Gündem

Roni Margulies: Roket atan mı haklı, bir halkı bu koşullara mahkûm eden devlet mi?

Margulies, Ortadoğu'daki İsrail-Filistin savaşını din ekseninde değerlendiren Başbakan Erdoğan'ı da eleştirdi

21 Kasım 2012 21:01

 

Taraf gazetesi yazarı Roni Margulies, İsrail ve Filistin arasında yaşanan yeni çatışmaların ardından İsrail devletinin meşruluğunu değerlendirdi. Margulies, yazısında, "Roket atan mı haklıdır, bir halkı bu koşullara mahkûm eden devlet mi?" ifadesini kullandı.

Roni Margulies'in Taraf gazetesinde "Yahudi devleti’ ve din" başlığıyla yayımlanan (21.11.2012) yazısı şöyle: 

 

Yahudi devleti’ ve din

 
 
Gazete köşelerinde yazı yazınca insan kısa yazmayı öğreniyor.
 
Ben zaten eskiden beri “Althusser’in dediği gibi” veya “Aklın Fenomenolojisi’nde Hegel’in de belirttiği gibi” cümlelerini gördüğüm anda elimdeki kitabın devamını okumadan rafa kaldırırdım.
 
Mektep yıllarımda duymuştum. Adam şöyle bir doktora tezi yazıyor: “Güney İngiltere’de Brighton ve Hastings kentlerinde 19. yüzyılın ikinci yarısında aile ilişkileri ve gayrımeşru çocuk doğumları.” Başarılı bir tez; kitap olarak yayımlanıyor. Kitabın adı daha kısa ve özlü olmak zorunda elbet. “Güneyli Piçler” oluyor!
 
Benzer bir yaklaşımla, İsrail/Filistin sorununu özetlemek istiyorum.
 
Çok karmaşık, çok yönlü, içinden çıkılmaz bir sorun, değil mi?
 
Değil. Aksine. Çok basit.
 
On kısa cümlede özetlenecek kadar basit:
 
1) Dünyanın uzak bir yerinden birileri bir toprağa geliyor ve ora halkına, “Bu topraklar 2000 yıl önce bizimdi, biz oturacağız, siz gidin” diyor.
 
2) “Bize Avrupa’da yaşam hakkı vermiyorlar, ırkçılığa ve soykırıma maruz kaldık, izin verin bu topraklarda beraber yaşayalım” demiyorlar.
 
3) “Siz gidin, burası bizim” diyorlar. Ve savaşarak yerli halkı kovuyorlar, yerinden yurdundan ediyorlar.
 
4) Bunun hiçbir hukuksal, etik, ahlakî meşruluğu yoktur ve olamaz. Bu anlamda, İsrail devleti gayrımeşrudur, korsan bir devlettir.
 
5) İsrail “sadece Yahudilere özgü” bir devlet, bir “Yahudi devleti” olduğu sürece, gayrımeşru, ırkçı ve haksız bir devlet olacaktır.
 
6) Bu koşullarda barış olamaz. Bu koşullarda Filistinliler her an, her yaptıklarında, tümüyle haklıdır.
 
7) İsrail’in tüm yaptıkları, savaşlar, saldırılar, cinayetler, bu temel haksızlığı sürdürmeyi amaçlamaktadır.
Tümüyle haksızdır.
 
Meselenin özü bundan ibarettir.
 
Başka her şey ayrıntıdır, meselenin özünü değiştirmez.
 
Bu özü gözden kaçırmadığımız zaman, kimin haklı, kimin haksız olduğunu unutmadığımız zaman, her şey çok basittir.
 
Örneğin, “Filistinliler Gazze’den İsrail topraklarına roket atarak masum insanları öldürüyor. İsrail devleti vatandaşlarını savunmak zorundadır” iddiasının cevabı basit.
 
Gazze halkı, kendi topraklarından sürülmüş, 1948’den beri kamplarda yaşıyor. Dahası, topraklarını ellerinden alan devlet tarafından bu halka yıllardır ambargo uygulanıyor. Açlık, sefalet, çaresizlik içinde yaşıyorlar.
 
Roket atan mı haklıdır, bir halkı bu koşullara mahkûm eden devlet mi?
 
Çok basit.
 
Örneğin, “İsrail elinden geleni yapıyor, iki devlet çözümünü bile kabul ediyor” iddiasının cevabı basit.
 
Bir halkın elinden topraklarının tümünü alıp, üstelik şiddet kullanarak alıp, sonra da “Buyurun, topraklarınızın yüzde 27’sini iade ediyorum” demek hangi anlamda “çözüm” oluyor? Hangi adalete, hangi hakkaniyete sığıyor bu “çözüm”?
 
Hiçbirine sığmıyor. Çok basit.
 
Basit konulardan söz açmışken, biraz da kendi basit sorunlarımıza bakalım mı?
 
Başbakan şöyle demiş:
 
“Biz İslam dininin mensupları Hz. Musa’yı da, Hz. İsa’yı da kendi peygamberlerimiz olarak gören, hürmette kusur etmemeyi şiar edinen insanlarız. Aynı hürmetin, aynı saygının Müslümanlardan ve Müslümanların kutsal değerlerinden esirgenmesini adalet adına büyük bir çifte standart olarak görüyoruz. Kendi ülkelerinde Müslümanlara yönelik ayrımcılığı görmezden gelenler Gazze’de çocukların katledilmesi karşısında gözlerini yumuyorlar.. Nerede adalet?”
 
Tümüyle katılıyorum. Kâğıt üzerinde tam da böyle.
 
Ama sadece kâğıt üzerinde böyle.
 
Gerçekte ise, olup bitenlerin ne Hz. Musa’yla, ne Hz. İsa’yla, ne Müslümanlarla, ne de kutsal değerlerle alakası var.
 
Batılı devletler, Gazze’deki katliam karşısında Filistinliler Müslüman olduğu için, İsrailliler Yahudi olduğu için ve kendileri Hıristiyan olduğu için sessiz kalmıyor. Devlet oldukları için sessiz kalıyorlar.
 
Mesele kimsenin diniyle alakalı değil.
 
İsrail dünyanın karmaşık, istikrarsız ve önemli bir bölgesinde emperyalizmin güvenilir bir müttefiki olduğu için, emperyalist devletler hep sessiz kaldılar, hep sessiz kalacaklar.
 
Sessiz kalmak ne kelime? Bu devletlerin desteği olmasa, İsrail’in varlığını sürdürmesi bile mümkün olamazdı.
 
Sessiz kalmak Hıristiyanlıkla ilgili değil, vahşet Yahudilikle ilgili değil.
 
Türk devletinin 90 yıldır Kürtlere yaptıkları Müslümanlıkla ilgili olmadığı gibi.