Enjoying your free trial? Only 9 days left! Upgrade Now
Home Explore 3D LGS İNKİLAP TARİHİ
Like this book? You can publish your book online for free in a few minutes! Create your own flipbook
View in Fullscreen

3D LGS İNKİLAP TARİHİ

Published by sosyalkpsstarihkonu, 2022-01-27 15:16:27

Description: 3D LGS İNKİLAP TARİHİ

Read the Text Version

No Text Content!

Ünite 03 Direnişten Dirilişe: Sakarya'dan Büyük Taarruz'a - 3 Test 12 1. Sakarya Zaferi yurt dışında da ilgi ve heyecan uyandırdı. Sovyet Rusya’nın bir araya getirdiği Kafkas Cumhu- riyetleri (Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan) ile TBMM arasında 13 Ekim 1921 tarihinde Kars Antlaşması imzalandı. Kafkas Cumhuriyetleri, daha önce imzalanan Moskova Antlaşması’nın şartlarını kendileri için de geçerli saydılar. Bu antlaşmayla Kafkas Cumhuriyetleri Moskova Antlaşması'nda belirlenen sınırları onayla- mıştır. Antlaşmada yer alan bazı maddeler şunlardır: • İstanbul’un güvenliği sağlanırsa Boğazlar ticarete açılacaktır. • Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan Cumhuriyetleri, Türkiye’nin tanımadığı bir antlaşmayı tanımayacak. • Nahcivan Bölgesi'ne özerklik verilecektir. • Taraflar arasında ticaret, gümrük, sağlık, güvenlik konularında ortak tedbir alınacak, demir yolu ve telgraf hatları yapılacaktır. Bu maddelerden hareketle; l. Türkiye’nin doğu sınırının kesin şeklini alması, ll. Doğudaki askerî birlik ve silahların, Batı Cephesi’ne kaydırılabilmesi, lll. Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan'ın Sevr Antlaşması’nın geçersiz olduğunu kabul etmesi durumlarından hangilerinin gerçekleştiği söylenebilir? A) I ve II. B) I ve III. C) II ve III. D) I, II ve III. 2. Kars Antlaşması’yla ilgili Mustafa Kemal Paşa 1 Mart 1922’de TBMM’nin birinci dönem üçüncü yasama yılı açılış konuşmasında şunları söylemiştir: “Ermeni sorunu denilen ve Ermeni milletinin gerçek olmayan isteklerinden çok, dünya kapitalistlerinin ekonomik yararlarına göre çözülmek istenen sorun, Kars Antlaşması ile en doğru şekilde çözüme ulaştırılmış oldu. Yüzyıllardan beri dostluk içinde yaşayan iki çalışkan halkın iyi ilişkileri yeniden kuruldu.” Atatürk’ün Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni Açılış Konuşmaları, s.78 Atatürk’ün bu sözüne göre Kars Antlaşması ile; l. Ermeni sorunu çözüme kavuşturulmuştur. ll. Güney Cephesi’nin kapanması gerçekleşmiştir. lll. Eskiden millet-i sadıka olan Ermenilerle ilişkiler yeniden kurulmuştur. yargılarından hangilerine ulaşılabilir? A) I ve II. B) I ve III. C) II ve III. D) I, II ve III. 3. Sakarya Meydan Muharebesi’nin Türkler tarafından kazanılması üzerine, İtilaf Devletleri arasındaki çatlak büyüdü ve TBMM ile antlaşma imzalayan bir diğer devlet de Fransa oldu. Anadolu’nun güneyini işgal etmek için gelen ancak büyük bir direnişle karşılaşan Fransızlar, Sakarya Zaferi’nden sonra Anadolu’dan ayrılmaya karar verdiler. TBMM ile 20 Ekim 1921 tarihinde imzaladıkları Ankara Antlaşması ile işgal ettikleri bölgeleri (Hatay hariç) boşalttılar. Böylece ilk kez bir İtilaf Devleti TBMM ile antlaşma imzaladı. Bu durumla ilgili aşağıdaki yargılardan hangisi söylenebilir? A) Anadolu tamamen düşmandan temizlenmiştir. B) Doğu sınırımız güvenlik altına alınmıştır. C) İtilaf Devletleri bloku parçalanmıştır. D) Batı Cephesi’nin kapanması gerçekleşmiştir. 105


Test 12 4. Güney Cephesi’nde bölge halkının Kuvâ-yı Millîye ile birlikte Fransızlara karşı başarılı mücadelesi ve Batı Cephesi’nde Yunanların Sakarya Meydan Savaşı’nı kaybetmeleri üzerine Fransızlar, TBMM Hükûmeti ile anlaşma yoluna gitmiştir. Bunun üzerine 20 Ekim 1921 tarihinde Fransa ile TBMM Hükûmeti arasında Ankara Antlaşması imzalanmıştır. Buna göre Türk milletinin aşağıdaki alanlardan hangisindeki başarısı, Fransızların antlaşma imzalamasın- da etkili olmuştur? A) Ekonomik B) Askerî C) Siyasi D) Hukuk 5. Sakarya Meydan Muharebesi'nin zaferle sonuçlanmasından sonra TBMM Hükûmeti ile Fransa arasında An- kara Antlaşması imzalandı. Bu antlaşmanın bazı maddeleri şunlardır: • Türkiye-Suriye sınırı İskenderun Körfezi’nin güneyindeki Payas’tan başlayacak; Meydanıekbez’e, oradan da Nusaybin ve Cizre’den geçerek Fırat’a ulaşacaktır. • Nusaybin, Cizre ve Kilis Türklerde kalacak; iki ay içinde Türk kuvvetleri bu hattın kuzeyine, Fransız kuv- vetleri de güneyine çekilecektir. • Hatay için özel bir yönetim sistemi oluşturulacaktır. • Türkiye Selçuklu Devleti’nin kurucusu Süleyman Şah’ın mezarının bulunduğu Caber Kalesi Türk toprağı olarak kalacak ve güvenliğini de Türk ordusu sağlayacaktır. Verilen maddelerden hareketle aşağıdaki yargılardan hangisi söylenemez? A) Hatay hariç Türkiye’nin Suriye sınırı çizilmiştir. B) TBMM bir İtilaf Devleti tarafından tanınmıştır. C) Misakımillî sınırlarından taviz verilmemiştir. D) Güney Cephesi’ndeki savaş sona ermiştir. 6. Mustafa Kemal Paşa, 18 Ekim 1921 Salı günü cereyan eden Ankara Antlaşması’nın Türkiye Büyük Millet Meclisinde tartışılması oturumunda Fransız Franklin Bouillion ile olan müzakere sürecini anlatmaya devam etmiştir. Konuşmasının büyük bir kısmını Meclisin en çok üzerinde durduğu sınır konusuna ayıran Mustafa Kemal Paşa’nın sözlerinden alınmış, onun düşüncelerini özetleyebilen bazı alıntılar aşağıdadır: “… Hatay (İskenderun ve Antakya)’da hukukumuz mahfuzdur. Burada Türk lisanı mahiyeti resmiyeye haiz olacaktır, dedi. Sonra o havali Türk memurlarla idare olunacaktır. Mektep meselesi vardı. Harslarının (kültürlerin) inkişafı temin olunacaktır. İskenderun, Antakya diğer iki kaza Türk memurlar tarafından idare olunacak. Yani mutasarrıf, kaymakam Türk olacak. Lisanı resmisi Türkçe olacak. Mektepleri ise Türk mektebi olacak. Yapılmış olan şey budur…” TBMM Gizli Celse Zabıtları, İ: 96, Celse 3, 16. 10. 1337, s. 362 – 366. Verilen bilgilere göre; l. Hatay Türk idareciler tarafından yönetilecektir. ll. Türk milletinin kültürünü geliştirmesi için önlem alınmıştır. lll. Fransa dolaylı da olsa, Hatay’ın Türkiye’nin bir parçası olduğunu kabul etmiştir. yargılarından hangileri söylenebilir? A) I ve II. B) I ve III. C) II ve III. D) I, II ve III. 106


Ünite 03 Direnişten Dirilişe: Sakarya'dan Büyük Taarruz'a - 4 Test 13 1. Türk ordusunun yıpranması, silah ve cephane bakımından yetersiz olması gibi nedenlerle Yunanlara karşı bir taarruza geçilemedi. Mustafa Kemal Paşa bir an önce düşmanı tamamen yurttan atmak için taarruz hazırlık- larına başladı. Büyük Taarruz öncesinde yapılan başlıca hazırlıklar şunlardır: • Orduya taarruz için gerekli eğitimler verildi. • Tekalif-i Millîye Emirleri bütün yurtta uygulandı. • İstanbul’dan Anadolu’ya silah, cephane ve çeşitli malzemeler nakledildi. • Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal Bey siyasi destek aramak üzere Avrupa’ya gönderildi. • 20 Temmuz 1922’de Mustafa Kemal’in başkomutanlık görevi zafer kazanılıncaya kadar uzatıldı. Verilen bu hazırlıklardan hareketle; l. Diplomatik ilişkiler yürütülmüştür. ll. Ordunun temel ihtiyaçları giderilmeye çalışılmıştır. lll. Mustafa Kemal’in TBMM’ye ait olan yetkileri uzatılmıştır. yargılarından hangileri söylenebilir? A) I ve II. B) I ve III. C) II ve III. D) I, II ve III. 2. Aşağıdaki tabloda Başkomutanlık Meydan Savaşı öncesinde Türk ve Yunan ordularına ait bilgiler verilmiştir. Türk ordusu Yunan ordusu Subay 8.659 6.565 Er 199.283 218.432 Tüfek 100.352 218.432 Hafif makineli 2.025 3.199 Ağır makineli 839 1.280 Top 323 418 Kılıç 5282 1.280 Uçak 10 50 Kamyon 198 4036 Oto ve ambulans 33 1776 Prof. Dr. Ergün Aybars, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi-1 s. 321 - 322. Tabloda verilen bilgilere göre aşağıdakilerden hangisi söylenemez? A) Türk ordusu nitelikli asker sayısı bakımından daha üstündür. B) Türk ordusunun silahları büyük oranda halktan toplanmıştır. C) Teknik bakımdan güç dengesizliği vardır. D) Ulaşım araçları sayısında Yunan ordusu üstünlüğe sahiptir. 107


Test 13 3. Düşmana son ve kesin bir darbe vurmak üzere Büyük Taarruz için gerekli hazırlıkların yapıldığı bir dönemde, Gazi Mustafa Kemal’in TBMM’nin 4 Mart 1922 tarihli gizli oturumunda yaptığı konuşmadan bir bölüm aşağıda verilmiştir. “Ordumuzun kararı, taarruzdur. Fakat bu taarruzu tehir ediyoruz (geciktiriyoruz). Sebebi, hazırlığımızı tamamen ikmale (tamamlamaya) biraz daha zaman lazımdır. Yarım hazırlıkla, yarım tedbirlerle yapılacak taarruz, hiç taarruz etmemekten daha çok fenadır.” Hamza Eroğlu, Atatürk Hayatı ve Üstün Kişiliği, s. 65 - 66. Buna göre Mustafa Kemal’in Büyük Taarruz’u tehir etmesinin nedeni olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir? A) TBMM’de bu yönde bir kararın çıkması B) Yunanların antlaşma zeminini araması C) Ordunun hazırlıklarının daha tamamlanmamış olması D) İtalya ve Fransızların Anadolu’dan tamamen çekilmesi 4. Başkomutan’ın yönettiği bu savaşta Yunan ordusunun önemli bir kısmı yok edildi. Bundan sonra amaç Yunanları Anadolu’dan dışarı atmaktı. Bu savaşın kazanılmasında Türk milletinin kahramanca mücadele etmesinin etkisi olmuştur. Bu kahramanlardan biri de Başkomutanlık Meydan Muharebesi’ne katılan Fatma Seher Hanım’dır. Asıl adı Fatma Seher olan “Kara Fatma”, zabit (subay) olan Ahmet Bey ile evlendikten sonra Balkan Savaşı’na katıldı ve askerlik hayatını eşiyle paylaştı. Birinci Dünya Savaşı’nda Kafkas Cephesi’nde ailesinden dokuz- on kadınla birlikte cephede savaştı. Eşi Binbaşı Ahmet Bey, Sarıkamış’ta şehit olunca memleketi olan Erzurum’a geri döndü. Daha sonra Sivas Kongresi’nde Mustafa Kemal’in karşısına dikildi: “Kadın isem Türk de değil miyim? Bana iş göster!” Bunun üzerine Milis Müfreze Komutanı olarak Batı Cephesi'ne atandı ve burada göreve başladı. Aldığı talimatlar doğrultusunda İstanbul’a giden Kara Fatma, burada çeşitli görevlerde bulundu. İzmir’in Yunan işgaline uğraması sonucunda İzmir’e geçerek savaşan Kara Fatma, çoğunluğu kendisi gibi dul kalan kadınlardan oluşan 300’ü aşkın birliğiyle Birinci ve İkinci İnönü Savaşı, Sakarya Meydan Muharebesi ve Dumlupınar Meydan Savaşı'nda boy gösterdi. Kara Fatma, bir savaş alanında birlik yöneten dünyanın ilk kadın zabitiydi. Fevziye Abdullah Tansel, İstiklal Harbi’nde Mücahit Kadınlarımız, s. 25-39 (Düzenlenmiştir.) Verilen bilgilere göre Fatma Seher Hanım ile ilgili aşağıdaki yargılardan hangilerine ulaşılamaz? A) Millî Mücadele Dönemi'nde bütün cephelerde görev almıştır. B) Birinci Dünya Savaşı’nda Kafkas Cephesi’nde savaşmıştır. C) Vatan sevgisi ve mücadeleci yapısı güçlüdür. D) Millî Mücadele Dönemi'nde düşmana karşı kendi birliğiyle mücadele etmiştir. 108


Ünite 03 Direnişten Dirilişe: Sakarya'dan Büyük Taarruz'a - 5 Test 14 1. Görselde verilen bilgilere göre aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılamaz? A) Mustafa Kemal’e TBMM’nin yetkileri birçok kez verilmiştir. B) Kazanılan askeri başarı beraberinde siyasi başarıyı getirmiştir. C) Büyük Taarruz ve Başkomutanlık Meydan Muharebesi zaferle sonuçlanmıştır. D) Mustafa Kemal bizzat kendisi muharebelerinin komutanlığını yapmıştır. 2. 30 Ağustos 1922’de Dumlupınar’ın kuzeyinde Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın idare ettiği Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nde Yunan ordusunun esas kuvvetleri yok edildi ve birçok Yunan askeri esir alındı. Yunanların tekrar toparlanmasını engellemek için Mustafa Kemal Paşa, 1 Eylül 1922 tarihinde şu emri verdi: “Ordular ilk he- definiz Akdeniz’dir, ileri!” Batı Anadolu’dan İzmir’e doğru geri çekilen Yunan ordusuna karşı, taarruza devam eden Türk ordusu 1 Eylül’de Uşak’ı, 2 Eylül’de Eskişehir’i, 6 Eylül’de Balıkesir’i, 8 Eylül’de Manisa’yı Yunan işgalinden kurtardı. 9 Eylül 1922’de Türk ordusu İzmir’e girdi. 10 Eylül’de Bursa işgalden kurtarıldı. 18 Eylül 1922’de Yunan ordusuna son darbe vuruldu ve Batı Anadolu tamamen Yunanlardan temizlendi. Metinde verilen bilgilere göre; l. Batı Cephesi kapanmıştır. ll. Türk ordusunun zaferiyle sonuçlanmıştır. lll. Millî Mücadele’nin askeri safhası sona ermiştir. yargılarından hangilerine ulaşılabilir? A) I ve II. B) I ve III. C) II ve III. D) I, II ve III. 109


