YAYINLAMA
GÜNCELLEME

Modern cumhuriyetin çağdaş ve milli eğitim mücadelesi

Cumhuriyetin ilk yıllarında Anadolu’da bir köy okulunda çekilen bu fotoğrafın ne yeri ne de sahibi belli. O gün bu fotoğrafta geleceğe umutla bakan çocukların hayallerinin sahibi Atatürk’ün kurduğu modern Türkiye Cumhuriyeti idi. Yıllar içinde Cumhuriyetin milli ve çağdaş eğitim mücadelesi kesintisiz olarak devam edecekti.(İş Bankası Arşivi)

Büyük Gazi İstiklal Savaşı zaferle sona erdikten sonra“Maarif Vekili (Eğitim Bakanı) olarak milli irfanı yükseltmeye çalışmak en büyük emelimdir” demişti. Bu yüksek temenni cumhuriyetin eğitime verdiği büyük değerin en güzel ifadesidir.

Cumhuriyetin milli ve bilimsel bilgiye dayanan çağdaş eğitim anlayışı 1924 yılının Mart ayında yayımlanan Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile ete kemiğe büründü. Bu kanunun yayımlanmasına kadar Türkiye'de biri bilgiye ve yeniliğe, öteki geleneklere dayanan, bütün manasıyla zıt ve çok başlı bir sistem vardı. Tevhid-i Tedrisat Kanunu geçmişte kalmış zihniyeti temelinden yıkarak yüzünü çağdaş medeniyete dönmüş, eğitim ve öğretimde birliği sağlanmış ve standartları oluşmuş bir eğitim sistemi kurmayı hedefledi.

Bu kanunla birlikte eğitime millilik prensibi de kazandırılmış oluyordu. Siyasi ve iktisadi bağımsızlık gibi bilimsel ve ahlaki terbiyenin bağımsızlığı da Türkiye'ye Atatürk ve onun ölümsüz eseri cumhuriyetle geldi. Cumhuriyetin kısa sürede özellikle eğitim alanında yaptığı büyük yenilikler birçoklarını imrendirecek kadar eşsizdi.

Köy Enstitüleri ve milli kalkınma

 Cumhuriyetin ilk yıllarında nüfusun büyük kısmı köylerde yaşadığından ilk önce çağdaş ve milli eğitimin köylere taşınması hedeflendi. Daha 1926 yılında köy ilkokullarının öğretmen ihtiyacını karşılamak üzere “Köy Muallim Mektepleri” açılmaya başladı.

Anadolu’da okulsuz ve öğretmensiz köy bırakmamak hedefiyle benzeri çalışmalar, 1937’de Köy Öğretmen Okulları adıyla sürdü. 1940 yılında bu okullar, dönemin Milli Eğitim Bakanı büyük eğitimci Hasan Âli Yücel’in nezaretinde, İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç tarafından Köy Enstitüleri’ne dönüştü. Tonguç, Köy Enstitüleri eliyle yetiştirdiği Anadolu’nun zeki çocuklarını yine Anadolu’nun köylerinde öğretmen olarak görevlendirdi.

Köy Enstitüleri’nde verilen meslek temelli modern eğitimle tarımın, sanat ve zanaatın köylerde geliştirilmesi sağlandı. Hasan Âli Yücel’in bakanlıktan ayrıldığı 1946’yılına kadar 6 sene boyunca büyük bir başarıyla devam eden Köy Enstitüleri ile ayrıca15 bin dönüm tarla tarıma elverişli hale getirildi. 750 bin yeni fidan dikildi.

150 büyük inşaat, 60 işlik, 210 öğretmen evi, 20 uygulama okulu, 36 ambar ve depo, 48 ahır ve samanlık, 12 elektrik santrali, 16 su deposu, 12 tarım deposu, 3 balıkhane ve 100 kilometre yol yapıldı. Sulama kanalları oluşturularak enstitü öğrencilerinin uygulamalı eğitim gördüğü çiftliklere sulama suyu yine öğrenciler tarafından getirildi.

İş Bankası Kültür Yayınları

Yine Hasan Âli Yücel’in Milli Eğitim Bakanlığı döneminde “Dünya Klasikleri”nin dilimize kazandırılması sağlandı. Bu eserlerin Türkçe’ye çevrilmesi ile okuma alışkanlıkları değişti ve genç Cumhuriyet gelişmiş toplumların kültürleri ve birikimleriyle tanıştı. Hasan Âli Yücel bu hızlı dönüşüm sürecinde İş Bankası’ndan aldığı güçle ülkemizin en önemli yayınevlerinden biri olan İş Bankası Kültür Yayınları’nı 1956 yılında kurdu.

Yayınevinin ilk kitabı, Mustafa Kemal Atatürk‘ün Zabit ve Kumandan ile Hasbihal’i oldu. Ardından kapsamlı bir Atatürk kütüphanesini oluşturacak kitaplar geldi. Tarihimizi, toplum yapımızı, etnografik, coğrafik özelliklerimizi inceleyen çalışmaların yayımlanmasıyla, yayınevi öncelikle araştırmacılar için ve giderek tüm okuyucular için vazgeçilmez yer edindi.

Eğitimde kurumsallaşma çabası sürüyor

 1960’lara gelindiğinde milli eğitimin kurumsallaşması çabaları hala sürüyordu. 5 Ocak 1961 tarihinde yayınlanan İlköğretim Kanunu ile eğitime yeni ve daha büyük kaynaklar aktarıldı. Yeni yasa kapsamında her yıl devlet gelirlerinin yüzde 4’ü, özel idare gelirlerinin en az yüzde 20’si, belediye bütçelerinin yüzde 5’i, köy bütçelerinin de yüzde 20’si ilköğretime tahsis edildi. Bu yasa ile her Türk vatandaşının 6-14 yaşları arasında çocuklarını ilkokulda okutması mecburiyeti konuldu.

Bu yasaya uymayanlar cezaya muhatap olacak, yasaya uygun davrananlar ise ödüllendirilecekti. Buna göre ilkokul mezunları askerlik görevlerini okuma yazma bilmeyen emsallerine nazaran daha az yapacaklardı. İlkokulu mezunu yoksul kızlara da evlenmeleri sırasında özel idaredeki fondan 300 liraya kadar yardım yapılması kararlaştırıldı.

İlkokul çağındaki çocuklar okul devresinde resmi ve özel hiçbir işte çalıştırılmayacaklar buna aykırı hareket eden veliler ile iş sahipleri ise cezalandırılacaklardı. Milli, laik ve bilimsel bilgiye dayalı çağdaş eğitim anlayışı Cumhuriyetin kuruluş değerleri arasında en üstte sayılacak unsurlardan birisidir. Cumhuriyetimiz 100 yıldır bu ideal için mücadele etmeyi sürdürüyor.