Academia.eduAcademia.edu
Resimleriyle Üç Padişahın iltifatına mazhar Oldu ama... Ayvazovski’nin Navarin Deniz Muharebesi’ni tasvir eden resmi aYVazOVsKi B฀R TARTI฀MA, B฀R MAN฀FESTO! 48 YEDİKITA TEMMUZ 2014 ..................................................... KASIM HIZLI ..................................................... ermeni asıllı rus ressam olarak bilinen ayvazovski, 19. yüzyılda istanbul’a gelmiş ve üç padişah devrinde saray için resimler yapmıştı. ermeni isyanlarının patlak vermeye başlamasıyla osmanlı ve osmanlı sultanları aleyhine propagandalara başlayan ermeni ressam, Babıali gündeminde yer etmişti… ........................................................................ PROF. DR. FATMA ÜREKLİ MİMAR SİNAN GÜZEL SANATLAR ÜNİ. EDEB. FAK. TARİH BÖL. .................................................................. 18. yüzyılın sonlarından itibaren Osmanlı Devleti’nin Avrupa ülkeleriyle giderek artan diplomatik ve ticarî ilişkilerinin kültürel etkileşimi de hızlandırdığını, yeni bir sanat çevresinin oluşmaya başladığını belirtmek gerekir. Diplomatik ve ticarî gayelerle Osmanlı’ya gelen Avrupalılar, memleketin devlet teşekkülü, saray düzeni, günlük hayat tarzı ve geleneksel giysileri hakkında bilgiler toplarken, beraberlerinde getirdikleri ressamlar da çizimleri ve fırçalarıyla Osmanlı şehirlerini belgelemiştir. Denilebilir ki, İstanbul ve toplum yaşayışını en gerçekçi yönleriyle yansıtan sanatkârlar, çoğu kez bir diplomatın eşliğinde İstanbul’a gelerek bir süre burada yaşamış olanlardır. 1703’te Fransız seiriyle birlikte İstanbul’a gelen ve burada yaşadığı bilinen Flaman asıllı Jean-Baptiste Vanmour buna misal verilebilir. 1732’de ölümüne kadar İstanbul’da yaşamış olan ressam, Fransız, Avusturyalı, Venedikli ve Hollandalı diplomatlar için çalışmıştır. Yine Antoine Ignace Melling (1763-1831), 1784 sonlarında Rus elçisi Yakov Ivanoviç Bulgakov’un himayesinde İstanbul’a gelerek on sekiz sene kalmıştır. Bu süreçte ressam, Avrupalı elçilerin çocuklarına ve yakınlarına resim dersleri de vermiştir. 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren de İstanbul, Avrupalı ressamların ilgi odağı ve bir cazibe merkezi olmuş, pek çok İngiliz, Fransız, Rus ressam şehri ziyaret etmiştir. Hem Ermeni, Hem Rus Ressam Ayvazovski ise zaman zaman geldiği İstanbul’da Sultan Abdülmecid, Sultan Abdülaziz ve Sultan İkinci Abdülhamid için resimler yapmıştır. Genellikle, “Ermeni asıllı Rus ressam” olarak tanınan Ayvazovski, 29 Temmuz 1817’de Kırım Yarımadası’nın Kefe (Feodosiya) şehrinde, Ayvaz ailesinin bir çocuğu olarak doğdu. O dönemde Kefe, Karadeniz’in küçük ve hareketli bir limanı olup farklı unsurların yaşadığı, TEMMUZ 2014 YEDİKITA 49 farklı dillerin konuşulduğu, Ayvazovski’nin de eşlik her halktan denizcilerin etmesini istemiştir. Bu bulunduğu, kısaca çok vazife, Ayvazovski’nin uluslu bir yerdir. Ayvaz deniz üzerindeki hayatı ailesinin ise bu şehirde yakından görmesi yanında, yaklaşık iki yüz yıllık bir imparatorluk donanması ile geçmişi vardır. Dolayısıyla, hayatı boyunca sürecek olan Kefe 1475’ten beri Osmanlı