Test 14 3. Türk orduları İzmir’i kurtardıktan sonra Doğu Trakya’yı da düşmandan kurtarmak için İstanbul ve Çanakkale yönünde harekete geçti. İngilizler bulundukları bölgelerde Türklere karşı koyacaklarını bildirdiler. Bir yandan da İngiliz Başbakanı Lloyd George (Loyd Corç) müttefiklerini ve sömürgelerini yardıma çağırdı. İtilaf Devletleri durumdan kaygı duymaya başladı. Fransızlarla İtalyanların yeni bir savaşa girmeye niyetleri yoktu. Sömürge- ler ise artık savaş istemiyordu. Bu durum karşısında İngilizlerle Türkler baş başa kaldı. Mustafa Kemal Paşa diplomatik bir atağa geçti. İngilizler, Fransız ve İtalyanların da baskısıyla ateşkes görüşmelerine başlamayı kabul etti. İngilizlerin ateşkes görüşmelerine başlamasında; l. Türk ordusunun Batı Cephesi'nde büyük başarılara imza atması, ll. Sömürgelerinin artık savaşmak istememesi, lll. Müttefiklerinden gerekli desteği alamaması durumlarından hangilerinin etkili olduğu söylenebilir? A) I ve II. B) I ve III. C) II ve III. D) I, II ve III. 4. 11 Ekim 1922’de imzalanan Mudanya Ateşkes Anlaşması’nın bazı maddeleri şunlardır: • Türk ve Yunan kuvvetleri arasındaki silahlı çatışmalar sona erecektir. • Yunanlar Doğu Trakya’yı Meriç Nehri sınır olmak üzere, antlaşmanın yürürlüğe girmesini izleyen 15 gün içinde boşaltacaktır. • İstanbul ve Boğazların yönetimi TBMM Hükûmeti’ne bırakılacaktır. • Barış antlaşması yapılıncaya kadar, İtilaf Devletleri Boğazlarda kalabilecektir. • Doğu Trakya’nın güvenliğini sağlamak için 8000 Türk jandarma birliği görevlendirilecektir. • Türk ordusu barış antlaşması imzalanıncaya kadar Çanakkale ve Kocaeli bölgesinde belirlenen çizgide kalacaktır. Verilen maddelerden hareketle Mudanya Ateşkes Antlaşması’yla ilgili aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılamaz? A) Anadolu toprakları Yunan işgalinden tamamen kurtarılmıştır. B) Doğu Trakya ve İstanbul savaş yapılmadan kurtarılmıştır. C) Ekonomik ve hukuksal alanlarda gelişmemizi engelleyen unsurlar ortadan kaldırılmıştır. D) Türk İstiklal Savaşı’nın zaferle sonuçlandığını gösteren diplomatik ve siyasi belgedir. 5. Büyük Taarruz’dan sonra işgal güçleri Anadolu’yu terk etmek zorunda kalmıştı. Sıra bu zaferi bir ateşkes anlaşması ile bitirmeye gelmişti. Bu amaçla Mudanya’da Ateşkes Görüşmeleri'ne 3 Ekim 1922 tarihinde baş- landı. Bu görüşmede Türkiye’yi İsmet Paşa temsil etti. Antlaşmada alınan kararla İtilaf Devletleri, İstanbul ve Boğazların yönetimini Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti'ne bırakmışlardır. Bu karar İtilaf Devletlerinin; l. Osmanlı Devleti’nin sona erdiği, ll. Halifeliğin kaldırıldığı, lll. TBMM’nin siyasi başarı kazandığı durumlarından hangilerini kabullendiklerini göstermektedir? A) I ve II. B) I ve III. C) II ve III. D) I, II ve III. 110


Ünite 03 Türkiye'nin Tapu Senedi: Lozan Antlaşması Test 15 1. TBMM Hükûmeti ile İtilaf Devletleri arasında Mudanya Ateşkes Antlaşması imzalanmıştı. İstanbul, Boğazlar ve Doğu Trakya savaş yapılmadan düşman işgalinden kurtarılmıştı. Sıra, İtilaf Devletleri ile kalıcı bir barışın sağlanması için yapılacak görüşmelere gelmişti. İtilaf Devletleri Lozan’da toplanacak barış konferansına 28 Ekim 1922’de İstanbul Hükûmeti ve TBMM’yi birlikte davet ettiler. Amaçları iki Türk tarafı arasındaki görüş ayrılıklarından yararlanarak siyasi çıkar elde etmekti. Bu durumla ilgili TBMM aşağıdaki önlemlerden hangisini almıştır? A) Halifeliği kaldırmıştır. B) Saltanatı kaldırmıştır. C) Cumhuriyet’i ilan etmiştir. D) Azınlıklara yeni haklar vermiştir. 2. Mustafa Kemal Paşa, barış konferansının Lozan yerine İzmir’de yapılmasını istiyordu. Bunu istemesindeki amaçlardan biri İzmir ile kolayca haberleşmek ve konferanstaki görüşmeleri yakından takip etmekti. Diğeri ise Yunanların İzmir ve Batı Anadolu’da yaptığı tahribatı dünyanın gözleri önüne sermekti. Fakat bu istek olumsuz karşılandı. Konferansın Lozan’da yapılması kararından vazgeçilmedi. Buna göre Mustafa Kemal’in Lozan Konferansı’nın İzmir’de yapılmasını istemesinde, İzmir’in; l. Ulaşımının ve ileşitimin gelişmiş olması, ll. Coğrafi konumunun elverişli olması, lll. Batı Cephesinin merkezi olması durumlarından hangilerinin etkili olduğu söylenebilir? A) I ve II. B) I ve III. C) II ve III. D) I, II ve III. 3. Atatürk’ün Lozan Barış Görüşmeleri’nin önemi ile ilgili sözleri şöyledir: “Lozan Konferansı basit bir sorunu çözmekle uğraşmıyor. Yeni Türkiye Devleti’nin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 3,5 yıllık sorunlarını çözmekle uğraşmıyor. Lozan Konferansı başlangıcı pek eski olan bir mücadelenin derin safhalarını çözümleyerek bunu halletmeye çalışıyor. Hiç kuşku yok ki karışık bir dengeyi apaçık bir sonuca iletmek kolay değildir. Özellikle karışık hesapların yapıcısı da biz değiliz. Karşımızdakiler yalnız bizimle ilgili hesapları sormak gibi iyi, hakçı ve insancıl bir düşünceye sahip olsalardı, sorun iki günde biterdi. Ama öyle işe başladılar ki yüzyılların birikimi olan sorunları bizden soruyorlar.” İnan Arı, Düşünceleriyle Atatürk, s. 236 (Düzenlenmiştir.) Buna göre Mustafa Kemal Paşa'nın “yüzyılların birikimi olan sorunları bizden soruyorlar” ifadesine aşağı- dakilerden hangisi örnek olarak gösterilemez? A) Osmanlı borçları B) Azınlık sorunu C) Musul sorunu D) Saltanatın durumu 111


Test 15 4. 23 Nisan 1923’te Lozan Konferansı yeniden toplandı, üç ay kadar süren görüşmelerin sonunda uzlaşmaya varıldı ve 24 Temmuz 1923’te Lozan Barış Antlaşması imzalandı. Antlaşmaya göre; Türkiye ile Yunanistan arasında Meriç Nehri sınır olacaktır. Yunanistan verdiği zararlara karşılık savaş tazminatı olarak, Meriç Neh- ri’nin ötesinde bulunan Karaağaç kasabasını Türkiye’ye verecektir. Bu durumla ilgili; l. Yunanistan sözde iddialarının doğru olmadığını kabullenmiştir. ll. Yunanistan Türkiye’nin iç işlerine karışma fırsatını elde etmiştir. lll. Türkiye ekonomik bağımsızlığını kazanmıştır. yargılarından hangileri söylenebilir? A) Yalnız I. B) I ve II. C) I ve III. D) II ve III. 5. Türkiye, Lozan Barış Antlaşması’nda; azınlıklara ayrıcalık tanıyan yeni bir hükmün eklenmesini istememiş ve Türkiye’de yaşayan azınlıkların (Rumlar, Ermeniler ve Museviler) Türk vatandaşı sayılacaklarını, kanun ve hukuk önünde Türk vatandaşları ile eşit haklara sahip olacaklarını; mal, mülk ve ibadet etme haklarının güvence altına alınacağını belirtmiştir. Türkiye’nin bu yolla aşağıdakilerden hangisini amaçladığı söylenebilir? A) Mülkiyet hakkının kapsamının genişletilmesi B) Azınlıkların temel hak ve özgürlüklerinin sağlanması C) Azınlık hakları bahane edilerek iç işlerine karışılmaması D) Türk vatandaşları ile azınlıklar arasında dayanışmanın sağlanması 6. Aşağıdaki tabloda Sevr Antlaşması ile Lozan Barış Antlaşması’nın karşılaştırılması verilmiştir. Konular Sevr Antlaşması (1920) Lozan Barış Antlaşması (1923) Boğazlar Boğazlar, her zaman bütün devletlerin Boğazların yönetimi, başkanı Türk olan ulus- gemilerine açık olacak ve Boğazlar millet- lararası bir komisyona verilecektir. Boğazların lerarası bir komisyon tarafından kontrol edi- her iki yakası askerden arındırılacaktır. Barış lecektir. zamanında Boğazlardan ticari gemilerin geçişi serbest olacaktır. Kapitülasyonlar Kapitülasyonlardan bütün İtilaf Devletleri Adli, mali, idari ve ekonomik ayrıcalıklar içeren yararlanabilecektir. kapitülasyonlar kesinlikle kaldırılacaktır. Düyûn-u Umûmiye İdaresi genişletilecek ve Borçlar İtilaf Devletlerinin yönetimindeki Maliye Ko- misyonu, Osmanlı Devleti’nin tüm gelirlerini Düyûn-u Umûmiye İdaresi kaldırılacaktır. yönetme hakkına sahip olacaktır. Azınlıklar Azınlıklara çok geniş siyasi, sosyal ve kül- Bütün azınlıklar Türk vatandaşı kabul edi- türel haklar verilecektir. lecektir. Buna göre tabloda ele alınan konulardan hangisi ile Türkiye’nin egemenlik hakkının kısıtlanmasının devam ettiği söylenebilir? A) Azınlıklar B) Borçlar C) Boğazlar D) Kapitülasyonlar 112


Ünite 03 Sanat ve Edebiyat Eserlerinde Millî Mücadele Test 16 1. Halide Edip Adıvar – Ateşten Gömlek Millî Mücadele içinde aktif bir şekilde yer alan ve bunu eserlerine taşıyan yazarların başında Halide Edip (Adıvar) gelir. “Ateşten Gömlek” romanında, ateşten günlerin birbirini kovaladığı sancılı bir dönemde, İzmir’in ve kurtuluşun meşalesini yakan Ayşe Hemşire çıkar karşımıza: hasta hâliyle şehir şehir doktorunu arayan Millî Mücadele kahramanı Ayşe Hemşire… Eşini ve çocuğunu savaşta kaybetmiş acılı bir yürektir Ayşe Hemşire... Ateşten Gömlek, aynı zamanda Millî Mücadele'yi konu alan filmlerin de ilki olmuştur. Verilen bilgilere göre; l. Kitap Batı Cephesi’ni konu almıştır. ll. Millî Mücadele Dönemi yazara ilham kaynağı olmuştur. lll. Roman aynı zamanda sinemaya da aktarılmıştır. yargılarından hangilerine ulaşılabilir? A) I ve II. B) I ve III. C) II ve III. D) I, II ve III. 2. Millî Mücadele’de Mermi Taşıyan Ateşten Gömlek Yaban Kadınlar Tablosu-Ressam Halil Dikmen Yönetmen: Muhsin Ertuğrul Yakup Kadri Karaosmanoğlu Verilen görsellerden hareketle; D) I, II ve III. l. Millî Mücadele Dönemi yazılı ve görsel eserlerde yer almıştır. ll. Çağdaşlaşma faaliyetleri Türk ressamları üzerinde etkili olmuştur. 113 lll. İşgallere karşı mücadeleye sinemamız duyarsız kalmamıştır. yargılarından hangilerine ulaşılabilir? A) I ve II. B) I ve III. C) II ve III.


Test 16 3. Türk edebiyatının ölümsüz ismi: 1889 Şiirden makale ve denemeye, roman- 27 Mart'ta Kahire'de dünyaya geldi dan tiyatro oyununa kadar pek çok Öğreniminin bir bölümünü Manisa ve İzmir'de, bir bölümünü Mısır'da sürdüren Karaosmanoğlu, İstanbul'da edebiyat türünde önemli eserler veren hukuk eğitimi aldı Yakup Kadri Karaosmanoğlu, \"Yaban\" 1921 romanıyla hafızalara kazındı İkdam gazetesi yazarı olan Milli Mücadele'yi destekleyen yazı- lar kaleme alan Karaosmanoğlu, 1921'de Ankara hükûmetinin Türk basın hayatında iz bırakan Yakup çağrısı üzerine Anadolu'ya geçti Kadri, bir dönem Anadolu Ajansı Yöne- Savaştan sonra Tedkik-i Mezalim Heyeti'nde görevli olarak Kütahya, Simav, Gediz, Eskişehir, Sakarya civarını dolaştı tim Kurulu Başkanlığını da yürüttü 1923-1934 \"Erenlerin Bağından\", \"Okun Karaosmanoğlu, Mardin (1923-1931) ve Manisa (1931- Ucundan\", \"Alp Dağlarından, 1934) milletvekilliği yaptı Milletvekilliği süresince Hakimiyet-i Milliye, Cumhuriyet Miss Chalfrin'in Albümün- ve Milliyet gazeteleriyle imtiyaz sahipliğini yaptığı Kadro den\", \"Bir Sürgün\", \"Hep dergisinde edebi ve siyasi yazılar kaleme aldı O Şarkı\", \"Kiralık Konak\", \"Sodom ve Gomere\", \"Nur 1935-1954 Baba\", \"Hükümet Gecesi\", Tiran, Prag (1935-1939), Lahey (1939-1940), Bern \"Yaban\", \"Ankara\", \"Pano- (1942-1949), Tahran (1949-1951) ve tekrar Bern (1951- rama\", \"Milli Savaş Hikaye- 1954) elçilik görevlerinde bulundu leri\", \"İzmir'den Bursa'ya\", \"Anamın Kitabı\", \"Gençlik ve 1955 Edebiyat Hatıraları\", \"Vatan Emekli oldu ve Türkiye'ye döndü Yolunda\", \"Politikada 45 Yıl\", 1961 \"Zoraki Diplomat\" Cumhuriyet Halk Partisi Manisa Milletvekili seçildi 1962 Atatürk ilkelerinden uzaklaştığını öne sürerek partisinden ayrıldı 1965 Siyasi hayata tamamen veda eden Karaosmanoğlu'nun son resmi görevi Anadolu Ajansı Yönetim Kurulu Başkan- lığı oldu 1974 13 Aralık'ta arkasında birçok edebiyat eseri bırakarak Ankara'da yaşama veda etti Verilen bilgilere göre Yakup Kadri Karaosmanoğlu ile ilgili aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılamaz? A) Birçok edebiyat türünde eserler vermiştir. B) Bir dönem milletvekilliği yapmıştır. C) Gazetede Millî Mücadele’yi destekleyen yazılar yazmıştır. D) Kurtuluş Savaşı üzerine yazılmış romanların ilk örneğini kaleme almıştır. 114


