Oktay Ekşi Başbakan'dan özür diledi

Perşembe günü Hürriyet'in taşra baskısında Oktay Ekşi'nin köşesinde yer alan, AKP'lilere yönelik yazılmış "Bu zihniyet analarını da satar" sözü büyük tepki almıştı. Ekşi kullandığı ifadeden ötürü özür diledi.

Hürriyet gazetesinin Perşembe günkü taşra baskısında yazar Oktay Ekşi'nin köşesinde, HES'ler ile ilgili hukuki sorunları aşmak için yasa taslağı hazırlayan AKP hükümeti üyelerine dönük olarak "Bu zihniyet analarını da satar" şeklinde ifade yer aldı. Başta Başbakan Tayyip Erdoğan'dan olmak üzere yoğun tepki çeken bu ifadeden ötürü Oktay Ekşi, bugünkü yazısında özür diledi.

Hürriyet'in internet sitesinde "Şimdi, her şeyi satan işte o zihniyetin marifetlerini görüyoruz" şeklindeki ifade, taşra baskısında "Bu zihniyet analarını da satar" olarak yer almıştı.

Başbakan Erdoğan, bu ifadeye sert tepki göstermiş, "Eğer gazetecilik buysa ben bu zihniyetle mücadele etmem, savaşırım. Gereğini yapacağız zaten, göreceksiniz. Benim ve bakan arkadaşlarımızın yazıda isimlerimizi kullanarak 'Bunlar afedersiniz anasını bile satan zihniyet' demiş" şeklinde konuşmuştu.

Ekşi: Ayarı kaçırmışız
Oktay Ekşi, gelen tepkiler üzerine "Ayarı kaçırmışız" başlıklı bugünkü köşe yazısında AKP'li bakanlardan özür diledi.

Ekşi yazısının ilk kısmında "Okuyucudan tepki gelmese belki unutup gidecektik. Ama “Bu düpedüz hakaret anlamına geliyor” türü uyarılar üzerine dönüp bakınca, itiraf edelim, “Lafın hem ayarını kaçırmışız, hem de seviyesini çok düşürmüşüz” diye çok rahatsız olduk. Önce kimi rencide etmişsek tüm içtenliğimizle özür diliyoruz" diyerek özür diledi.

Oktay Ekşi yazısının kalan kısmında ise "kantarın topuzunun kaçırıldığı" ifadenin nasıl gözden kaçtığına açıklık getirdi:

"Bize yani Hürriyet’in köşe yazarlarına kendi yazılarını, “eğer ifade düşüklüğü, bilgi yanlışı, eksik anlatım gibi bir kusur varsa düzeltmesi için” bir fırsat verilir yani ya evine gazetenin erken baskıları gönderilir veya yazısı fakslanır.

"Bu profesyonel mükemmeliyetçiliğin gereğidir ve yıllardır yapılır.

"Biz yazarlar -en azından ben öyleyimdir- geç vakit de olsa, o metni bir kere daha gözden geçiririz. Zaman olur yazıya ilave yaparız. Zaman olur yazının bütününü değiştiririz. Zaman olur içindeki bir ifadeyi yeterince açık yahut çarpıcı bulmaz, onun yerine başka bir cümle yazarız.

"Şimdi bu yazıyı yazmamıza sebep olan makalenin başından aynen öyle bir şey geçti.

"Geçen gece, yani 27 Ekim günü saat 23.30 sularıydı. “Okuyucunun önüne çıkacak metinde hata olmasın” diye, eve fakslanmış yazıyı gözden geçirdim. Gerçekten metinde ufak tefek hatalar vardı. Onları düzelttim.

"Yazı, Rize’nin İkizdere vadisinde 22 adet Hidroelektrik Santral yapılmasını engelleyen Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’nun kararına destek veriyor ve “Elektrik üretimi için ülkedeki tüm akarsuların kullanma hakkının 49 yıllığına özel şirketlere verilmesini” bir “peşkeş çekme” olarak nitelendiriyordu.

"Konuşmacılar gibi yazarlar da son cümlenin “vurucu” olmasını isterler. Çünkü dinlediğiniz konuşmanın yahut okuduğunuz yazının deyim yerindeyse tadı o son cümlededir.

"Ben de, akarsuların kullanma hakkının 49 yıllığına verilmesiyle ilgili hususu, “Şimdi, her şeyi satan işte o zihniyetin marifetini görüyoruz” diyerek ifade etmiştim.

"Aklıma bir önceki Maliye Bakanı Kemal Unakıtan’ın meşhur “Babalar gibi satacağız” sözü geldi. Ondan esinlenerek “her şeyi satan zihniyet” ifadesini değiştirip “analarını bile satan” yaptım ve o metni gazeteye faksladım.

"Bu değişiklik sadece saat 24’ten sonra basılan gazetelere yani şehir içlerinde dağıtılan Hürriyet’lere girdi.

"Ertesi sabah gazetede kendi yaptığım değişikliği görünce “Galiba kantarın topunuzu kaçırmışız” dedim ama iş işten geçmişti.

"Gerçekten ifade hem “maksadımı” aşmıştı, hem de bu sütunu izleyenlerin yadırgayacağı kadar ağır kaçmıştı.

"Nitekim okuyucu hiçbir faturayı ödetmeden bırakmaz:

"Protestolar yağınca, başa döndük ve “vurucu ifade” şehvetine kapılıp birilerini -özellikle siyasi iktidarı- rencide ettiğimizi gördük.

"Konuyu bir de gazetede kendi aramızda tarttık. Sonunda “hatayı kabul etmenin de bir görev ve bir borç olduğu” gerçeğini dikkate alıp “üzdüklerimizden özür dilediğimizi” tüm içtenliğimizle duyurmaya karar verdik."
(soL-Haber Merkezi)