Van'daki deprem bir haftasını doldurmak üzereyken, hükümet dalga geçmeye devam ediyor. Önce Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in "Deprem paralarını harcadık" açıklamalarını dinleyen Türkiye kamuoyu, şimdi de Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay'ın neresinden tutulacağı bilinmeyen sözlerine maruz kaldı.

Van'daki depremle ilgili bilgiler veren Atalay, bölgede yaşanan ve televizyonlara da yansıyan bazı yağma görüntülerini "arızi" olarak nitelendirirken, hükümetin uzunca bir süre Van'ı unutmuş olmasına hiç değinmedi. "Arama kurtarma çalışmalarında hiçbir aksama olmamıştır" iddiasında bulunan Atalay'ın skandal sözleri ise bunun ardından geldi.

"İlk anda kendi potansiyelimizi görmek istedik. Bizim ekiplerimiz yeterli olduğundan dışarıdan destek istemedik."

Bunu söyleyen, hükümetin başbakan yardımcısı. Recep Tayyip Erdoğan'ın bile, mecburen "İlk 24 saatte başarısızdık" itirafı yapmak zorunda kalmasındaki "samimiyet", Atalay'ın söylediklerinden sonra artık kuşkuludur. Daha dün, Meksikalı kurtarma ekibi resmen Erciş'ten kovuldu. 28 Ekim Cuma günü de mi "ilk 24 saatte" sayılıyor? Atalay'ın, devletin yapması gereken görevleri, "Depremin en iyi tarafı yardımlaşma duygusunu artırmış olması" demesi de ayrıca tuhaflık. "Birlik ve beraberlik" duygusunun enkaz altında kalan yurttaşlarımızın kanıyla mı ortaya çıkmasını istemektedir Atalay? Oysa, Türkiye toplumunun bir bölümünde ortaya çıkan ırkçı, faşist ve dinci tepkiler, tam tamına hükümetin "ilk 24 saatte" Van'ı unutmuş olmasından kaynaklanıyor.

Arama-kurtarma ekiplerinin yetersizliği, Kızılay'ın "çadır yok" itirafı ve benzeri ihmaller çok yazıldı, çizildi. Bütün bunlar olurken, "Hükümet istifa!" demek, "teröristlik" ile eş tutuldu.

Bütün bunların ardından, faturayı yalnızca Beşir Atalay'a kesip bir "cemaat hesaplaşmasını" tamamlamak isteyenler çıkacak. Ancak, Atalay'ın istifası yetmez, hükümet toptan istifa etmelidir.

(soL - Haber Merkezi)