Ünite 03 Ünite Değerlendirme - 1 Test 17 1. “Ermeni heyeti ile Gümrü Antlaşması’nı görüşmeye başladık. 27 Kasım’da Ermenilere Sevr Antlaşması’ndaki imzalarını geri aldırdık. Bugünü bu uğursuz antlaşmanın yırtıldığı gün olarak kutladık. Bu olayı Ankara’ya müjdeledim. 2 – 3 Aralık gecesi Gümrü Antlaşması’nı imzaladık. Antlaşma şartı olarak Ankara’nın istediği gibi 2 bin tüfek, 3 batarya, 12 dağ topu, 40 makineli tüfeği Ermenilerden aldım. Doğu Cephesi’nin ilk armağanı olarak Batı Cephesi’ne ulaştırılmak üzere yola çıkardım.” Kâzım Karabekir Paşa, İstiklal Harbimiz, s. 897-902.(Düzenlenmiştir.) Buna göre; l. Uluslararası alanda siyasi başarı kazanılmıştır. ll. Millî Mücadele Dönemi’nin savaş safhası sona ermiştir. lll. Ermeniler Sevr Antlaşması ile elde ettikleri kazanımlardan vazgeçmişlerdir. yargılarından hangilerine ulaşılabilir? A) I ve II. B) I ve IIl. C) II ve III. D) I, II ve III. 2. Aşağıdaki tabloda I. ve II. İnönü Savaşları’na katılan Türk ve Yunan kuvvetlerine ait bilgiler verilmiştir. l. İnönü Savaşı ll. İnönü Savaşı Türk kuvvetleri Yunan kuvvetleri Türk kuvvetleri Yunan kuvvetleri Asker 8.500 15.816 34.175 41.550 Tüfek Ağır makinalı tüfek 6000 12.500 30.108 41.150 Hafif makinalı tüfek Top 47 80 235 720 18 270 55 3.234 28 72 102 220 Tabloda verilen bilgilere göre aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılamaz? A) Türk ordusu her iki savaştan da zaferle ayrılmıştır. B) Türk kuvvetlerinde düzenli orduya katılım ll. İnönü Savaşı'nda artmıştır. C) Yunanlar mühimmat ve silah bakımından daha güçlüdür. D) Asker sayısı bakımından Türk ordusu Yunan ordusuna göre daha azdır. 3. Sakarya Meydan Savaşı’ndan sonra İtilaf Devletleri, TBMM Hükûmetine 26 Mart 1922 tarihinde bir öneri sundu. Yapılan bu teklife göre; Doğu Trakya ve Edirne Yunanlılara bırakılacak, Tekirdağ’a kadar olan yerler Türkiye’ye verilecekti. Doğuda bir devlet (Ermeni Devleti) kurulacak, bu devletlerin kurulmasını Milletler Ce- miyeti düzenleyecekti. Ayrıca Yunanistan ve Edirne’deki Türk azınlığın haklarını da bu cemiyet belirleyecekti. Boğazlar Türkiye’ye bırakılacak ancak burada asker bulundurulmayacaktı. Kapitülasyonlar yeniden düzenle- necekti. İtilaf Devletlerinin bu önerilerini Mustafa Kemal Paşa, kesin bir dille reddetti. Buna göre İtilaf Devletlerinin bu önerilerini Mustafa Kemal Paşa'nın aşağıdaki gerekçelerden hangisiyle reddettiği söylenebilir? A) Cumhuriyetin ilanına karşı çıkılması B) İstanbul Hükümeti’nin fiilen yok sayılması C) Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’nun kabul edilmesi D) Türk milletinin bağımsızlığına aykırı hükümler taşıması 115


Test 17 4. İSTİKLAL YOLU İNEBOLU İstanbul’dan Anadolu’ya silah ve cephane taşımak için İnebolu-Ankara arasındaki bu yola “İstiklal Yolu” denir. İstanbul’da Kuvâ-yı Millîyecilerin kurduğu gizli cemiyetler, elde ettikleri silahları birçok zorluğu göze alarak Küre Anadolu’ya sevk etmişlerdir. İstanbul’dan İnebolu açıklarına gemilerle gelen silah ve cephane, kayıklarla İnebolu kıyılarına taşınıyordu. Bu Devrekani malzemeleri fedakâr Türk kadınları, yaşlıları ve çocukları İstiklal Yolu’nu İstiklal kullanarak zor şartlar altında Ankara’ya ulaştırmışlardır. İnebolu- Yolu Ankara arasında büyük zorluk ve fedakârlık içinde birlik, beraberlik ve vatanseverlik duygularıyla gerçekleştirilen bu çalışmalar, cephede KASTAMONU savaşan Türk askerinin verdiği mücadele kadar kutsaldır. www.kastamonukultur.gov.tr (Düzenlenmiştir.) Buna göre İstiklal Yolu ile ilgili aşağıdaki yargılardan hangisi söylenemez? A) İnebolu’dan Ankara’ya silah ve cephane taşımak için kullanılmıştır. B) Türk kadını, yaşlısıyla, çocuğuyla bu yolda büyük fedakârlıklar göstermişlerdir. C) Ankara’ya ulaştırılan mühimmat Batı Cephesi’nde düşmana karşı kullanılmıştır. D) Bu yolda verilen mücadele cephede Türk askerinin verdiği mücadele kadar kutsaldır. 5. Kütahya-Eskişehir Savaşları sırasında, Yunanların saldırıya geçtikleri günlerde Mustafa Kemal Ankara’da Maarif Kongresi’nin toplanmasını istedi. Hatta dönemin Maarif Vekili (Eğitim Bakanı) Hamdullah Suphi Bey savaş nedeni ile kongreyi erteleme isteğini Mustafa Kemal’e iletmiştir. Mustafa Kemal Hamdullah Suphi Bey’e şu cevabı vermiştir: “ ...Hayır hayır ertelemeyin, cahillikle, ilkellikle savaş, düşmanla savaştan daha az önemli değildir. Toplantıya katılacağım...” İ. Habib Sevük, O Zamanlar, s.174 Bağımsızlık savaşının en buhranlı döneminde Mustafa Kemal’in böyle bir kongreyi toplaması onun hangi kişisel özelliğini gösterir? A) Planlı olmasını B) Çalışkan olmasını C) Eğitime önem vermesini D) İyi bir asker olmasını 6. 23 Nisan 1923’te Lozan Konferansı yeniden toplandı, üç ay kadar süren görüşmelerin sonunda uzlaşmaya varıldı ve 24 Temmuz 1923’te Lozan Barış Antlaşması imzalandı. Ancak Musul sorunu nedeniyle, Irak sınırı Lozan’da belirlenemedi. Sorunun Türkiye ile İngiltere arasında yapılacak ikili görüşmelere bırakılmasına karar verildi. Bu durumla ilgili aşağıdaki yargılardan hangisi söylenebilir? A) Türkiye ile İngiltere’nin çıkarları çatışmıştır. B) Fransa ve İtalya İngiltere’yi Musul konusunda yalnız bırakmışlardır. C) Türkiye’nin bütün istekleri kabul edilmiştir. D) İngiltere, konferansı kendi isteği doğrultusunda yönlendirmiştir. 116


Ünite 03 Ünite Değerlendirme - 2 Test 18 1. Aşağıda Urfa Kuvâ-yı Millîye Kumandanı Ali Saip Paşa’nın Fransızlara gönderdiği mesaj verilmiştir. Urfa’da Fransız İşgal Kuvveti Komutanlığına, 7 Şubat 1920 Yüzyıllardan beri özgür ve egemen yaşamış bir millet istila ve esirliği kabul edemez. Wilson İlkelerine ve mütareke hükümlerine aykırı olarak gittikçe artan gaddarca ve zalimce istilaya karşı kutsal haklarımızın korunmasına fiilen karar vermiş bulunuyoruz. Urfa ve Havalisi Kuvâ-yı Millîye Kumandanı, Ali Saip (Ursavaş) Cephelerden Kurtuluş Savaşı’na İmparatorluktan Cumhuriyete, C 3, s. 167. Ali Saip Paşa’nın ifadelerinden hareketle Urfa’da girişilecek Millî Mücadele’nin gerekçeleriyle ilgili aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz? A) Wilson İlkelerine uyulmaması B) Fransızların Ermenilerle iş birliği yapması C) İstilanın şiddetinin gittikçe artması D) Mondros Mütarekesi’ne aykırı hareket edilmesi 2. Mustafa Kemal Paşa ve Milli Savunma Bakanı Fevzi Paşa Birinci İnönü Muharebesi’ni Meclise anlattılar. Mustafa Kemal Paşa heyecanlanmıştı. Şu konuşmayı yaptı: “Milletimizin bugün bütün mazisinde olduğundan ve ecdadından daha çok ümitlidir. Bunu ifade için arz ediyorum ... Merhum Namık Kemal demişti ki: Vatan bağrına düşman dayadı hançerini Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini. İşte ben bu kürsüden bu Yüksek Meclis'in Başkanı sıfatı ile yüksek heyetinizi teşkil eden bütün üyelerin her biri adına ve bütün millet adına diyorum ki; Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini ... “ Sabahattin SELEK, Anadolu İhtilali, s. 485. Mustafa Kemal'in bu konuşmasından hareketle aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılabilir? A) Millî Mücadele’nin askeri safhası sona ermiştir. B) TBMM’nin uluslararası alanda saygınlığı artmıştır. C) TBMM güçler birliği anlayışını esas almıştır. D) Edebi eserler tarihsel olaylar üzerinde etkili olabilir. 3. Mudanya Ateşkes Antlaşması ile çatışmalar sona erdi ve sıra barış antlaşması için yapılacak konferansa geldi. Konferansın tarafsız bir ülke olan İsviçre’nin Lozan kentinde yapılması kararlaştırıldı. İtilaf Devletlerine göre konferansta Sevr Antlaşması görüşülecek ve bu antlaşma üzerinde bazı düzeltmeler yapılacaktı. Bu gerekçeyle İtilaf Devletleri konferansa TBMM Hükûmeti'nin yanında Sevr Antlaşması’na imza atan Osmanlı Hükûmeti'ni de davet ettiler. İtilaf Devletleri Konferansa hem TBMM Hükûmeti'ni hem de Osmanlı Hükûmeti'ni davet ederek; l. Türk tarafını ikiye bölme, ll. Saltanatın kaldırılmasına zemin hazırlama, lll. Aralarındaki görüş ayrılıklarından yararlanarak siyasi çıkar elde etme hedeflerinden hangilerini amaçlamışlardır? A) I ve II. B) I ve III. C) II ve IIl. D) I, II ve III. 117


Test 18 4. Franklin Bouillon: “Bu savaşı kazanacaksınız, çünkü…” Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal Tengirşek, Fransız Parlamentosu Dışişleri Komitesi Başkanı Franklin Bouillon’la birlikte İnebolu’dan Ankara’ya gelmektedir. Yollarda köylüler erkek, kadın hatta bazısı çocuklarıyla beraber kağnı arabalarıyla cephane taşıyorlardı. Fransız milletvekili ve subayı, arabalarından bunları seyrediyorlardı. Bir köylü oturmuş kaval çalıyor, birkaçı yaktıkları ateşin etrafına toplanmışlar bir şeyler pişiriyorlardı. Bir kadın bir kenara çekilmiş çocuğunu emziriyordu. Arabamızı durdurarak biraz bunları seyrettik… Mösyö Franklin: - Rica ederim, artık boş konuşmaları bırakalım, ciddi konuşmaya başlayalım. Evvela size şunu haber vereyim. Siz bu savaşta mutlaka başarılı olacaksınız, dedi. - Neden? dedim. - Her ne zaman bir millet böyle genci, ihtiyarı, çoluğu çocuğu ile bir işe sarılırsa onu mutlaka başarır. Geçtiğim yerlerde gördüklerim bunu anlatıyor, dedi. Zeki Sarıhan, Kurtuluş Savaşı Kadınları, s. 247. (Düzenlenmiştir.) Buna göre Mösyö Franklin’in “Siz bu savaşta mutlaka başarılı olacaksınız” demesinin gerekçesiyle ilgili aşağıdakilerden hangisi söylenebilir? A) Fransızların Türklerin Millî Mücadele davasında yanlarında olması B) Türk ordusunun askeri mühimmat ve asker bakımından daha güçlü olması C) Millî Mücadele’de Türk milletinin kadınıyla, ihtiyarıyla, çocuğuyla dayanışma içinde olması D) İtilaf Devletleri arasında birlik beraberliğin bozulmasından dolayı bloğun dağılması 5. Aşağıdaki tabloda Millî Mücadele Dönemi ile ilgili bilgiler verilmiştir. Millî Mücadele Dönemi’ndeki Şehit, Gazi ve Tutsak Sayıları Cepheler Muharebeler Şehit Gazi Tutsak Doğu Cephesi Ermenilerle yapılan savaş 46 76 2 Batı Cephesi Birinci İnönü Savaşı 95 183 11 Batı Cephesi İkinci İnönü Savaşı 1493 2470 76 Batı Cephesi Eskişehir-Kütahya Savaşı 1522 4714 320 Batı Cephesi Sakarya Meydan Savaşı 3288 13618 415 Batı Cephesi Büyük Taarruz ve Başkomutan- 2543 9977 101 lık Meydan Savaşı TOPLAM 9168 31173 1112 Prof. Dr. Ergün Aybars, Türkiye Cumhuriyeti-1, s.336-337. Tablodaki bilgilere göre aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılamaz? A) En fazla şehit ve gazi Sakarya Meydan Muharebesi'nde verilmiştir. B) Batı Cephesi’nde Doğu Cephesi’nden daha fazla savaş yapılmıştır. C) Hem Doğu hem de Batı Cephesi’ndeki savaşların hepsinde galip gelinmiştir. D) Batı Cephesi’nin ilk savaşındaki şehit sayısı diğer Batı Cephesi’ndeki savaşlara göre daha azdır. 118


Ünite 03 Ünite Değerlendirme - 3 Test 19 1. Aşağıda Millî Mücadele’deki savaşlar ve önemli gelişmeler verilmiştir. Edirne Kars Çanakkale Bursa Ankara Erzincan Erzurum Eskişehir İzmir Kütahya DOĞUCEPHESİ Uşak Afyon 9 Haziran 1920 E rmenilerle savaşın başlaması 2-3 Aralık 1920 G ümrü Anlaşması 6-10 Ocak 1921 BATI CEPHESİ l. İnönü Savaşı 23 Şubat - 12 Mart 1921 Londra Konferansı 1 Mart 1921 Afganistan Dostluk Antlaşması 16 Mart 1921 Moskova Antlaşması 23 Mart - 1 Nisan 1921 İtalyanların Anadolu'dan çekilmesi GÜNEY CEPHESİ ll. İnönü Savaşı 11 Şubat 1920 Maraş'ın kurtarılması 5 Ağustos 1921 Mustafa Kemal'in Başkomu- 10-24 Temmuz 1921 tan seçilmesi 10 Nisan 1920 Urfa'nın kurtarılması Kütahya - Eskişehir Savaşı 7-8 Ağustos 1921 Tekalifimilliye Emirleri 20 Ekim 1921 Fransızlarla Ankara 23 Ağustos - 9 Eylül 1921 13 Ekim 1921 Kars Antlaşması Türk Kuvvetleri Antlaşması'nın imzalanması ile Hatay Sakarya Meydan Savaşı 22-26 Mart 1922 İtilaf Devletlerinin barış İşgal Kuvvetleri dışında güney sınırımız çizildi. teklifinde bulunması 26 Ağustos - 9 Eylül 1922 0 100 200 300 km Büyük Taarruz ve Başko- 11 Ekim 1922 Mudanya Ateşkes Antlaşması mutanlık Meydan Savaşı 24 Temmuz 1923 Lozan Barış Antlaşması Görselde verilen bilgilere göre; l. Millî Mücadele sürecinde üç cephede savaşılmıştır. ll. En şiddetli çatışmalar Güney Cephesi’nde yaşanmıştır. lll. Kazanılan askeri başarılar beraberinde siyasi başarıları getirmiştir. yargılarından hangilerine ulaşılabilir? A) I ve II. B) I ve III. C) II ve III. D) I, II ve III. Sakarya Zaferi Sonrası İtilaf Devletlerinin Durumu 2. ll. İnönü Zaferi'nin kazanılması ile 5 Temmuz 1921'de boşaltmaya başladığı Anadolu İtalya topraklarını Sakarya Savaşı'ndan sonra tamamen terk etti. Fransa Sakarya Savaşı sonucunda Fransa, TBMM Hükûmeti ile Ankara Antlaşması'nı imzala- Yunanistan yarak İtilaf Devletlerinden ayrıldı. Bu antlaşmayla Fransa TBMM Hükûmeti'ni ve Misakı- milli'yi tanıyan ilk İtilaf Devleti oldu. Fransa, yeni bir saldırı düzenlemek isteyen Yunanla- İngiltere ra da Türklerle barış yapmalarını önerdi. Sakarya'daki ağır yenilgi ve kayıpların açıklanması Yunan kamuoyunda Anadolu'da boşuna savaşıldığını düşünenlerin sayısını artırmıştı. Yine de Büyük Yunanistan hayal- lerini gerçekleştirmek için ele geçirilen fırsatı değerlendirmek istiyorlardı. Ellerinde kalan toprakları korumak amacıyla büyük bir savunma hattı oluşturdular. Yunanların Türk ordusu karşısında başarılı olamayacağını anlayarak olası bir Türk taarruzu- nu önlemek için barış teklifi ile mevcut durumu korumaya çalıştı. Malta'da bulunan Türk esir- leri ile Anadolu'da tutuklu bulunan İngiliz esirlerinin değişimi sağlandı. Anadolu'da bir Ermeni Devleti'nin kurulmasını öngören ve bağımsızlığa aykırı şartlar içeren, Sevr Antlaşması'nın biraz hafiflemiş şeklini ateşkes önerisi olarak TBMM Hükûmeti'ne sundu. Tabloda verilen bilgilere göre aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılamaz? A) İtalya Anadolu’yu tamamen terk etmiştir. B) İtilaf Devletleri bloğunda kopmalar meydana gelmiştir. C) Yunan halkında ümitsizliğe düşenlerin sayısı artış göstermiştir. D) Türk milletinin verdiği istiklal mücadelesi sona ermiştir. 119