yakın ilişkinin başlangıcı sancağı olduğundan, olması açısından oldukça burada yaşayan Ayvaz ailesi önemlidir. de Osmanlı tebaasından Ressam Ayvazovski’nin Alexey Tyranov tarafından yapılan Dünyanın En Büyük portresi, 1847 sayılmaktadır. Kırım’ın Deniz Ressamı 1783’ten sonra Rusya idaresi Sanatını geliştirmek altına girmesiyle -pek çok amacıyla batı resim aile gibi- Rus tabiiyetine sanatının önemli merkezlerini ziyaret eden geçmiş, Çarlık Rusya’sının iç ve dış politikası icabı Ayvazovski, özellikle İngiltere ve Hollanda’daki deniz isimleri “Ayvazyan”dan “Ayvazovski”ye çevrilerek resmi geleneğini incelemiştir. 1840-1844 arasında Ruslaştırılmıştır. Bu bakımdan ressamın adı, Rusça dört yıl süreyle İtalya, İspanya, Portekiz, Fransa, Ivan Konstantinoviç Ayvazovsky olarak anılsa da, İngiltere, Hollanda ve Malta’da inceleme gezileri Ermeni literatüründe Hovhannes Ayvazyan olarak yapmış; muhtelif zamanlarda eserlerini sergileyerek geçmektedir. milletlerarası hayranlık uyandırmıştır. Genç Ayvazovski, küçük yaşlarda resme meraklı olup Ayvazovski, Petersburg, Roma, Floransa, Amsterdam, çizimleri bu yeteneğini ortaya koymuş; çalışmaları Stuttgard Güzel Sanatlar Akademilerine üye seçilmiş Çar I. Nikola’nın ilgisini çektiğinden onun emriyle ve zamanla kendine has üslubuyla dünyanın en büyük 1833’te 16 yaşında iken burslu olarak bu akademiye deniz ressamı olarak kabul edilmiştir. kaydedilmiştir. Rusya’ya dönüşünde Rus denizciliği için bir Burada öğretmeni Ressam Vorobiov’dan oldukça seri resim yapmakla görevlendirilmiş, 1845’te Rus etkilenen Ayvazovski, eserlerinde onun üslûbunu bilim adamlarının düzenledikleri Akdeniz coğrafya izlemiş, denizin ve atmosferin tüm hallerini seyahatine katıldığı sırada Osmanlı ülkesini ziyaret yansıtmıştır. Hatta akademi sergisinde başarılı etmiştir. Bu tarihte resmî olarak Rus Donanması’nın bulunarak gümüş madalya ile ödüllendirilmiştir. baş ressamı yapılan Ayvasovski, Avrupa ve Amerika Onun bu başarısı, Çar I. Nikola ile tanışmasını ve yolculuklarında Çara eşlik etmiştir. Donanma çarın himayesini sağlamıştır. Çar, Baltık Donanması ressamlığı görevi dolayısıyla, o tarihlerde Osmanlı ile Finlandiya Körfezi’ne deneme seferi yapacak memleketleri olan Yunanistan ve Mısır’a gitmiş, Doğu olan oğlu Grandük Konstantin Nikolayeviç’e, Akdeniz’de pek çok kıyıyı resmetme imkânını bulmuş, 50 YEDİKITA TEMMUZ 2014 çok sayıda deniz ve gemi resmi yapmıştır. Doğu’da ve Batı’da pek çok ülkeyi gezen ressam her birinden ayrı birer tecrübe devşirmekle kalmamış, şöhretini de artırmıştır. Fakat onu en fazla etkileyen şehir İstanbul olmuştur. Ayvazovski İstanbul’da Sultan Abdülmecid zamanında 1845 Nisanında ilk defa olarak İstanbul’a gelen ressam, Beylerbeyi Sarayı’nda huzura kabul edildiğinde, başarılı çalışmaları dolayısıyla padişahın fevkalâde iltifat ve taltiine mazhar olmuştur. Ayvazovski bilahare 1857 ve 1858 tarihlerinde iki defa daha İstanbul’a gelmiş ve ikişer hafta kalmıştır. Maharetinden dolayı Rus çarı tarafından general rütbesi verilen Ayvasovski, yaptığı tablolardan birini 1857’de sefaret vasıtasıyla