Gemiler, Kültürler, Fırtınalar ve Karanlık Deniz

İçerisine dökülen ırmakların çokluğu, tuzluluk oranı düşük bir deniz yapar Karadeniz’i. Tuna, Dinyester, Bug, Dinyeper, Don, Kuban, Fasis, Yeşilırmak ve Kızılırmak (Halys) tatlı sularla besler denizi. Bundan 7600 yıl öncesine kadar da zaten bir deniz değil, kapalı bir göldü. Şimdiki İstanbul Boğazı’nın olduğu yerde de gölü besleyen bir ırmak yer alıyordu. Fakat bu tarihte Akdeniz’in sularının yükselmesiyle birlikte göl ve Akdeniz arasında bir bağlantı oluşmuş ve İstanbul ve Çanakkale Boğazlarıyla birlikte Marmara Denizi meydana gelmişti. Tabii bütün bunlar olurken, Karadeniz’in kıyılarında tarım toplumunun ilk örnekleri olan yerleşimciler de bulunuyorlardı. Akdeniz’in sularının Karadeniz’e dolması, kıyıdaki yerleşim yerlerini sular altında bırakmış ve kıyı şeridini iç bölgelere doğru ilerletmişti. Bu beklenmedik ve büyük travma, felaketten kaçan insanların belleklerinde yer edecek ve binyıllar sonrasının Gılgamış ve diğer efsaneleriyle birlikte tek tanrılı dinlerine ‘Büyük Tufan’ olarak geçecekti.

ayvazovski 1

Fakat uzun yıllar sonra, bu olay belleklerde belli belirsiz bir iz olarak kaldığında, insanlar yeniden Karadeniz’in kıyılarına yerleşeceklerdi. Kuzeydeki steplerde doğudan gelen göçebeler hüküm sürerken, Yunan şehir devletleri denizin kıyısında yerleşik yaşam kolonileri kurmaya başlayacaklardı. Bu dönemde deniz ‘Pontus Euxinus’ olarak adlandırılacaktı. Kuzeyde Kırım’da Kersonesos ve Pantikapaion, Azak’ın ucunda Tanais ve güney sahilinde Bizantium, Heraklia (Ereğli), Abonuteikhos (İnebolu), Sinop ve Trabzon limanları Ege’yi Karadeniz’e bağlayan ticaret kolonilerine dönüşecekti. Kuzey steplerindeki İskitler ve güneyin Anadolulu halklarıyla etkileşimler sonucu Karadeniz kendine özgü bir kültürün ilk adımlarını atacaktı.

ayvazovski 2

Uzun yıllar kendi halinde aynı düzende kaldıktan sonra Ortaçağın güçlü denizci devletleri Venedik ve Cenova ticaret ağlarını Karadeniz’e de uzatacaktı ve artık deniz ‘Mare Maggiore’ olarak adlandırılacaktı. 1204’teki Haçlı seferi sırasında o zaman Bizans’ın başkenti olan Konstantinopolis’in korkunç bir şekilde yağmalanmasıyla birlikte Kırım limanları ve batı kıyısı Venedik ve Ceneviz egemenliğiyle tanışacaktı. Bu yağma, doğu ve batı Hristiyanlıklarını bir daha birleşmemek üzere birbirinden ayıracaktı. Kırım ve kuzey sahili Hazar devletinin kalıntılarından olan Tatarların kontrolündeyken güneydoğu sahili eski Yunan ve Anadolu kültürlerinin bir karışımı olan Rum kültürüne evsahipliği yapıyordu. Venedikli tacirler, Bahçesaray ve Kefe’nin bulunduğu Kırım’dan hâlâ Gazarya diye bahsediyorlardı, eski Hazar devletine hitaben.

ayvazovski 3

Sonraki yıllar, Osmanlıların güçlenmesini ve denizin çevresini tamamen egemenlikleri altına almalarını görecekti ve denizin ismi ‘Karadeniz’ olacaktı. Artık denizin girişi ve kıyıları İstanbul’daki padişah tarafından kontrol ediliyor ve deniz kimselerin rahatsız etmediği sakin zamanlarını yaşıyordu. Bulgar, Romen, Tatar, Çerkez, Gürcü, Türk ve Rumlar aynı denizin kıyısında ve aynı devletin egemenliğinde alabildiğine iç içe geçmiş bir kültür meydana getiriyorlardı. Fakat 18. ve 19. yüzyıllar kuzeydeki Rusların stepleri kontrol altına almalarına ve Karadeniz kıyılarına ulaşmalarına tanıklık edecekti, ismi ise ‘Çerno More’ diye anılacaktı. Dengelerin değişmesi büyük göç hareketlerine tanıklık edecek ve Tatar ve Çerkezlerin büyük kısmı sahilin güney kısmına geçmek zorunda kalacaklardı.

ayvazovski 4

20. yüzyıl ise imparatorlukların çöküp yeni sınırların oluşturulduğu dönemlere karşılık gelecekti. Batı Avrupa’da filizlenmiş olan milliyetçilik fikirlerinin Doğu’nun karma kültürlerine yayılması ise büyük felaketleri doğuracaktı. Karadeniz artık ‘Black Sea’ idi ve binyıllardır ortak bir karma kültürde yaşayan Karadeniz halkları, sonradan yaratılmış ulus devletler arasında paylaştırılacak ve içe kapanma dönemi başlayacaktı. Köstence, Varna, Bucak, Kırım ve Trabzon’un ortak kültürleri unutulacak ve Tatarlar, Çerkezler, Rumlar, Ermeniler ve Balkan Müslümanları büyük göç ve ölüm dalgalarıyla yüzleşeceklerdi. Sıradan kalıplara girmeyen karma kültürler yok olacak ve Karadeniz kendi limanları arasındaki ortak bağlantıları yitirmeye başlayacaktı.

ayvazovski 5

Anadolu’dan Galiçya’ya 18. Yüzyılda göç etmiş bir Ermeni’nin, şimdilerde ismi Feodosia olmuş Kırım’ın Kefe kentinde doğmuş oğlu Ivan Ayvazovski, yıllar sonra Karadeniz’in fırtınalı denizlerini resmedecekti. Lâkin artık İnebolu’dan Kırım’a gemiler kalkmıyor olacaktı.

Bu yazı Kategorisiz içinde yayınlandı. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Yorum bırakın