Test 19 3. Kâzım Karabekir Paşa, Mondros Ateşkes Anlaşması kararlarına rağmen terhis edilmeyen 15. Kolorduya ait birlikleri yeniden düzenleyerek Ermenilere karşı bir saldırı gerçekleştirdi. Ermeniler, ağır yenilgilere uğradılar ve geri çekilmek zorunda kaldılar. Kars, Ardahan, Batum ve Gümrü geri alındı. Ermeniler, Kafkaslardaki top- raklarını koruyabilmek için barış istediler. Yapılan görüşmelerin ardından Büyük Millet Meclisi Hükûmeti ile Ermeniler arasında 3 Aralık 1920 tarihinde Gümrü Barış Antlaşması imzalandı. Buna göre Doğu Cephesi’nde elde edilen bu zafer ile; l. Askeri, ll. Siyasi, lll. Ekonomik alanlarının hangilerinde kazanımlar elde edildiği söylenebilir? A) I ve II. B) I ve III. C) II ve III. D) I, II ve III. 4. Büyük Taarruz’un başarıyla sonuçlanması ve Batı Anadolu’nun Yunan işgalinden kurtarılmasından sonra Türk ordusu, Marmara kıyılarına ulaşmıştı. Doğu Trakya bölgesi hala Yunan işgali altındaydı. İstanbul ve Boğazlarda ise İngiliz işgali devam ediyordu. İngilizler, Türklerin İstanbul ve Boğazlar üzerine bir askeri harekâta girişebilecek- lerinden endişe duymaktaydı. Bu nedenle İtilaf Devletleri 23 Eylül 1922’de TBMM’ye ateşkes önerisinde bulundu. Mustafa Kemal Nutuk’ta bundan sonraki gelişmeleri şöyle açıklamıştır “29 Eylül 1922 günü verdiğim kısa bir ce- vapla, Mudanya Konferansı’nı kabul ettiğimi bildirdim. Ama Meriç Irmağı’na dek Trakya’nın hemen bize geri veril- mesini istedim. 3 Ekimde toplanmanın uygun olacağını söyledim. Mudanya Konferansı’na başkomutanlık adına olağanüstü yetki ile Batı Cephesi Orduları Komutanı İsmet Paşa’yı delege atadığımı bildirdim.” Verilen ifade de Mustafa Kemal Paşa ile ilgili; l. Konferansın tarafsız bir yerde toplanmasını arzu etmektedir. ll. Misakımillî sınırlarından taviz verilmemesini istemektedir. lll. Konferans’a İsmet Paşa’yı atamakla TBMM’den aldığı yetkiyi kullanmıştır. yargılarından hangileri söylenebilir? A) I ve II. B) I ve III. C) II ve III. D) I, II ve III. 5. Vur Çobanla Bülbül Ey Türk vur, vatanın bakirlerine Günahkâr gömleği ... biçenleri vur! Ağla çoban ağla, ovan kalmadı... Gözyaşı dök bülbül, yuvan kal- ... madı... Çoban dedi: \"Ülkelerim gitse de Vur, sen de mukaddes hürriyet için Dünyanın Kopmaz benden Anadolu ülkesi\" diktiği bayrak için vur! Bülbül dedi: \"Düşman haset etse de Her dinin sevdiği adalet için Her yerde haykıran bir hak için vur! İstanbul'da şakıyacak Türk sesi\" M. Emin YURDAKUL (1920) Ziya GÖKALP (1920) Rauf Mutluay. 50. Yılın Türk Edebiyatı, s.128. 155 Buna göre Millî Mücadele yıllarındaki şair ve yazarlarımızla ilgili aşağıdaki yargılardan hangisi söylenemez? A) Gerçekleştirilen inkılaplara eserlerinde yer vermişlerdir. B) Bağımsızlığın kazanılacağına olan inaçları güçlüdür. C) Millî Mücadele şair ve yazarlarımıza ilham kaynağı olmuştur. D) Şiir ve yazılarında hürriyet, bayrak ve vatan gibi konuları işlemişlerdir. 120


Ünite 03 Ünite Değerlendirme - 4 Test 20 1. Millî Mücadele’de İlk Kurşun Dörtyol’da Fransızların, işgal sırasında, Fransız askerî üniforması giydirdikleri Ermenilere, kendi ordularında yer vermeleri ve bunların hakaret, gasp ve yaralama olaylarına girişmeleri, Müslüman halkın, Dörtyol, Adana ve havalisini işgal eden Fransızlara ve Ermenilere sert tepki göstermesine yol açtı. İşgalleri sürdüren Fransızlar ve Ermeniler, Özerli köyüne saldırdılar, bazı evleri yağmaladılar ve direnenleri şehit ettiler. Ayrıca Dörtyol’un güneyinde ve yakınındaki Karakese köyüne güçlü bir müfreze ile taarruz ettiler. Fransızlar ve Ermeniler, Özerli’de işledikleri cinayetleri burada gerçekleştirme imkânı bulamadılar. Karakese ve çevre köylerin halkı, Fransız ve Ermenilerin zulmüne uğramamak için Dörtyol ve Özerli’ye giden yolları taştan hazırladıkları siperlerle kapatarak kendilerini savunmaya karar verdiler. Cereyan eden şiddetli bir muharebeden sonra birkaç erini kayıp veren ve şaşkına dönen Fransızlar, Dörtyol’daki karargâhlarına geri çekilmek zorunda kaldılar (19 Aralık 1918). Bu arada, Dörtyol ve çevresindeki Türklere ait hayvanlara el koyarak götürmek isteyen Ermeni kafilesi Turunçlu yakınında Koca Ömer Oğlu Mehmet Çavuş (Mehmet Kara), Köse Mehmet ve bazı arkadaşları tarafından etkisiz hâle getirilerek hayvanlar kurtarıldı. Kemal Çelik, “Millî Mücadele’de İlk Kurşun ve Dörtyol’un Düşman İşgalinden Kurtuluşu”, s. 647 (Düzenlenmiştir.) Metinde verilen bilgilerden hareketle aşağıdaki yargılardan hangilerine ulaşılamaz? A) Fransızlar Ermenilerle iş birliği yapmışlardır. B) Güney Cephesi düşman işgalinden kurtularak kapanmıştır. C) Millî Mücadele’nin ilk kurşunu Güney Cephesi’nde atılmıştır. D) İşgallere karşı mücadele Kuvâ-yı Millîye birlikleriyle verilmiştir. 2. Aşağıdaki şemada düzenli orduya geçiş çalışmalarıyla ilgili bilgiler verilmiştir. DÜZENLİ ORDUYA GEÇİŞ ÇALIŞMALARI 16 Mayıs 1920 Kuvâ-yı Millîye giderlerinin Millî Savunma Bakanlığı tarafından karşılanması ve halkın yardımlarının mülki idarelerce kayıt altına alınması kararlaştırıldı. 1 Temmuz 1920 Subay Yetiştirme Merkezleri açıldı. Seferberlik ilan edilerek askere alma işlemleri başladı. 9 Kasım 1920 Batı Cephesi ikiye ayrıldı. Kuzeyine Batı Cephesi komutanı sıfatıyla Albay İsmet Bey, güneyine Albay Refet Bey komutan olarak atandı. 10 Kasım 1920 Bilecik'e gelen İsmet Bey düzenli ordu çalışmalarını başlattı. Şemada verilen bilgilere göre; l. Düzenli ordunun kurulmasıyla savaşlar kazanılmaya başlanmıştır. ll. Düzenli ordunun asker ihtiyacını karşılamak için seferberlik ilan edilmiştir. lll. Kuvâ-yı Millîye birliklerine halkın yaptığı yardımlarda bir düzen oluşturulmuştur. yargılarından hangilerine ulaşılabilir? A) Yalnız II. B) I ve II. C) II ve III. D) I, II ve III. 121


Test 20 3. LONDRA KONFERANSI İtilaf Devletleri (İngiltere - Fransa - İstanbul Hükûmeti TBMM İtalya - Yunanistan) Konferansı Toplama Amaçları Konferansa Katılma Sebepleri  l. İnönü Savaşı'nı Türk ordusunun  Türk milletinin haklı davasını ve kazanması, Misakımillî'yi dünya kamuoyuna  Fransızların Güneydoğu Anadolu'da duyurma,  Türk milletinin yasal temsilcisinin büyük bir direnişle karşılaşması, TBMM olduğunu gösterme, İtalyanların Anadolu'daki paylaşı-  \"Türkler barışa yanaşmıyor, sa-  mından memnun olmamaları, vaşı uzatıyorlar\" diyerek yapılan  Yunan ordusunun toparlanması için propagandaları çürütme. vakit kazanmak istenmesi. İstekleri İstekleri  Sevr Antlaşması'nı küçük değişik-  Misakımillî esaslarının kabulü, \"Ben, sözü Türk milleti-  İzmir'in boşaltılarak Türkiye'ye liklerle TBMM'ye kabul ettirme. nin hakiki temsilcisi olan (Doğu Trakya'nın Yunanlara ve- verilmesi, rilmesi, Doğu Anadolu'da iki yeni TBMM baş delegesine  Kapitülasyonların kaldırılması, bırakıyorum.\" devletin kurulması, işgalci devletle- Tevfik Paşa  Kıyılarımızı savunacak deniz kuv- rin nüfuz bölgelerini devam ettirme- vetine sahip olma hakkı. si gibi.) Görselde verilen bilgilere göre; l. TBMM Hükûmeti’nin uluslararası alanda siyasal etkinliği ve saygınlığı artmıştır. ll, TBMM’nin konferansa katılması İtilaf Devletlerinin propagandasını etkisiz hâle getirmiştir. lll. Tevfik Paşa’nın sözü TBMM temsilcisine bırakması, TBMM’nin Türk milletinin haklarını tek başına savunmasına ortam hazırlamıştır. yargılarından hangilerine ulaşılabilir? A) Yalnız II. B) I ve II. C) II ve III. D) I, II ve III. 4. BULGARİSTAN KA RAD ENİ Z SOVYET BULGARİSTAN KARADENİZ R U S YA Edirne Kırklareli Zonguldak Sinop Samsun Trabzon Sinop Batum S.S.C.B Edirne Midye Adapazarı Kastamonu YUNANİSTAN Amasya Ordu Artvin İstanbul Bolu Çorum Tokat TekirdağMARMARA İzmit Rize Ardahan Tekirdağ İstanbul Artvin Kars Oltu Kars DENİZİ MARMARA İzmit Bolu Samsun Trabzon Rize Erivan Sarıkamış DENİZİ Gelibolu İRAN Bilecik Çorum Erzurum Erzincan Çanakkale Bursa Erzurum Iğdır Çanakkale Bursa Sivas Balıkesir Balıkesir Eskişehir Ankara Erzincan Eskişehir Ankara Ayvalık Kütahya Manisa Uşak Afyon EGE DENİZİ Sivas Van Muş Gölü İRANTuz Bilgöl Gölü Kayseri EGE DENİZİİzmirAlaşehirElazığBitlisVanİzmir Kayseri Siirt Van Niğde Malatya Siirt Hakkari Aydın Musul Aydın Denizli Malatya Akşehir Konya Muğla Konya Maraş Diyarbakır Isparta Burdur Maraş Diyarbakır Urfa Muğla Antep Mardin Adana Antalya Mersin Urfa Antalya Mersin Adana İskenderun IRAK Antakya IRAK Antakya S U R İ Y E SURİYE AKDENİZ AKDENİZ SERV BARIŞ OSMANLI DEVLETİ İTALYAN İDARE BÖLGESİ ERMENİSTAN'A AYRILACAK BÖLGE BUGÜNKÜ TÜRKİYE CUMHURİYETİ SINRILARI Kıbrıs Lozan Barış Antlaşması'na Göre Türkiye'nin Sınırları ANTLAŞMASI'NA BOĞAZLAR BÖLGESİ SINIRI İNGİLİZ NÜFUZ BÖLGESİ 0 100 200 km Boğazlar Bölgesi YUNAN İDARESİ BÖLGESİ FRANSIZ NÜFUZ BÖLGESİ 0 100 200 km Bugünkü Sınırlar GÖRE Serv Antlaşması'na göre Osmanlı Devleti sınırları Lozan Antlaşmasına göre Türkiye sınırları Verilen haritalardaki bilgilere göre aşağıdaki yargılardan hangileri söylenemez? A) Lozan’la güney sınırlarımız bugünkü hâliyle çözüme kavuşturulmuştur. B) Lozan Antlaşması ile Misakımillî büyük ölçüde gerçekleştirilmiştir. C) Sevr’de yok sayılan Boğazlardaki Türk egemenliği Lozan’da da sağlanamamıştır. D) Sevr’de Doğu Anadolu’da kurulması planlanan Ermeni devleti Lozan’da gerçekleşmemiştir. 122


Ünite 03 Ünite Değerlendirme - 5 Test 21 1. Aşağıda Başkomutanlık Savaşı öncesi taarruz emrinin verilişini anlatan bir romandan alınan metin verilmiştir. 20 Ağustos akşamı, İkinci Kolordu ile Süvari Kolordusu hareke geçti. İki kolordu güneye inerken büyük komutanlar da Akşehir’de Başkomutan’ın geniş odasında bir araya geldiler. Saat 23.00’tü. Başkomutan kısa bir açıklama yaptı, kararının kesin olduğunu söyledikten sonra, taarruzun nasıl yapılacağını harita üzerinde ayrıntılı olarak anlattı... \"25 Ağustos akşamı her türlü haberleşmeye son verilecek. Limanlara giriş – çıkış durdurulacak. İstanbul ile İzmit arasındaki kara ve demir yolu ulaşımı kesilecek. Yani biz işi bitirene kadar dünyanın Anadolu’dan haberi olmayacak. Yeteri kadar uçağımız var. Çocuklar düşmanın hava keşfi yapmasını da önlesinler.” “Baş üstüne.” İsmet Paşa’ya baktı: “Siz de ordulara yazılı emrinizi veriniz. 26 Ağustos Cumartesi sabahı düşmana taarruz edeceğiz.” Üç yüz yıldır verilmemiş bir karar ve emirdi bu. Turgut Özakman, Şu Çılgın Türkler, s. 598 (Düzenlenmiştir.) Verilen metinden hareketle; l. Taarruz öncesi stratejik ve planlı bir şekilde hareket edilmiştir. ll. Taarruz öncesi ulaşım ve iletişim alanlarında çeşitli önlemler alınmıştır. lll. Mustafa Kemal taarruzu ayrıntılı olarak komutanlara anlatmıştır. yargılarından hangilerine ulaşılabilir? A) I ve II. B) I ve III. C) II ve III. D) I, II ve III. 2. Aşağıda II. İnönü Savaşı’ndan sonra Fevzi Paşa’nın Mecliste yapmış olduğu konuşma verilmiştir. Efendiler!Avrupa denilen bu garip muamma; eğer bizi hayat hakkından mahrum etmek istiyorsa, eğer istiklâlimizi bize vermemek istiyorsa, bizi imha etmek istiyorsa aldanıyor. Bunu yapamayacaktır ve bunları tasdik edecektir efendim. Edemezse bu büyük millet onlara zorla tasdik ettirecektir. Efendiler! “Birinci İnönü Zaferi’nde Mustafa Kemal Paşa -kabri pür nur olsun- büyük vatanperver Kemal’in “Yok mudur kurtaracak bahtı kara Kaderini” mısrasını “Bulunur kurtaracak bahtı siyah Kaderini”ne çevirmişti. İşte Efendiler, hançerini vatanın kalbine saplamak isteyen o düşmanın kafasına hançerini saplayan bulundu. Efendiler, bunu yapan İslam ordusudur. O vatan kalbi bugün bahtı kara değildir. Çünkü hayat hakkını ve istiklâlini İnönü Meydan Muharebesinde ispat etmiştir. Bundan dolayı bendeniz bu mısrayı “Bulundu kurtaran bahtı beyaz Kaderini”ye çeviriyorum. TBMM Zabıt Ceridesi, C 9, 2 Nisan 1921, s. 326 (Düzenlenmiştir.) Verilen konuşmadan hareketle aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılamaz? A) Avrupalılar Türk milletinin istiklalini kazanmasından yanadır. B) Fevzi Paşa, vatanın istiklalini kazanacağından ümit vardır. C) ll. İnönü Savaşı Türk ordusunun zaferiyle sonuçlanmıştır. D) Mustafa Kemal’in I. İnönü Zaferi sonrası dile getirdiği dizeler cevap bulmuştur. 123