padişaha takdim ettiğinde, “meşhûr ve mu‘teber bir âdem olduğu cihetle”, bu eserinden dolayı taltife mazhar olmuş ve kendisine dördüncü rütbeden Osmanlı nişanı verilmiştir. Kefe’ye döndükten sonra, ressamın Osmanlı Hariciye Nazırı Keçecizâde Fuad Paşa’ya yazdığı 24 Kasım 1857 tarihli mektubu, İstanbul’da edindiği olumlu izlenimlerin açık bir anlatımıdır. Mektupta, eşinin ve kendisinin memnuniyetini, kendilerine sunulan hediyeler için teşekkürlerini, saygı ve hürmetlerini iletmektedir. Sultan Abdülaziz Devri Sultan Abdülaziz zamanında 1874’te İstanbul’a gelerek iki ay kadar kalan ressama bir hayli itibar edilmiştir. Onun gelişiyle ilgili, dönemin bazı gazetelerinde sıkça haberler yer almıştır. Bu seferki gelişinde ressam, Başmimar Serkis Bey’in (Balyan) Kuruçeşme’deki konağında bir süre misair edildikten sonra saraya kabul edilmiştir. Bu esnada, Sultan Abdülaziz’in Dolmabahçe Sarayı için sipariş ettiği, genellikle İstanbul manzaralarından oluşan tablolar yapmıştır. Ayrıca, devrin gazetelerinde yayınlanan habere göre, sultanın yağlıboya bir portresini yaptığı anlaşılmaktadır. Yine, ressamın yaptığı Sultan Beşinci Murad’a ait bir portre ise günümüzde Topkapı Sarayı’ndadır. Bu arada, Ermeni Patrikhanesi’ne giderek patriği ziyaret eden ressam, 21 Ekim 1874’te Sultan Abdülaziz tarafından kabul edildiğinde, kendisine ikinci rütbeden Osmanlı nişanı ihsan edilmiş ve iltifatlarda bulunulmuştur. Ressam Ayvazovski’nin fırçasından Estonya’nın Reval şehri, 1845 TEMMUZ 2014 YEDİKITA 51 Ressamın Rusların Sinop Baskını’nı tasvir eden resmi Ayvazovski’nin İstanbul ve Boğaz isimli çalışması 52 YEDİKITA TEMMUZ 2014 Komitacılarca takip edilecek yöntem; ihtilâlci çeteler kurarak teşkilatlanmak ve ermenileri silahlandırmak, taraftar toplayarak isyan çıkarmak, propagandaya ağırlık vermek, kışkırtıcı ve terör hareketlerinde bulunmaktır. İkinci Abdülhamid Han Devri Sultan İkinci Abdülhamid zamanında 1880, 1886, 1888 ve 1890 senelerinde İstanbul’da bulunan Ayvazovski, muhtelif sergiler düzenlemiştir. 1880 yılında Beyoğlu’ndaki Rus Sefareti’nde sergilediği ve 26 parçadan oluşan koleksiyonunun gördüğü büyük rağbet dolayısıyla padişah tarafından elmas bir nişanla taltif edilmiştir. Yine 1886 ve 1888’de İstanbul’da iki ayrı sergi düzenlemiştir. Yalnız 1888 sergisi, ressamın en önemli sergilerinden birisi olup, sultanın da ihsan ve iltifatına mazhar olmuş ve kendisine birinci dereceden Mecidî nişanı verilmiştir. Ayvazovski eşi ile birlikte bu defa 1890 Mayısı ortalarında İstanbul’a gelerek iki hafta kalmışlardır. Gelişinin ilk günlerinde bir pazar günü eşiyle birlikte Kumkapı Ermeni Patrikhanesi’ni ziyaret ederek Başpiskopos Horen Efendi ile görüşmüş ve âyinde bulunmuştur. Bu esnada Patrikhaneye bir tablosunu hediye etmiştir. Daha sonra Cuma Selâmlığı’nda hazır bulunan ressama, Mabeynci Emin Bey vasıtasıyla Sultan Abdülhamid’in selâmı iletilmiştir. Salı günü de eşiyle birlikte Yıldız Sarayı’na kabul edilerek padişahın huzuruna çıkmışlardır. Padişaha iki tablosunu takdim eden ressam, birinci rütbeden Mecidî nişanıyla taltif edilmiştir. Yine kendisine