYISI ARTIRILMALI'

Soma'daki facianın hemen sonrasında devlet tarafından çok sayıda ruh sağlığı çalışanının görevlendirildiğini söyleyen Uzm. Dr. Feyza Çelik, bu çalışma olumlu olmakla birlikte organizasyonda eksiklikler olduğu ve bu nedenle hedeflenen amaca ulaşmadığını kaydetti. Uzun dönemde faciadan etkilenenlere gönüllü ruh sağlığı çalışanları aracılığıyla ruh sağlığı hizmetleri sunulmaya devam ettiğini aktaran Uzm. Dr. Çelik, Soma'da görev yapan ruh sağlığı çalışanlarında tükenme ve ikincil travmatizasyon belirtilerinin gözlemlendiğini, bu nedenle Soma'da acilen ruh sağlığı çalışanlarının sayısının artırılması gerektiğine değindi.


BONZAİ UYARISI

Antalya Kemer'de düzenlenen 50'nci Ulusal Psikiyatri Kongresi'nde bilgilendirme yapan Türkiye Psikiyatri Derneği Alkol Madde Kullanım Bozuklukları Çalışma Birimi Koordinatörü Doç. Dr. Cüneyt Evren, sentetik esrar türevleri ile ilgili raporu açıkladı. Doç. Dr. Cüneyt Evren, hastalara sağlıklı bir tedavi uygulanabilmesi için tedavi kurumlarında sentetik kannabinoidler (SK) tarama testlerinin hızla yaygınlaştırılması gerektiğini kaydetti.

Bu maddelerin kullanımının son yıllarda tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de arttığını kaydeden Doç.Dr. Evren, "SK'ler Çin'de ve Hindistan'da laboratuvar ortamlarında toz halinde üretilerek tüm dünyaya dağıtılmaktadır. Bu maddeler daha sonra çeşitli çözücüler içinde çözülmekte ve bitki karışımlarının üzerine püskürtülmekte, kurutulduktan sonra paketlenerek satışa sunulmaktadır. Çok sayıda ticari markaları ve isimleri olmakla birlikte Türkiye'de yaygın olarak kullanılan isimler 'Bonzai' ve 'Jamaika'dır. Ne yazık ki günümüzde bu madde oldukça kolay ulaşılabilir hale gelmiştir" dedi.

SK'lerin ülkemizde önemli bir halk sağlığı sorunu haline geldiğini aktaran Doç. Dr. Evren, "Ne yazık ki yapılan çalışmalar SK kullanımının özellikle gençler arasında yaygın olduğunu göstermektedir. Bu da alınacak önlemlerle ilgili kararların acilen yürürlüğe konması gerektiği konusunda bizi uyarmaktadır. Halkımızı doğru bilgilendirecek, yönlendirecek ve koruyacak projeler oluşturulmasına ihtiyaç vardır. Bu projelerde hekimler, medya, emniyet, sivil toplum kuruluşları birlikte hareket etmeli ve önleyici çalışmalarda bulunulmalıdır. Ayrıca hastalara sağlıklı bir tedavi uygulanabilmesi için tedavi kurumlarında SK tarama testleri hızla yaygınlaştırılmalı, sürekli yeni bir çeşidi ortaya çıkan SK'lerle ilgili yasal açıkların büyümemesi için bu maddeler yakından takip edilmeli ve düzenlemelerin güncel kalması sağlanmalıdır" diye konuştu.