Test 21 3. Bir ilk ışık, ilk kıpırtı doğudaki Erzurum Müdafaa-yı Hukuk Cemiyeti. Bir umut, bir canlanış Trakya'da Trakya ve Paşaeli Cemiyeti. Bu bir yeşil sürgün, sanki ölü kütükte Trabzon ve Havalisi Koruma Cemiyeti, Ve işte bi fırtına ki, savuruverecek Ege'yi, Ve umudu değil ölümü paylaşamayan yiğitler. Ve bir ölüm andı İzmir'deki Reddiilhak. En doğal hakların bedeli ölüm arkadaş! En doğal haklar: Yaşamak, bağımsız ve özgürlük... O ki Wilson cenaplarının tüm dünyaya duyurusu. O ki kuzulara değil yalnız kurtlara yaramış. O ki Batı uygarlığı adına kurbanlar arar. Ölüm tek koşulu arkadaş, ölümü yenmenin. ... ORHAN ASENA (Orhan Asena, Kurtuluş Savaşı Destanı, s. 18.) Verilen şiir Türk milletinin; l. Vatan sevgisi, ll. Demokrasiye olan bağlılık, lll. Dayanışma özelliklerinden hangileri ile ilişkilendirilebilir? A) l ve ll. B) I ve IIl. C) II ve III. D) I, II ve III. 4. Aşağıda Moskova Antlaşması'nda yer alan maddelerden bazıları verilmiştir. • Sovyet Rusya Misakımillî'yi tanımıştır. • Osmanlı Devleti ile Çarlık Rusya'sı arasında imzalanmış olan antlaşmalar hükümsüzdür. • Sovyet Rusya kapitülasyonların kaldırılmasını kabul etmektedir. • Sovyet Rusya, TBMM Hükûmeti'nin Gürcistan ve Ermenistan ile imzaladığı antlaşmalarla belirlediği sınır- ları Batum'un Gürcistan'a verilmesi şartıyla tanımıştır. Buna göre; l. Sovyet Rusya, ekonomik bağımsızlığımıza saygı duymuştur. ll. Sovyet Rusya, Osmanlı Devleti'ni yok saymıştır. lll. Misakımillî sınırlarından taviz verilmiştir. yargılarından hangilerine ulaşılabilir? A) l ve ll. B) I ve IIl. C) II ve III. D) I, II ve III. 124


Ünite 04 Atatürk İlkeleri - 1 Test 01 1. Yeni kurulan Türk Devleti’nin rejiminin temellerini ve dayanağını oluşturan Atatürk ilkelerinin en önde geleni cum- huriyetçiliktir. Diğer bütün ilkelerin gerçekleşmesi ve yaşaması ancak cumhuriyetçilik ilkesinin hayata geçirilmesine bağlıdır. Cumhuriyet, halkın doğrudan doğruya ya da temsilcileri aracılığıyla egemenliği elinde tuttuğu yönetim bi- çimidir. Cumhuriyet “cumhur” kelimesinden gelir. Sözcük anlamı halk, kavim veya büyük kalabalık demektir. Siyasi bir kavram olarak ise halkın seçtiği kişilerin ülkeyi yönetmesi anlamına gelir. Bu yönetim anlayışında kişi egemenliği yoktur. Cumhuriyetçilik; devlet yönetiminde millî egemenliği, millî iradeyi ve özgür seçimi esas alan ilkenin adıdır. Mustafa Kemal, cumhuriyeti şöyle tanımlamıştır: “Cumhuriyet demek demokrasi sistemi ile devlet şekli demektir.” Millet, kendi yöneticilerini belirli bir süre için seçer, denetler ve gerektiğinde değiştirir. Verilen bilgilerden hareketle aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılamaz? A) Cumhuriyet yönetiminde yöneticiler belirli bir zaman diliminde görev yaparlar. B) Cumhuriyet yönetimi zaman içerisinde gelişerek günümüze kadar ulaşmıştır. C) Cumhuriyetçilik Türk Devleti’nin rejiminin temellerini ve dayanağını oluşturmaktadır. D) Diğer ilkelerin yaşaması ancak cumhuriyetçilik ilkesinin hayata geçirilmesine bağlıdır. 2. Cumhuriyetçilik, devletin yönetim şekli olarak cumhuriyeti kabul etmek, bu yönetimi benimsemek, onu koru- mak ve yaşatmak demektir. Cumhuriyet rejiminin en önemli özelliği, egemenliğin bir kişi veya bir sınıfa değil, bütünü ile millete ait olmasıdır. Cumhuriyet, devlet yönetiminde millî egemenliğe dayanan, özgür ve serbest seçimi temel alan bir yönetim biçimidir. Buna göre Atatürk’ün; l. “---- Son söz millet tarafından seçilmiş Meclistedir. Millet adına her türlü kanunları o yapar. Hükûmete güven oyu verir veya düşürür. Milletvekillerinden memnun olmazsa belirli zamanlar sonunda başkalarını seçer. Millet, egemenliğini ve devlet idaresine katılmasını ancak, zamanında oyunu kullanmakla sağlar...” ll. “Bugünkü hükûmetimiz, devlet örgütümüz, doğrudan doğruya milletin kendi kendine ve kendiliğinden yap- tığı bir devlet örgütü ve hükûmettir ki onun adı cumhuriyettir. Artık hükûmet ile millet arasında geçmişteki ayrılık kalmamıştır. Hükûmet millet ve millet hükûmettir.” lll. “Egemenlik mutlaka milletin elinde olmalıdır!.. Şimdiye kadar milletimizin başına gelen bütün felaketler, kendi kader ve yazgısını birisinin eline terk etmesinden kaynaklanmıştır.” sözlerinden hangilerinin cumhuriyet yönetimi ile ilgili olduğu söylenebilir? A) I ve II. B) I ve III. C) II ve III. D) I, II ve III. 3. Cumhuriyetçilik ilkesi; • Egemenlik hakkını halka tanımaktadır. • Her alanda çağın yeniliklerine ayak uydurmayı öngörmektedir. • Toplumun millet bilincine erişmesiyle ulaşılabilen bir yönetimdir. Buna göre cumhuriyetçilik ilkesinin; l. Laiklik ll. Halkçılık lll. Milliyetçilik ilkelerinden hangileriyle ilişkili olduğu söylenebilir? A) Yalnız II. B) I ve II. C) II ve III. D) I, II ve III. 125


Test 01 4. Atatürk’ün milliyetçilik anlayışı hem çağdaşlaşmayı ve uygarlığı hem de millî benliğimize ve kişiliğimize sahip çıkmayı gerektirir. Kendi millî benliğimize sahip çıkmakla çağdaşlaşmak, millet hâline gelmekle gelişmek birbirine zıt değildir. Birbirini tamamlayıcıdır. Ne tarihî köklerinden kopmak ne de geçmişe saplanıp kalmak… Atatürk'ün milliyetçilik anlayışı kendi milletinin tarihini, kültürünü iyi bilmek; ondan güç alarak yeniye, ileriye doğru koşmak demektir. Bu şekilde çağımızın bilim ve teknolojisine erişmeyi, çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne yükselmeyi emreder. Turhan Feyzioğlu, “Atatürk ve Milliyetçilik”, Atatürkçü Düşünce El Kitabı, C 1, s. 66. Buna göre milliyetçilik ilkesiyle ilgili aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılamaz? A) Zamanın bilim ve teknolojisine ulaşmayı amaçlar. B) Uygar medeniyetlerin seviyesinin üstüne çıkma hedefi vardır. C) Geçmişimize ve kültürümüze dayanıp ondan güç alır. D) Atatürkçü düşünce sisteminin temelini oluşturur. 5. Milliyetçilik; bir ülkeyi, ülkenin bütün fertlerini ve bütün değerlerini hiçbir ayrım gözetmeksizin sevmeyi, sahip- lenmeyi ve onlara hizmet etmeyi gerektirir. Milliyetçilik insanları dinine veya ırkına göre ayırmaz. Tam tersine insanları, millî ve evrensel değerleri esas alarak birleştirir. Milliyetçilik, halka hizmet etmeyi esas aldığı için halkçılık ilkesinin de bir parçasıdır. Buna göre milliyetçilik ilkesi; l. Türk ulusunun üstünlüğüne dayanır. ll. Birleştirici ve kaynaştırıcıdır. lll. Din, mezhep, sınıf ve ırk kavgalarından korumaktadır. yargılarından hangilerine ulaşılabilir? A) I ve II. B) I ve III. C) II ve III. D) I, II ve III. 6. Milliyetçilik, hiçbir yabancı unsura ayrıcalık tanımaz. Öncelikle yerli ve millî olanı korur. Millî menfaatleri ön planda tutar. Buna göre aşağıdaki görsellerde verilen inkılaplardan hangisi doğrudan milliyetçilik ilkesi ile ilişkilen- dirilemez? A) B) C) D) Kabotaj Kanunu Tekke, zaviye ve türbelerin Türk Dil Kurumu Türk Tarih Kurumu 126 kapatılması


Ünite 04 Atatürk İlkeleri - 2 Test 02 D) I, II ve III. 1. Halkçılık ilkesi; • Milletin tümünü kucaklamayı öngörür. • Millet egemenliğini ve demokratik anlayışı esas alır. • Hiçbir yabancı sisteme benzemeyen halkçılık ilkesi millîdir. Buna göre Atatürk’ün halkçılık ilkesinin; l. Devletçilik ll. Milliyetçilik lll. Cumhuriyetçilik ilkelerinden hangileriyle ilişkili olduğu söylenebilir? A) I ve II. B) I ve III. C) II ve III. 2. Atatürk Dönemi ilk önemli sosyal kanunların da kabul edildiği dönemdir. I. BMM’nin kabul ettiği ilk kanunlardan birisi de kömür havzasında çalışan işçilerin sosyal hakları ve güvenlikleriyle ilgilidir. Atatürk Dönemi'nin, sosyal haklar ve sosyal güvenlik bakımından çalışanlara en büyük armağanı iş kanunu olmuştur. Bu kanun Türk işçisine önemli hak ve güvenceler kazandırmıştır. Turhan Feyzioğlu, “Örnek Komutan ve Örnek Devlet Adamı Atatürk”, s. 34 (Düzenlenmiştir.) Buna göre çıkarılan bu iş kanunu aşağıdaki Atatürk ilkelerinden hangisi ile ilişkilendirilebilir? A) Laiklik B) Halkçılık C) Devletçilik D) Milliyetçilik 3. Bütün vatandaşların yasalar önünde eşit olmalarını, devlet imkânlarından eşit olarak yararlanmalarını esas alan ve her türlü ayrıcalığı reddeden ilkeye halkçılık denir. Halkçılık, Türk toplumunun vatanı ve milletiyle bö- lünmez bir bütün olduğunu kabul eden görüşten kaynaklanmaktadır. Atatürk, uygulamaya koyduğu inkılapları halkçılık ilkesine uygun olarak gerçekleştirmiştir. Halkçılık ilkesi, toplumdaki sınıf ve gruplara ayrıcalık tanı- madığından sınıf mücadelesini reddeder. Böylelikle toplumun hiçbir ayrım gözetmeden karşılıklı dayanışma bilincinin gelişmesine ve ülke bütünlüğünün sağlanmasına en büyük katkıyı sağlar. Ayrım yapmaksızın tüm vatandaşların temel hak ve özgürlüklerini güvence altına alır ve onların yönetime eşit olarak katılmalarını sağlar. Millet egemenliğini ve demokratik anlayışı esas alır. Buna göre halkçılık ilkesiyle ilgili aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılamaz? A) Kanunlar önünde herkes eşittir. B) Belli bir grup, kişi ya da sınıfın üstünlüğü yoktur. C) Cumhuriyetçilik ve milliyetçilik anlayışını bütünleyen bir ilkedir. D) Millî gelir devlete yapılan katkıya göre dağıtılır. 127


Test 02 4. Atatürkçü düşüncede devletçilik ilkesi, Millî Mücadele yılları sonrası zamanın şartlarına, ortama ve dönemin ihtiyaçlarının getirdiği zorunluluğa dayalı olarak ortaya çıkan bir düşüncedir. Devletçiliğin esası, başta eko- nomi olmak üzere her alanda devletin planlamacı bir siyaset izlemesidir. Planlama tutumunun ana hedefi ise milleti refaha kavuşturmak ve ülkenin kalkınmasını sağlamaktır. Bu sistemde devlet, yatırım yapan vatandaş- larını destekler. Vatandaşların yapamadığı büyük yatırımları ise kendisi yapar. Böylece devletle vatandaşlar el ele vererek ekonomik kalkınmayı birlikte gerçekleştirirler. Devletçilik ilkesi bir yönüyle zorunluluktan doğmuş- tur. Cumhuriyetin ilk yıllarında vatandaşın elinde yeterli sermayenin bulunmaması, büyük yatırımların devlet tarafından yapılmasını gerekli kılmıştır. Buna göre devletçilik ilkesiyle ilgili; l. Özel teşebbüsün yatırım yapmasına fırsat tanır. ll. Ekonomik alanda devlet-vatandaş iş birliğini hedefler. lll. Halkın yararına olan durumlarda özel sektörün yapamadığı işlerin devlet tarafından yapılmasını öngörür. yargılarından hangilerine ulaşılabilir? A) I ve II. B) I ve III. C) II ve III. D) I, II ve III. 5. Atatürk’ün benimsediği devletçilik ilkesi ile toplumsal kalkınma başlatılmıştır. Yeni iş gücü alanları yaratılmış; ekonomik gelişmenin yanında toplumun ekonomik ve kültürel düzeyinin yükseltilmesi de sağlanmıştır. Buna göre aşağıdaki görsellerde verilen inkılaplardan hangisi devletçilik ilkesi ile ilişkilendirilemez? A) B) C) D) Halifeliğin kaldırılması Nazilli dokuma fabrikasının Karabük demir çelik Uşak şeker fabrikasının açılması fabrikasının açılması açılması 6. CUMHURİYET DÖNEMİNDE BAZI ALANLARDA YAPILAN YATIRIMLAR Yıllar Ham yol Asfalt yol Demir Telefon Elektrik tüketimi İlköğretim Hastane sayısı (km) (km) yolu (km) abone sayısı 10°kw saat okulu sayısı 86 1923 18.355 - 3.756 - 44,5 4.894 154 1935 39.583 26 6.539 18.072 212,9 6.402 184 1945 43.080 805 7.585 28.875 527,8 14.010 Cumhuriyet Dönemi Türkiye Ansiklopedisi, C.10s. 2770 ve C.7. s. 1722 ile tuik.gov.tr Tabloda verilen bilgilere göre aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılamaz? A) Cumhuriyetin ilk yılında telefon kullanılmamıştır. B) Yatırımlar yıllar geçtikçe artarak devam etmiştir. C) Yapılan yatırımlarda dış kaynaklardan yararlanılmıştır. D) 1945 yılında demir yolu asfalt yolun on katına yaklaşmıştır. 128