murassa bir çekmece, eşine de mücevherler hediye edilmiştir. Elbette bunlar bir yabancı için manevi değerinin yanında maddi değeri yüksek olan hediyelerdir. Ayrıca ressam, akşam yemeği için sarayda misair edilerek yemeklerini Başkâtip Süreyya Paşa ve Mabeynci Emin Bey’le birlikte yemişlerdir. Anadolu’da Ermeni İsyanları ve Ayvazovski’nin Değişen Manzarası! Amaçlarına ulaşmak için teşkilatlanan ve silahlı eylemlere başlayan Ermenilerin 1887’de Cenevre’de kurduğu Hınçak Partisi, 1890’da İhtilâlci Hınçak Partisi adını almıştır. Aynı sene, Tilis’te Ermeni İhtilâl Federasyonu (Taşnaksutyun) kurulmuş ve İstanbul ile Doğu Anadolu şehirlerinde teşkilatlanmalarını müteakiben, art arda tedhiş hareketlerine girişmişlerdir. Komite, merkezi Van’da bulunan Ermeneganlar Cemiyeti ve Hınçak Cemiyeti’ni birleştirecek, Rusya’dan Türkiye’ye geçen çetelere yardım ederek bir savunma teşkilatı kuracaktır. Komitenin, 1892’de açıklanan programına göre ilk hedef, Anadolu’daki Ermenilerin siyasî ve millî bağımsızlığını sağlamaktır. Bağımsızlık sağlandıktan sonra ise Rusya ve İran Ermenileri ile federatif bir Ermenistan kurulacaktır. Bu hedelere ulaşmak için takip edilecek yöntem; ihtilâlci çeteler kurarak teşkilatlanmak ve Ermenileri silahlandırmak, taraftar toplayarak isyan çıkarmak, propagandaya ağırlık vermek, kışkırtıcı ve terör hareketlerinde bulunmaktır. Bu amaçla ilk isyan 1890’da Erzurum’da çıkmıştır. Bunu aynı sene Kumkapı gösterisi, 1892-93’te Kayseri, Yozgat, Çorum ve Merzifon olayları, 1894’te Sasun isyanı, 1895’te Babıâli gösterisi ve Zeytun isyanı, 1896’da Van isyanı ve Osmanlı Bankası’nın işgali takip etmiştir. 1895’te İstanbul’da yaşananlar ve 1896’da Osmanlı Bankası’nın basılması hadiseleri, meseleyi bizzat merkezde kanlı bir şekilde yeniden gündeme getirmiştir. 1895 ve 1896 yıllarındaki Ermeni isyanları İstanbul ve Anadolu’nun pek çok yerine yayılmış, ortalık adeta bir yangın yerine çevrilmiştir. Bu isyanlar, Avrupa’nın Osmanlı Devleti’nin iç işlerine müdahalesi açısından kırılma noktasını oluşturmuş ve Ermeni propagandasının milletlerarası boyut kazanmasına yol açmıştır. Ermeni faaliyetleri hakkında bu kısa açıklamadan sonra Ayvazovski meselesine gelince; Ermeni meselesi ve yaşananlar, ressamın son döneminde Osmanlı Sarayı ile ilişkilerinde bir kırılma noktası oluşturur. 1890’daki son İstanbul ziyaretinin ardından Kefe’ye dönen Ayvazovski, Ermeniler lehinde ve Osmanlı TEMMUZ 2014 YEDİKITA 53 sultan ikinci abdülhamid zamanında istanbul’da bulunan ayvazovski, muhtelif sergiler düzenlemişti. 1880 yılında Beyoğlu’ndaki rus sefareti’ndeki serginin gördüğü büyük rağbet dolayısıyla padişah tarafından elmas bir nişanla taltif edilmiştir. Devleti aleyhinde propaganda faaliyetlerinde bulunur; Eserleri Saraylarda Sergileniyor birçok kez tahrik edici konuşmalar yapar. Bir Ermeni Sanatçı, baştan başa gezdiği Karadeniz, Ege Beyliği oluşturulması için Ermenileri ayaklanmaya ve ve Akdeniz ve birçok defa geldiği İstanbul’un kıyama teşvik maksadıyla 1896’da düzenlediği hususi güzelliklerini yansıtan tablolar yapmıştır. bir