MÜLTECİ RAPORU

Psikiyatri Derneği Örgütlenme Sekreteri Uzm. Dr. Şahut Duran, komşu ülkelerde yaşanan savaşlardan kaçarak Türkiye'ye sığınan mülteci sorununa dikkat çekti. Uzm. Dr. Şahut Duran, “Savaş sağlık açısından insan eliyle oluşturulmuş doğal olmayan olağan dışı bir durum olup 'önlenebilir' bir halk sağlığı sorunudur. Buna rağmen her yıl savaş nedeniyle binlerce insan yaşamını kaybetmektedir. Sadece yanı başımızdaki Suriye'de Mart 2011'den bu yana iç savaşta yaşamını yitirenlerin sayısı 162 binin üzerindedir" dedi. Son dönemde özellikle IŞİD terörüne maruz kalan ve Türkiye'ye sığınan başta Ezidiler ve Kobani'den gelen mülteciler olmak üzere ülkesinden göç etmek zorunda kalan savaş mağdurlarının sağlık sorunlarını görebilmek ve buna dair çalışmalar yapabilmek için bölgeye temsilciler gönderildiğini aktaran Uzm. Dr. Şahut Duran, şöyle konuştu:

"Diyarbakır, Batman, Mardin, Şırnak ve sonrasında Suruç'ta yapılan değerlendirmeler sonucunda 2011 yılında başlayan Suriye iç savaşı ile birlikte bölgeye göçün giderek arttığı ve bunun bölgede kültürel, ekonomik ve sosyal sorunlara yol açtığı gözlenmiştir. IŞİD teröründen kaçan Êzidiler ile Kobani halkının sığındığı yerlerden biri de Türkiye olup halen yaklaşık 29 bin Êzidi ile 50 binin üzerinde Kobanili Kürt Türkiye'nin güneydoğusuna yerleşmiştir. Mültecilerin kaldığı çadırkent ve kamplarda temel ihtiyaçların (besin, sağlık, barınma) karşılanmasında güçlükler yaşandığı, psikososyal faaliyetlerin yok denecek kadar az olduğu gözlenmiştir. Bölgeye göç eden Ezidi sığınmacıların temel talepleri Avrupa'ya gitmek şeklinde olduğundan bu taleplerin karşılanmaması nedeniyle sık sık kamp değiştirdikleri gözlenmiştir. Göç sorununun bölge düzeyinde kalmayacağı ve özellikle Avrupa ülkelerine kaçak da olsa bir şekilde gitme çabalarının olacağını düşünmekteyiz."

RUHSATSIZ SAĞLIK HİZMETİ VEREN HEKİM SUÇLU SAYILACAK

Türk Tabipleri Birliği 2'nci Başkanı Raşit Tükel ise ruhsatsız sağlık hizmeti yasası ile ilgili bilgilendirme yaptı. Gezi olaylarında polis şiddeti nedeniyle yaralanan kişileri tedavi eden doktorlara Sağlık Bakanlığı'nın dava açtığını hatırlatan Raşit tükel, şöyle konuştu; "Yargılanan doktorlara bir tehdit de yasa tasarısında var. Yasaya göre ruhsatsız sağlık hizmeti veren hekim suçlu sayılacak. Bu utanç verici bir durum. Bu yasal düzenlemede 'Olağanüstü durumlarda mesleğini icraya yetkili kişilerle sağlık hizmeti ulaşanı sağlık hizmeti devamlılık arz edene kadar verilecek olan sağlık hizmeti hariç bu sağlık hizmetinden sonra hizmet sunan, yetkisiz kişilerce sağlık hizmeti sunanlara 1 yılla 3 yıla kadar hapis cezası ya da 20 bin güne kadar para cezası vardır' maddesi var. Bunun sınırı nerededir. O zaman Gezi olsun, deprem sırasında verilen sağlık hizmeti olsun, ya da Suruç'ta olduğu gibi sığınmacılara yönelik verilen çeşitli sağlık hizmetleri olsun, her an suç işliyor sayılacaksınız. Bu tasarı hekimliği suç haline getirmiştir. İnsan ayırt etmeden ve çıkar gözetmeden verilen bir hizmette, yapılan bir meslekte ruhsat diplomadan başka bir şey olamaz ve bu yasayla hekimlik suç sayılmaktadır." KEMER (Antalya/DHA)

 

ÖNCEKİ HABER

'RedHack, 1.5 milyonluk borcu sildi' iddiası

SONRAKİ HABER

Eker: Zeytin ağaçlarını kesen firmaya 511 bin lira ceza kesildi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...