Ünite 04 Atatürk İlkeleri - 3 Test 03 1. Eğitim, hukuk, yönetim gibi alanlarda, devlet işlerinin herhangi bir dinin kurallarına göre değil, aklın ve bilimin rehberliğinde yürütülmesine laiklik denir. Laik devlette egemenliğin kaynağı millettir. Devlet düzeni ve hukuk kuralları herhangi bir dine göre oluşturulmaz, akıl ve bilim referans alınır. Laiklik; sivil hayatta, demokrasinin temel unsurlarından din, vicdan ve ibadet hürriyeti ile de yakından ilgilidir. İnsanların dinî inançlarında hür olmalarına ve inançlarının gereğini yerine getirmelerine imkân sağlar. Atatürk’e göre laiklik sadece din ve dünya işlerinin ayrılması demek değildir. Atatürk’ün öngördüğü laiklik anlayışı Batı’da ortaya çıkmış laiklik anlayışından daha çok, Türk toplumunun tarihsel birikimine ve millî ihtiyaçlarına uygun düşmektedir. Devletin bir niteliği olan laiklik, bir yönetim şekli değil, toplumsal hayatı düzenleyen hukuk kurallarının akla, mantığa ve bilime dayandırılmasıdır. Buna göre laiklik olan bir ülkede; l. Millet egemenliği esas alınır. ll. Din, vicdan ve ibadet hürriyeti vardır. lll. Sosyal yaşam akla, mantığa ve bilime dayanmaktadır. durumlarından hangilerinin görüldüğü söylenebilir? A) I ve II. B) I ve III. C) II ve III. D) I, II ve III. 2. Laiklik, Batı ülkelerinde olduğu gibi Türkiye’de de cumhuriyet ile birlikte pozitif hukuk alanına girmiştir. Bu olay, özellikle devlet idaresini ve toplumsal kurumları, dinî kuralların etkisinden tamamen uzaklaştırmıştır. Bu çer- çevede, Türkiye’de din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması amacıyla devletin laikleştirilmesi öngörülmüş ve bu alanda bir dizi yenilik yapılmıştır. Buna göre aşağıdaki inkılaplardan hangisi laiklik ilkesi ile ilişkilendirilemez? A) B) C) D) Bünyan dokuma Tekke ve zaviyelerin Saltanatın kaldırılması Halifeliğin kaldırılması fabrikasının açılması kapatılması 3. Atatürk’e göre “Lâiklik, asla dinsizlik olmadığı gibi sahte dindarlık ile mücadele kapısını açtığı için gerçek dindarlığın gelişmesi imkânını temin etmiştir.” Laik devlette herkes, istediği dine inanmakta ve inançlarının gereğini yerine getirmekte özgürdür. Anayasamızın 24.maddesi ile din ve vicdan hürriyeti anayasal olarak güvence altına alınmıştır. Devlet vatandaşlarını dinlerine göre ayırmaz ve onlara dinlerine göre muamelede bulunmaz. Dini ve mezhebi ne olursa olsun bütün vatandaşlarını eşit tutar ve aynı zamanda din ve mezhep kavgalarının önüne geçer. Buna göre aşağıdakilerden hangisi laikliğin Türk toplumuna kazandırdıkları arasında yer almaz? A) Toplumsal barış ortamına zemin hazırlamıştır. B) İç ve dış tehditler karşısında toplumun birleşmesini sağlamıştır. C) Dini duyguların istismar edilmesinin önüne geçilmiştir. D) Millî birlik ve beraberliğin güçlenmesine katkıda bulunmuştur. 129


Test 03 4. Toplum düzenini ve yapısını daha iyi duruma getirmek için yapılan köklü değişikliklere inkılap denmektedir. Atatürkçü düşüncede de inkılap düşüncesi, böyle karşılık bulmuştur. Buna bağlı olarak Atatürk’ün ifadesiyle inkılapçılık “Türk milletini son yüzyıllarda geri bırakmış olan kurumları yıkarak yerlerine milletin en yüksek çağdaşlık seviyesine ilerlemesini sağlayacak yeni kurumlar oluşturmaktır.” Yapılan bütün inkılaplar bu amaca yöneliktir. Atatürk “Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz inkılapların amacı Türkiye halkını tamamen medeni bir toplum hâline ulaştırmaktır.” ifadelerini kullanmıştır. Buna göre inkılapçılık ilkesi aşağıdaki kavramlardan hangisiyle eşleştirilebilir? A) Egemenlik B) Millîlik C) Çağdaşlaşma D) Özgürlük 5. Atatürkçü düşünce sisteminin bir dogma olmadığını, sürekli yeniliklere, değişime ve gelişmelere açık olduğu- nu ifade eden inkılapçılık ilkesinde, dinamizm ve canlılık esastır. Zor şartlar altında yapılan inkılapları korumak ve bunların kötüye kullanılmasını önlemek amacını taşır. İnkılapçılık ilkesi, çeşitli özellikleriyle sadece Türk halkı için millî bir değer olarak kalmamıştır. Bağımsızlık özlemi çeken mazlum milletlere örnek olmuştur. Buna göre bağımsızlık özlemi çeken mazlum milletlere örnek olmasının inkılapçılık ilkesine aşağıdaki niteliklerden hangisini kazandırdığı söylenebilir? A) Evrensel B) Ulusal C) Bilimsel D) Dinamik 6. Afet İnan Anlatıyor… 4 Haziran 1933 gecesi Atatürk arkadaşlarıyla birlikte toplanmıştı. Atatürk’ün sorduğu sorular üzerine veya herkesin kendi düşüncesine göre konuşuldu. Fakat en çok inkılaplar üzerinde duruluyordu. İnkılap kelimesinin Türk inkılapları açısından tanımı istenmiş ve Batı dillerinde karşılığı aranmıştı. İşte o gece iyice hatırlıyorum ki Atatürk istihale (değişim) veya inkişaf kavramlarını inkılaplar için kabul etmiyordu. Revolution ve evolution kelimelerinin sözlük anlamı yanında bizim inkılaplarımızın izahlı bir tarifi olmalıydı. Bu kanaat belirdiği vakit Atatürk’ün aynen söylediklerini üç paragrafta şöyle tespit etmiştim:  İnkılap mevcut müesseseleri zorla değiştirmek demektir.  Türk milletini son asırlarda geri bırakmış olan müesseseleri yıkarak yerlerine milletin en yüksek medeni icaplara göre ilerlemesini temin edecek yeni müesseseleri yerleştirmektir. Bir çizgiden sonra not ettiğim kısımlar da şudur:  İnkılap devlet ve sosyal hayatımızda mevcuttur. (laiklik, medeni kanun, demokrasi) Afet İnan, Atatürk Hakkında Hatıralar ve Belgeler, s. 249 - 250 (Düzenlenmiştir.) Buna göre Atatürk’ün inkılapçılık anlayışının; l. Toplumun çağdaşlaşması, ll. Zamanın gerisinde kalmış kurumların kaldırılması, lll. Gelişmeyi kolaylaştıracak, toplumun ihtiyaçlarını karşılayacak kurumların kurulması amaçlarından hangilerini hedeflediği söylenebilir? A) I ve II. B) I ve III. C) II ve III. D) I, II ve III. 130


Ünite 04 Siyasi Alandaki Gelişmeler - 1 Test 04 1. Millî Mücadele’nin ardından yönetim sistemini modernleştirmek, millî egemenlik anlayışını hâkim kılmak ve kalıcı hâle getirmek için birçok çalışma yapıldı. Bu çalışmalardan bazıları şunlardır: • Saltanatın kaldırılması (1 Kasım 1922) • Ankara’nın başkent ilan edilmesi (13 Ekim 1923) • Cumhuriyet'in ilanı (29 Ekim 1923) • Halifeliğin kaldırılması (3 Mart 1924) • 1924 Anayasası’nın kabulü (20 Nisan 1924) Bu yapılan çalışma ve inkılaplar aşağıdaki alanlardan hangisiyle ilişkilendirilebilir? A) Ekonomik B) Siyasi C) Toplumsal D) Hukuk 2. İtilaf Devletleri, Lozan Barış Görüşmelerine TBMM’nin yanında Osmanlı Hükûmeti'ni de davet etmişlerdi. Bu şekilde hareket ederek Türk tarafını ikiye bölmeyi ve ortaya çıkacak tartışmadan yararlanarak Sevr Antlaşma- sı’nı kabul ettirmeyi amaçlıyorlardı. Bu gelişme üzerine TBMM, Osmanlı Hükûmeti'nin varlığını hukuken sona erdirmek için harekete geçti. 1 Kasım 1922’de kabul edilen bir kanunla saltanat ile hilafet birbirinden ayrıldı ve saltanat kaldırıldı. Buna göre saltanatın kaldırılmasının sonuçları için aşağıdaki yargılardan hangisi yanlıştır? A) İnsanlar kanun önünde eşit hâle getirilmiştir. B) Laik devlet düzenine geçişin ilk adımı atılmış oldu. C) Osmanlı Devleti’nin sona ermesiyle devletteki iki başlılık ortadan kaldırıldı. D) Millî egemenlik ilkesinin hayata geçirilmesi yolunda önemli bir adım atıldı. 3. Atatürk, Ankara’nın başkent olmasının nedenlerini Nutuk’ta şu sözleriyle ifade etmiştir: “Tümüyle düşman elinden kurtulan Türkiye’nin bütünlüğü eylemli olarak gerçekleşmişti. Artık yeni Türkiye Devleti’nin başkentini yasayla saptamak gerekiyordu. Bütün görüşler, yeni Türkiye’nin başkentinin Anadolu’da ve Ankara şehrinin seçilmesi gerektiği yolundaydı. Devletin başkentini bir an önce saptayarak, iç ve dış kararsızlıklara son vermek zorunluydu. Gerçekten de başkentin İstanbul olarak kalacağı ya da Ankara’ya taşınacağı sorunu üzerinde öteden beri içeride ve dışarıda kararsızlıklar görülüyor; basında demeçlere ve tartışmalara rastlanıyordu. Bu arada, kimi yeni İstanbul milletvekilleri, İstanbul’un payıtaht (padişahın tahtının bulunduğu yer) olarak kalması gereğini, birtakım örneklere dayanarak kanıtlamaya çalışıyorlardı. Bu sözlere dikkat edilirse, bizim başkent teriminden çıkardığımız anlamla payıtaht terimini kullananların görüşleri arasında bir ayrım görmemek elden gelmez. Bundan dolayı, başkent seçiminde daha önceden verilmiş kararımızı resmî olarak ve yasayla da saptayarak böylece payıtaht teriminin yeni Türkiye Devleti’nde anlam ve yeri kalmadığını göstermek gerekti. Dışişleri Bakanı İsmet Paşa, 9 Ekim 1923 günlü bir maddelik yasa önerisini Meclise verdi. Altında daha on dört kadar kişinin imzası olan bu yasa önerisi, 13 Ekim 1923 günü uzun görüşme ve tartışmalardan sonra, pek büyük bir çoğunlukla kabul edildi. Yasa maddesi şudur: “Türkiye Devleti’nin başkenti, Ankara şehridir.” Nutuk, s. 131-132. (Düzenlenmiştir.) Buna göre yeni devletin başkentinin Ankara olarak belirlenmesi ile aşağıdakilerden hangisinin ger- çekleştirilmek istendiği söylenebilir? A) Padişahın halk karşısında otoritesini arttırmak B) Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılmasını sağlamak C) İstanbul Hükümeti’ne içerde ve dışarda destek olmak D) Yeni Türkiye Devleti’nde saltanatın devam edemeyeceğini ortaya koymak 131


Test 04 4. Atatürk “Türk milletinin karakterine ve geleneklerine en uygun yönetim şekli” olarak tanımladığı cumhuriyeti ülke yönetiminde hâkim kılmak için Millî Mücadele’nin hazırlık aşamasından itibaren birçok çalışma yürüt- müştür. Amasya Genelgesi’nde milletin kararına vurgu yapılmış, Erzurum Kongresi’nde ise millî iradenin ülke yönetiminde hâkim kılınacağı açıkça ifade edilmiştir. Büyük Millet Meclisinin açılması ile millî egemenlik ilke- si hayata geçirilmiştir. 1921 Anayasası’na “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” maddesinin eklenmesiyle “cumhuriyet” fiilen uygulanmaya başlanmış ancak yönetim şeklinin ismi doğrudan belirlenmemişti. Verilen bilgiden hareketle aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılamaz? A) Türk milletinin karakterine ve geleneklerine en uygun yönetim şeklidir. B) Büyük Millet Meclisinin açılması ile millî egemenlik ilkesi hayata geçirilmiştir. C) 1921 Anayasası ile cumhuriyet yönetim şeklinin adı resmi olarak konulmuştur. D) Millî Mücadele’nin ilk yıllarından itibaren yönetim şeklinin değişeceği sıklıkla vurgulamıştır. 5. Hayatının son devirlerinde idi. O akşam Çankaya’da oldukça kalabalık davetliler vardı. O günkü davetliler pek muhtelif zümrelere ve seviyelere mensup idiler. Söz arasında hazır bulunanlardan birisi, bir doktor, – Cumhuriyet Devri’nde bu olamaz, gibi bir cümle sarf etti. O vakit Atatürk şu suali sordu: – Cumhuriyet ne demektir? İlk cevaplar yurt bilgisi kitaplarındaki basmakalıp tariflerin çerçeveleri içinde kaldı… Atatürk “… cumhuriyet demek imkân demektir. Evet, bayanlar, baylar cumhuriyet imkân demektir. İstiklali en iyi şartlarda muhafazaya imkân cumhuriyetle mümkündür… Cumhuriyet fert hürriyetini aşılayan sihirli bir aşıdır. Görülecektir ki cumhuriyet, imkânları olan her memleket, hürriyet davasında er geç başarılı olacaktır. Cumhuriyet, kendisine bağlı olanları en ileri seviyelere götüren imkânları verir. İstiklal ve hürriyetine sahip olan milletler ilerleme yolunda imkânlara sahip demektir. O hâlde cumhuriyet her sahada ilerlemenin en güzel teminatıdır...” Münir Hayri Egeli, Atatürk’ten Bilinmeyen Hatıralar, s. 44-45 (Düzenlenmiştir.). Bu hatıratta verilen bilgilere göre cumhuriyet ile ilgili; l. Bireylerin özgürlüğü esastır. ll. Her alanda gelişmenin güvencesidir. lll. Bağımsızlık en iyi şartlarda cumhuriyet ile korunur. yargılarından hangileri söylenebilir? A) I ve II. B) I ve III. C) II ve III. D) I, II ve III. 6. Cumhuriyetin ilanından sonra 1921 Anayasası’na “Türkiye Devleti’nin idare şekli cumhuriyettir.” maddesi ek- lendi. Cumhuriyetin ilanı ile rejim tartışmaları sona erdi. Hükûmet kurmada kabine sistemine geçildi. Hükû- met üyeleri tek tek değil, topluca güvenoyuna sunulmaya başlandı. Meclis başkanlığı ile hükûmet başkanlığı birbirinden ayrıldı. Gazi Mustafa Kemal cumhurbaşkanı seçildi. İsmet Paşa başbakan, Fethi Bey de meclis başkanı oldu. Böylece güçler ayrılığı yolunda önemli adımlar atıldı. Buna göre cumhuriyetin ilanının sonuçları ile ilgili; l. Yeni Türk Devleti’nin adı belirlenmiştir. ll. Yasama, yürütme ve yargı yetkileri bir çatı altında toplanmıştır. lll. Cumhurbaşkanlığı makamı oluşturularak devlet başkanlığı sorunu çözüme kavuşturulmuştur. yargılarından hangileri doğrudur? A) I ve II. B) I ve III. C) II ve III. D) I, II ve III. 132