ziyafette, Osmanlı padişahı ve hükümeti aleyhinde Deniz savaşlarına dair çalışmaları çoğunlukla tahrik edici ve hakaret dolu ifadelerde bulunur. Rus tarihinin deniz savaşlarına ait olsa da yaptığı Hatta daha da ileri giderek, gerek kendisine ve gerekse hanımına verilmiş olan nişanları davetliler önünde yere atması gibi, bölgedeki Osmanlı Şehbenderinin ifadesiyle “küstahça muamelede” de bulunmuştur. O zamanlar bunu tespit eden ve hazmedemeyen Kefe Şehbenderi, Petersburg Sefareti vasıtasıyla Osmanlı hükümetini gelişmelerden haberdar ederek, ressama verilen Osmanlı nişanları ile hanımına verilen ikinci rütbeden Şefkat nişanının geri alınmasını teklif etmiştir. Ayrıca, Kefe Şehbenderi, Rusya Hariciye Nazırı Prens Lobanov nezdinde teşebbüste bulunularak bu konuda uyarıda bulunmuştur. Ayvazovski’nin bundan sonra da Ermeniler lehine çalışmalarını sürdürdüğü ve özellikle maddi destek amaçlı organizasyonlar yaptığı bilinmektedir. Bu maksatla, Osmanlı memleketinde yaşayan fakir Rum ve Ermeniler yararına 1897’de Hocabey’de (Odesa) kendi tablolarından oluşan bir sergi düzenlemiştir. Ayvazovski 5 Mayıs 1900’da, 83 yaşında iken Kefe’de atölyesinde bir “Türk gemisinin patlaması” konulu resim üzerinde çalıştığı esnada, ani bir beyin kanamasıyla şövalesinin başında ölmüştür. Ressamın vefat haberine dönemin basını geniş yer vermiş ve gazetelerde makaleler, haberler yayınlanmıştır. Osmanlı hükümetince, ölen ressamla ilgili gazetelerde çıkan haberlerin kopyaları ile bir fotoğrafının Zaptiye Nezareti’nde arşivlenerek bulundurulması gerekli görülmüştür. Böylece ressamın, Ermeni propaganda faaliyetlerinin unutulmaması ve ileride hatırlanması amaçlanmıştır. Ressamın kabri ise doğduğu şehir Kefe’dedir. 54 YEDİKITA TEMMUZ 2014 yansıtan eserlerinden bazıları şunlardır: “Çırağan Sarayı Önünde Osmanlı Donanması”, “Güneşin Doğuşu Sırasında Fırtınalı Denizde Bir Osmanlı Kalyonu ve Denize Dökülmüş Yabancı Denizciler”, “Fırtınalı Denizde İki Osmanlı Kalyonu”, “Şark Manzarası”, “Trabzon’un Denizden Görünüşü”. Beş binin üzerinde eseri olan Ayvazovski’nin tablolarının büyük bir kısmı St. Petersburg, Moskova ve Erivan devlet müzelerinde sergilenmektedir. 30 kadar eseri Türkiye’de Dolmabahçe Sarayı, Deniz Müzesi, Askerî Müze, Fener Rum Patrikhanesi ve İstanbul Kumkapı Ermeni Patrikhanesi’nin koleksiyonlarında bulunmaktadır. ıı Sivastopol Limanı “Sinop Bombardımanı”, “Merküri”, “Çeşme Deniz Muharebesi”, “Navarin Muharebesi”, ayrıca katıldığı Kırım Savaşı sırasında yaptığı “Sivastopol Savunması” gibi resimler, Osmanlı tarihinden sahneler yansıtmaktadır. Kırım Savaşı sebebiyle (1854-56) bir süre denizden uzak olan Harkov’da yaşamıştır. Yaptığı resimlerden,“Venedik’ten Görünüş”, “Ay Işığında Eyfel”, “1848 Venedik’te Ermeni Rahipler”, “Büyük Rusya’da Kış”, “Buğday Tarlaları”, “Bozkırlar”, “Bir Fırtınada Athos Dağı’nda Yaya”, “Bir Günbatımı”, “1857 Rodos’da Bir Türk Kahvesi”, “1867 Kırım Kıyılarından Görünüm” bu dönemde öne çıkan eserleridir. Çalışmalarında birçok Osmanlı bandıralı gemi de yer alan sanatçının çeşitli İstanbul görünümlerini TEMMUZ 2014 YEDİKITA 55