Ünite 04 Siyasi Alandaki Gelişmeler - 2 Test 05 1. Osmanlı Devleti’nin son resmi tarih yazıcısı, eğitimci, siyasetçi ve devlet adamı Abdurrahman Şeref Efendi cumhuriyetin ilanı ile ilgili şunları söylemiştir: “Hükûmet şekillerinin sayılmasına lüzum yok. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir, dedikten sonra kime sorarsanız sorunuz bu, cumhuriyettir. Doğan çocuğun adıdır. Ama, bu ad, bazılarına hoş gelmezmiş, varsın gelmesin.” www.dhgm.meb.gov.tr Buna göre; l. Egemenliğin millete ait olması cumhuriyet rejimini gerektirir. ll. Cumhuriyet yönetim şeklinden rahatsız olanlar olmuştur. lll. Cumhuriyet ötelenmiş bir karardır. yargılarından hangilerine ulaşılabilir? A) I ve II. B) I ve III. C) II ve III. D) I, II ve III. 2. TBMM’de kabul edilen bir kanunla 1 Kasım 1922’de halifelik, saltanattan ayrılarak saltanat kaldırıldı. Meclis, Osmanlı hanedanından Abdülmecid Efendi’yi yetkileri son derece sınırlandırılmış olarak halife seçmişti. Ab- dülmecid Efendi sadece Müslümanların halifesi unvanını kullanacaktı. Fakat halife bir süre sonra devlet baş- kanı gibi davranmaya başladı. Cuma selamlıkları düzenliyor ve yabancı devlet temsilcileriyle iletişim kurmaya çalışıyordu. Hatta bazı milletvekilleri Rauf Bey başkanlığında halifeyi ara sıra ziyaret ediyorlardı. Bu nedenle halifeliğin kaldırılması konusu mecliste tartışmalara neden olmuştur. 3 Mart 1924 tarihinde TBMM’de kabul edilen bir kanunla halifelik kaldırıldı. Buna göre halifeliğin kaldırılmasıyla aşağıdakilerden hangisinin gerçekleştiği söylenebilir? A) Ordunun siyasetten ayrılması sağlanmıştır. B) İstanbul Hükûmeti’nin saygınlığı artmıştır. C) Eğitim öğretim işlerinin sorumluluğu tek makama indirilmiştir. D) Devlette iki başlılık oluşturabilecek bir durum ortadan kaldırılmıştır. 3. Devletin temel kurumlarını ve yetkilerini belirleyen, vatandaşların temel hak ve hürriyetlerini koruma altına alan yeni anayasa, 20 Nisan 1924’te TBMM’de kabul edildi.  1924 Anayasası’nın bazı özellikleri şunlardır:  Egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu kabul edilmiştir.  Türkiye Devleti’nin bir cumhuriyet olduğu belirtilmiştir.  Türkiye Cumhuriyeti’nin dininin İslam, başkentinin Ankara, resmî dilinin Türkçe olduğu kabul edilmiştir.  Yasama TBMM’ye, yürütme Cumhurbaşkanı ve hükûmete, yargı ise bağımsız mahkemelere bırakılmıştır.  Kamu özgürlükleri düzenlenmiştir. Buna göre 1924 Anayasası ile ilgili; l. Güçler ayrılığından güçler birliği ilkesine geçilmiştir. ll. Vatandaşların temel hak ve özgürlükleri düzenlenmiştir. lll. Türkiye Cumhuriyeti’nin yönetim şekli ve işleyiş biçimi açıklığa kavuşmuştur. yargılarından hangileri doğrudur? A) I ve II. B) I ve III. C) II ve III. D) I, II ve III. 133


Test 05 4. CUMHURİYETİN İLANINA GİDEN SÜREÇ \"Eğemenlik kayıtsız, şartsız milletindir\" Türk milletinin bağımız bir devlet için verdiği mücadele 29 Ekim 1923'te Cumhuriyetin ilanı ile taçlandı 1923 Nisan 1920 Türkiye Büyük Millet Meclisi kuruldu. 20 Ocak 1921 29 Ekim 1923 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu Yönetim biçimi ile ilgili ile egemenliğin Türk mille- hazırlanan kanun değişik- tine ait oludğu kabul edildi. liği tasarısının kabulü ile Cumhuriyet ilan edildi. 1 Kasım 1922 Saltanat kaldırıldı. 2 Şubat 1925 Hariciye Vekaleti bir kanun 24 Temmuz 1923 teklifiyle 29 Ekim'in bayram Lozan Anlaşması'nın olmasını önerdi. imzalanmasıyla yeni Türk Devleti'nin bağımsızlığı 19 Nisan 1925 kabul edildi. İncelenen kanun teklifi 13 Ekim 1923 TBMM tarafından kabul Ankara hükûmet merkezi edildi. ilan edildi. 29 Nisan 1933 27 Ekim 1923 Büyük önder Mustafa İcra Vekilleri Heyeti istifa Kemal Atatürk 10. Yıl etti. Nutku'nda, 29 Ekim'i \"en büyük bayram\" olarak 28 Ekim 1923 nitelendirdi Mustafa Kemal Paşa, Çankaya Köşkü'nde \"Yarın Cumhuriyeti ilan edeceğiz\" diyerek fikrini açıkladı. Görselde verilen bilgilere göre aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılamaz? A) Yeni Türk devletinin bağımsızlığı Lozan Antlaşması ile kabul edilmiştir. B) Saltanatın kaldırılması sonrasında padişahlık kurumu temsili olarak devam ettirilmiştir. C) Cumhuriyeti ülke yönetiminde hâkim kılmak için birçok çalışma yürütülmüştür. D) 29 Ekim’in “Cumhuriyet Bayramı” olarak kutlanması kanunla güvence altına alınmıştır. 134


Ünite 04 Hukuk Alanındaki Gelişmeler Test 06 1. Her devletin bir hukuk sistemi vardır. Osmanlı Devleti de dinî kuralları esas alan ve “şer’i hukuk” diye bilinen bir hukuk sistemi geliştirmişti. Çok uluslu bir yapıya sahip olan Osmanlı Devleti’nde her millet kendi dinî inanışlarına göre muamele görüyordu. Dinî kurallara göre çözülemeyen hususlarda ise yöneticiler tarafından oluşturulan “örfi hukuk” kuralları geçerliydi. Osmanlı Devleti’nin güçlü olduğu dönemlerde bazı devletlere tanıdığı kapitülasyonlar hukuk sistemine de zarar vermişti. Kapitülasyon verilen devletlerin vatandaşları, Osmanlı ülkesinde Osmanlı kanunlarına tabi olmuyorlardı. Bu kişiler suç işleseler dahi devlet onları yargılayamıyordu. Bu hem devletin hem de yargının bağımsızlığı açısından önemli bir sorundu. Bunun yanında bazı azınlıklar, kapitülasyon verilen devletlerin vatandaşlığına geçerek hukuk denetiminden kurtulmaya çalışıyorlardı. Osmanlı yöneticileri, hukuk sistemindeki sorunları çözebilmek için Tanzimat Dönemi’nden itibaren çeşitli çalışmalar yaptılar. Avrupa hukuk sisteminden yararlanmaya çalıştılar. Birçok kanun Avrupa dillerinden Türkçeye tercüme edilerek uygulanmaya başlandı. Yeni kanunlara göre hüküm verecek yeni mahkemeler kuruldu. Ancak bunlar yapılırken eski kanunların ve mahkemelerin yaşamasına izin verildi. Bunun sonucunda hukuk sisteminde, eski ve yeni karmaşasından kaynaklanan ikilik ortaya çıktı. Batı tarzında yapılan düzenlemelere rağmen hukuk sistemi birçok açıdan eşit değildi. Örneğin kadınlara yeterince hak tanınmıyordu. Kadınlar devlet memuru olamıyor ve siyasal haklardan yararlanamıyorlardı. Evlenme, boşanma, miras gibi aile hukukunu ilgilendiren konularda, kadınlarla erkekler arasında eşitlik söz konusu dahi değildi. MEB 8.sınıf İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük Ders Kitabı, s.116 Buna göre Osmanlı hukuk sistemi için aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılamaz? A) Dinî kurallara göre çözülemeyen hususlarda örfi hukuk kuralları geçerlidir. B) Batı tarzında yapılan düzenlemelerden sonra hukuk sistemindeki sorunlar çözülmüştür. C) Osmanlı yöneticileri, hukuk sistemindeki sorunları çözebilmek için Batı’dan faydalanmışlardır. D) Kapitülasyon verilen devletlerin vatandaşları suç işleseler dahi devlet onları yargılayamamıştır. 2. Medeni Kanun çalışmaları için Türkiye’ye gelip yardımcı olan İsviçreli Profesör Hans Leeman’ın (Limın) yasanın getirdiği yenilikler konusunda yazdığı bir makalede, bununla kadınlara kazandırılan ilerlemenin özetini vermiştir. Leeman, İsviçre Kanunu’nda mülk müşterekliğine karşılık Türk Yasası’nın mülk ayrılığı ilkesini getirmesini “İsviçre’den üstünlük ve Avrupa’daki kadın özgürlüğünün idealine erişme” olarak nitelendirmiştir. dergipark.gov.tr Buna göre Medeni Kanun’u ile ilgili; l. Kadınlara yeni haklar kazandırmıştır. ll. Mülk ayrılığı konusunda İsviçre’den daha üstündür. lll. Türk kadını siyasi haklarını Avrupalı kadınlardan daha önce kazanmışdır. yargılarından hangilerine ulaşılabilir? A) I ve II. B) I ve III. C) II ve III. D) I, II ve III. 135


Test 06 3. Adalet konusunda yeni kuruluşlara ve düzenleyişlere verdiğimiz önemin üzerinde durmak gerekecektir. Gerçi bütçenin bugünkü hâlinde bile adliye için önemli kaynaklar ayrılmıştır. Ve bu kaynaklar gittikçe artırılacaktır. Ama daha önemlisi adalet anlayışımızı, adalet kanunlarımızı, adalet kuruluşlarımızı bizi bilinçli bilinçsiz etkisi altında tutan ve çağdaş görüşlere hiç de uymayan bağlardan kurtarmaktır. Ulusumuz, bu günlerde her uygar ülkede görülen ilerlemelerin bizim ihtiyaçlarımızı karşılayacak uygulamalarını, bizde de görmek istiyor. Ulusun isteklerine ve gereksinimlerine uyarak adliyemizde her türlü eski etkiden korkusuzca silkinmekten ve hızlı ilerlemelere atılmaktan geri kalmamak zorundayız. Medeni hukukta, aile hukukunda yürüyeceğimiz yol ancak uygarlık yolu olacaktır. Hukukta işi oluruna bağlamak, eski masalımsı göreneklere bağlı kalmak, ulusları uyanmaktan alıkoyan en ağır bir kâbustur. Türk milleti, üzerine kâbus çökmesine izin veremez! Ender Tiftikçi, Mehmet Tiftikçi, Atatürk ve Hukuk, s. 122 (Düzenlenmiştir.) Metinde verilen bilgilerden hareketle aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılamaz? A) Milletin taleplerine ve ihtiyaçlarına göre hukukta yeniliklere başlanmalıdır. B) Medeni ülkelerde görülen ilerlemeler ülkemizde de görülmek istenmektedir. C) Gerekli hamleleri yapması için bütçeden en fazla kaynak adliyelere ayrılmalıdır. D) Adalet anlayışımız, yasalarımız, kuruluşlarımız çağın gerisinde kalan bağlardan kurtarılmalıdır. 4. İsviçre Medeni Kanun’u, Avrupa’daki medeni kanunların en yenisi olması, kadın erkek eşitliğine dayanması, demokratik olması, sorunlara pratik çözümler getirmesi, dilinin açık ve anlaşılır olması gibi özelliklerinden dolayı tercih edilmiştir. Türkçeye çevrilen ve toplumun ihtiyaçlarına göre yeniden düzenlenen bu kanun, 17 Şubat 1926’da Türk Medeni Kanunu olarak kabul edildi ve 4 Ekim 1926’da yürürlüğe girdi. Buna göre Türkiye’nin İsviçre Medeni Kanunu’nu almasında; l. Kadın-erkek eşitliği içermesi, ll. Meselelere akılcı ve pratik çözümler getirmesi, lll. Avrupa’daki medeni kanunların en yenisi olması özelliklerinden hangilerinin etkili olduğu söylenebilir? A) I ve II. B) I ve III. C) II ve III. D) I, II ve III. 5. 17 Şubat 1926’da TBMM, çıkardığı kanunla Türk Medeni Kanunu’nu kabul etti. Resmî nikâh Tek eşle evlilik Medeni Kanun ile: Mirasta kadın- Kadınlara istediği zorunlu hâle esası getirildi. erkek eşitliği mesleği yapma Boşanmada hakkı tanındı. getirildi. mahkeme kararı sağlandı. zorunlu kılındı. Buna göre Türk Medeni Kanunu ile ilgili aşağıdaki yargılardan hangisi söylenemez? A) Siyasi hayatta kadın-erkek eşitliğini sağlamıştır. B) Kadınların haklarını yasal güvence altına almıştır. C) Kadınlara sosyal ve ekonomik alanda haklar vermiştir. D) Aile hukukunu çağdaş kanunlara göre yeniden düzenlemiştir. 136


Ünite 04 Eğitim ve Kültür Alanındaki Gelişmeler - 1 Test 07 1. Cumhuriyetin ilk yıllarında Osmanlı coğrafyasında faaliyet gösteren medreseler, mektepler, azınlık okulları ve yabancı okullar farklı öğretim programları uygulamaktaydı. Tanzimat Dönemi’nde, Osmanlı idarecileri eğitim ve öğretimi çağın gereklerine göre yeniden düzenlemeye çalışsalar da bu düzenlemeler istenilen sonucu vermediği için Cumhuriyet Dönemi’nde inkılapçı bir tutumla eğitim meselesi kökten ele alınarak çözülebildi. Buna göre Cumhuriyetin ilk yıllarında eğitim öğretimdeki en büyük sorunun aşağıdakilerden hangisi olduğu söylenebilir? A) Öğretim birliğinin bulunmaması B) Eğitime siyasetin karışması C) Okul sayısının yetersiz olması D)Eğitimde Batı’nın etkili olması 2. Atatürk, Kütahya-Eskişehir Muharebelerinin devam ettiği günlerde Ankara’da, Maarif Kongresi’ni toplamıştı. Bu kongrede, gelecekte takip edilecek eğitim politikalarının temeli oluşturuldu. Atatürk “Dünya uygarlık ailesinde saygın yer sahibi olmaya layık Türk milleti, evlatlarına vereceği eğitimi okul ve medrese adında birbirinden büsbütün başka iki cins kuruma bölmeye katlanabilir miydi? Eğitim ve öğretimde birlik olmadıkça aynı fikirde, aynı düşünüş biçiminde bireylerden oluşmuş bir millet yapmaya imkân aramak boş şeylerle uğraşmak olmaz mıydı?” ifadeleriyle eğitim ve öğretimde birlik sağlanmasının önemine işaret etmişti. Bunun üzerine 3 Mart 1924’te Tevhid-i Tedrisat Kanunu kabul edilerek tüm okullar Millî Eğitim Bakanlığına bağlandı. Eğitim ve öğretim çağdaş, millî ve laik bir yapıya kavuşturuldu. Yabancı okullar ve azınlık okulları devlet denetimine alınarak bunların millî kültürü zedeleyici eğitim yapmalarının önüne geçildi. Buna göre Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile ilgili aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılamaz? A) Okullarda verilen farklı eğitimden dolayı ortaya çıkan kültür çatışması önlenmiştir. B) Yabancı ve azınlık okullarında çalışanlar bu kanundan memnun olmayarak ülkelerine dönmüşlerdir. C) Eğitim öğretimde birlik sağlanarak ülkedeki tüm okullar devlet denetimine alınmıştır. D) Millî Eğitim Bakanlığı ülkedeki tüm eğitim öğretim işlerinden sorumlu tek makam olmuştur. 3. Tevhid-i Tedrisat Kanunu’na göre Millî Eğitim Bakanlığı tarafından 11 Mart 1924 tarihinde medreseler kapa- tıldı. Daha sonra din görevlisi yetiştirmek amacıyla imam-hatip okulları açıldı ve ilahiyat fakülteleri kuruldu. Öğretim programları toplumun ihtiyaçlarına ve çağın gereklerine göre yeniden düzenlendi. Okullaşma oranı ve okuma yazma bilenlerin sayısı arttı. Dersler bilimsel gelişmelere açık ve uygulamalı hâle getirildi. Türk milletinin ihtiyaçlarına göre düzenlenen eğitim ve öğretim, millî bir kimlik ve çağdaş bir görünüm kazandı. Buna göre Tevhid-i Tedrisat Kanunu sonrası yaşanan gelişmelerle ilgili; l. Yeni eğitim kurumları açılmıştır. ll. Okullaşma hızı ve okuryazar oranı artmıştır. lll. Okullarda okutulan dersler uygulamalı ve çağın gereklerine uygun hâle getirilmiştir. yargılarından hangilerine ulaşılabilir? A) I ve II. B) I ve III. C) II ve III. D) I, II ve III. 137


Test 07 4. ÖĞRETMENLER GÜNÜ NEDEN 24 KASIM'DA KUTLANIYOR? Yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nde okuma-yazmayı ko- laylaştırmak, çağdaş eğitim öğretimi sağlamak için yeni bir alfabe arayışı vardı. 9 Ağustos 1928 1981 Mustafa Kemal, Sarayburnu Park'nda yeni Mustafa Kemal Atatürk'ün 100. doğum alfabeyi tanıttı. gününde, onun \"Başöğretmen\" oluşunun Önceki yüksek okullarda kullanılan Latin ülke çapında \"Öğretmenler Günü\" olarak harfleri, daha sonra posta pullarında kulla- kutlanmasına karar verdi. nılmaya başladı. 26 Kasım 1992 1 Kasım 1928 Öğretmenler Günü ile ilgili kutlamalar, 26 Türk Harfleri Hakkındaki Kanun Türkiye Kasım 1992'de Resmi Gazete'de yayımla- Büyük Millet Meclisinde kabul edildi. Böy- narak yürürlüğe girdi. lece Harf İnkılabı ile birlikte okuma-yazma seferberliği başlatıldı. 1994 Çoğu ülkede Öğretmenler Günü UNESCO 11 Kasım 1928 Tavsiyesiyle 5 Ekim'de kutlamaya başlandı. Bakanlar Kurulu tarafından Mustafa Ke- mal'e \"Millet Mekteplerinin Başöğretmeni\" Türkiye'de 1981 yılından beri 24 unvanını verdi. Kasım'da kutlanıyor. 24 Kasım 1928 Millet Mektepleri Talimatnamesi'nin yayımlanması ile \"Başöğretmen\" unvanı resmileşti. Görselde verilen bilgilere göre aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılamaz? A) Okuma yazmayı kolaylaştırmak için yeni alfabe arayışları olmuştur. B) Türk Harfleri Hakkındaki Kanun’dan önce Latin harfleri kullanılmaya başlanmıştır. C) Atatürk Dönemi'nde açılan Millet Mektepleri çağın en modern eğitim kurumlarıdır. D) “Öğretmenler Günü” Atatürk’e Başöğretmen unvanının verildiği gün olan 24 Kasım'da kutlanmaktadır. 138


Ünite 04 Eğitim ve Kültür Alanındaki Gelişmeler - 2 Test 08 1. Mustafa Kemal yeni Türk alfabesiyle ilgili şunları söylemektedir: “Her şeyden evvel, her gelişmenin ilk yapı taşı olan soruna değinmek isterim. Her araçtan evvel, büyük Türk milletine kolay bir okuma yazma anahtarı vermek gerekir. Büyük Türk milleti bilgisizlikten, az emekle kısa yoldan, ancak kendi güzel ve soylu diline kolay uyan böyle bir araç ile sıyrılabilir. Bu okuma yazma anahtarı ancak Latin esasından alınan Türk alfabesidir…” Utkan Kocatürk, Atatürk, s. 301 Buna göre yeni Türk alfabesiyle ilgili; l. Bütün gelişmelerin ilk temelidir. ll. Kolay bir okuma yazma için gerekli bir araçtır. lll. Halkın bir bölümünün tepkisini almıştır. yargılarından hangilerine ulaşılabilir? A) I ve II. B) I ve III. C) II ve III. D) I, II ve III. 2. 24 Kasım 1928’de yayımlanan Millet Mektepleri Teşkilatı Talimatnamesi; “Yeni Türk harfleriyle okuyup yazmayı bilmeyen ve hiçbir okula veya memuriyete devam etmeyen 16-45 yaş arasındaki her Türk vatandaşını evinin bulunduğu bölgede açılacak mektebe devam etmek ve okuyup yazmayı öğrenmekle yükümlü” kılmaktaydı. Millet Mekteplerinin temel özellikleri şunlardı:  45 yaşını geçmiş vatandaşlar da isterlerse Millet Mek- teplerine katılabileceklerdi.  Talimatnameye göre eski harfleri bilenler 2, bilmeyenleler 4 aylık bir eğitime tabi tutulacaktı. Yeni harf- leri bilenler ise Millet Mekteplerine devam etmek zorunda değildi. Ancak bunların da sınav kurullarına başvurmak suretiyle diploma almaları gerekmekteydi.  Millet Mektepleri, okul binası bulunan kasabalarda okul binalarında ve sabit olacak, okul binası bulun- mayan yerlerde ise uygun bir yerde veya açık havada gezici kurslar şeklinde çalışacaktı.  Millî Eğitim Bakanlığı Millet Mekteplerinde kullanılmak üzere özel alfabeler ve iri harfli okuma kitapları bastırmıştı.  Mektepler, öğretmenler tarafından yönetilecek ve öğretmenler bu hizmetlerine karşılık maaşlarından ayrı bir ücret alacaklardı.  Yine Talimatname’ye göre Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa, Millet Mekteplerinin başöğretmeniydi.  Gündüz kurslarına ek olarak çalışanlar için gece kursları da açılmıştı. Bu şartlar altında kurulan Millet Mekteplerine kadın ve erkek bütün vatandaşlar büyük bir ilgi gösterdi. Hatta bazı yerlerde kadınların kurslara daha büyük bir istekle devam ettiği görülmekteydi. ( https://tarihibilgi.org/millet-mektepleri/) Buna göre Millet Mektepleri ile ilgili aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılamaz? A) Yapılan çalışmaya tüm vatandaşlar ilgi göstermiştir. B) Yeni harfleri öğretmek ve okuryazar oranını arttırmak amacıyla açılmıştır. C) Verilen eğitim çağın gereksinimlerinin üstünde ve uygulamalı olarak verilmiştir. D) Yeni harflerle okuyup yazmayı bilmeyen 16-45 yaş arasındaki her Türk vatandaşı için zorunludur. 139


Test 08 3. Avrupalı tarihçiler Türkleri sarı ırka mensup sayıyorlar, yağmacı, istilacı ve barbar bir kavim olarak nitelendiriyorlardı. Mustafa Kemal, ders kitaplarında da yer alan Türkler aleyhindeki yanlış, kasıtlı yargıların ve bakış açılarının düzeltilmesini istemiştir. Türklerin köklü bir tarihi geçmişe sahip bir millet olduğunu ve medeniyete önemli katkılar sağladığının araştırılması gerektiğini söylemiştir. 28 Nisan 1930 tarihinde Mustafa Kemal’in direktifleriyle 16 üyeden oluşan Türk Tarihini Tetkik Heyeti oluşturulmuştur. Bu kurul hızla çalışmalara başlamış ve Türk Tarihinin Ana Hatları adıyla ilk çalışmayı yayımlamıştır. 12 Nisan 1931’de Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti adıyla yeniden teşkilatlanan kurumun adı 1935 yılında Türk Tarih Araştırma Kurumu olarak değiştirilmiş, daha sonra Türk Tarih Kurumu olmuştur. Buna göre Türk Tarih Kurumunun kurulmasında; l. Türkler aleyhindeki yanlış, kasıtlı yargıların ve bakış açılarının değiştirilmek istenmesi, ll. Türkçenin yabancı dillerin etkisinden kurtarılıp bir bilim dili hâline getirilmek istenmesi, lll. Türk milletinin, dünya tarihine yön veren önemli milletlerden biri olduğunun kamuoyuna anlatılmak istenmesi amaçlarından hangilerinin etkili olduğu söylenebilir? A) I ve II. B) I ve III. C) II ve III. D) I, II ve III. 4. Atatürk milletlerin doğuşu, sürekliliği, bağımsızlığı ve yükselişi ile dil arasındaki sıkı bağı çok iyi gördüğü içindir ki Türk Dil Kurumunu kurmuştur. Atatürk’ün dil konusuna gösterdiği yakın ilgi onun Türk kültürüne verdiği önemin sonucu idi. Atatürk “Millî duygu ile dil arasındaki bağ çok kuvvetlidir. Dilin millî ve zengin olması, millî duygunun gelişmesinde başlıca etkendir. Ülkesini, yüksek istiklalini korumasını bilen Türk milleti, dilini de yabancı dillerin bo- yunduruğundan kurtarmalıdır.” sözleriyle dilin önemine ve dil alanındaki çalışmaların amacına vurgu yapmıştır. Verilen metinden hareketle aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılamaz? A) Türk ulusu dilini yabancı dillerin esaretinden kurtarmalıdır. B) Millî duygunun gelişmesinde dilin millî ve zengin olması gerekir. C) Bir dile yabancı dillerden yeni kelimelerin girmesiyle o dil daha da zenginleşir. D) Milletlerin doğuşu, sürekliliği, bağımsızlığı ve yükselişi ile dil arasında bir irtibat vardır. 5. Dârülfünunun modernize edilmesi için İsviçreli Prof. Dr. Albert Malche (Albırt Malç) Türkiye’ye davet edildi. Gerekli incelemeleri yapan Malche tespit ve önerilerini bir rapor hâlinde sundu. Malche, hazırladığı raporda şu önerilere yer verdi: • Bilimsel araştırmalara ve yabancı dil eğitimine ağırlık verilmelidir. • Öğretim üyelerinin bilimsel seviyeleri yükseltilmelidir. • Spor tesisleri, pansiyon ve yemekhaneler yapılmalıdır. • Eğitim faaliyetlerini desteklemek için kongreler ve konferanslar düzenlenmelidir. Bu öneri raporunun hazırlanmasında aşağıdakilerden hangisinin yetersizliğinin etkili olduğu söylenemez? A) Öğretim kadrosunun B) Yabancı dil bilgisinin C) Sosyal olanakların D) Üniversite sayısının 140


Ünite 04 Toplumsal Alandaki Gelişmeler - 1 Test 09 1. Mustafa Kemal, kıyafet konusunda Türk toplumunun çağdaş bir görünüme kavuşmasından yanaydı. Mustafa Kemal, çağ- daş bir görünümden uzak olan fesin yerini Batı’da kullanılan şapkanın almasını istemekteydi. 24 Ağustos 1925’te Kasta- monu seyahati sırasında şapka giyerek bu giysiyi halka tanıt- mıştır. İnebolu ve Kastamonu gezilerinden sonra 1 Eylül 1925’te başkente dönen Mustafa Kemal, şapkayı benimse- yen Ankaralılar tarafından karşılanmıştır. Mustafa Kemal Kas- tamonu gezisinden yaklaşık bir ay sonra yeni bir yurt gezisine çıkarak yeni inkılaba karşı halkın sağladığı uyumu görmek istemiştir. İlk denemelerin başarı ile sonuçlanması üzerine, Konya Mebusu Refik Bey ve arkadaşlarının teklifi ile 25 Ka- sım 1925’te 671 sayılı “Şapka Giyilmesi Hakkında Kanun” kabul edilmiştir. Buna göre Atatürk’ün bu tutumu; l. Halka öncülük yaptığı, ll. Lider olma özelliğinden faydalandığı, lll. Yenilikler için ortam hazırlamaya önem verdiği durumlarından hangilerini göstermektedir? A) I ve II. B) I ve III. C) II ve III. D) I, II ve III. 2. Tekkeler, tarikat mensuplarının ibadet ettikleri yerler olup bunların küçüklerine de zaviye deniliyordu. Selçuklular Dönemi'nde Anadolu’nun, Osmanlı Dönemi'nde ise Ru- meli’nin Türkleşmesi ve İslamlaşmasında tekke ve tari- katlar önemli rol oynamıştı. Tarikatlar, Osmanlı Devle- ti’nin ilk dönemlerinde İslam dininin birlik, beraberlik ve kardeşlik duygularını halka işlemişler ve toplumla devlet arasında uzlaştırıcı bir rol üstlenmişlerdi. Ancak bu ku- rumlar zamanla uzlaştırıcı rolünden uzaklaşmaya, birlik ve beraberlik duygusunu zayıflatmaya başladılar. Bu kurumlardaki görevliler, kendi menfaatleri için halkın dinî duygularını istismar eder hâle geldiler. Hatta Millî Mücadele yıllarında yabancı ajanlar, bazı tekkelere sızmış ve bu tekke yöneticileri üzerinden halkı isyana teşvik etmişlerdi. Cumhuriyet’in ilanından sonra da şeyh unva- nını kullanan bazı kişiler devlete karşı ayaklanma çıkarmışlardı. Bu gelişmeler üzerine “Tekke ve Zaviyelerin Kapatılması Hakkındaki Kanun” çıkarılarak tekke ve zaviyeler 1925 yılında kapatıldı. Aynı kanunla şeyh, derviş, mürit, dede ve seyit gibi unvanların kullanılması ve bu unvanların sembolü hâline gelmiş elbiselerin giyilmesi de yasaklandı. Buna göre Tekke ve Zaviyelerin Kapatılması Hakkındaki Kanun ile ilgili aşağıdaki yargılardan hangisi- ne ulaşılamaz? A) Halkın dinî duygularının kötüye kullanılması önlenmiştir. B) Siyasi alanda Türk ulusunun dünyaya ayak uydurması sağlanmıştır. C) Ayrıcalıkların kaldırıldığı eşit bir toplum oluşturulmaya çalışılmıştır. D) Toplumsal alanda çağdaşlaşma ve laikleşme adına önemli bir adım atılmıştır. 141


Test 09 3. Osmanlı Devleti’nde takvim, saat, rakam ve ölçü birimleri Batılı devletlerin kullandıklarından farklıydı. Ülke içinde de ölçü birimlerinde birlik ve tutarlılık yoktu. Bunun üzerine TBMM şu yenilikleri yapmıştır. TAKVİM SAAT RAKAMLAR UZUNLUK AĞIRLIK ÖLÇÜSÜ ÖLÇÜSÜ Osmanlı Hicri takvim Alaturka saat Arap rakamları BİRİMLERİ BİRİMLERİ Devleti Rumi takvim Dönemi'nde Arşın Okka, dirhem kulaç kantar Cumhuriyet Dönemi'nde Miladi takvim Alafranga saat Uluslararası Metre Kilogram rakamlar Buna göre bu alanda yapılan çalışmaların sonuçları için aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz? A) Toplumda birlik ve beraberlik duygusu güçlenmiştir. B) Türk milletinin modern dünyaya ayak uydurması sağlanmıştır. C) Batı dünyası ile aramızdaki farklılıklar ortadan kalkmıştır. D) Ticaret ve ekonomi alanlarında işlemler kolaylaşmıştır. 4. Osmanlı Devleti’nde kişilerin kimliklerinin saptanmasında büyük güçlüklerle karşılaşılıyordu. Kişiler isimleri- nin, lakaplarının ve bulunduğu yerlerin aynı olması yüzünden karıştırılıyordu. Özellikle okul, tapu, miras, vergi toplama, askerlik ve devlet kurumları tarafından yürütülen diğer işlerde bu benzerlik ciddi sorunlara yol açı- yordu. Örneğin; vatandaşlar herhangi bir işlem sırasında Kayserili Yusuf oğlu Ziya gibi isimlerle çağrılıyorlardı. Bazen mahkemelerde, suçluların yerine suçsuz insanlar bile ceza alabiliyordu. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bu tür sorunların çözümü için aşağıdaki kanunlardan hangisini çıkar- dığı söylenebilir? A) Medeni Kanun B) Kabotaj Kanunu C) Soyadı Kanunu D) Tevhid-i Tedrisat Kanunu 5. 1926’da kabul edilen Medeni Kanun ile Türk kadını aile ve iş hayatında, sosyal ve ekonomik hayatta söz ve karar sahibi olmuştur. Medeni Kanun’u, Türk kadınına siyasi hakların verilmesi izlemiştir. 3 Nisan 1930’da belediye seçimlerinde, 26 Ekim 1933’te muhtar ve ihtiyar heyetlerine, 5 Aralık 1934’te milletvekili seçimlerinde kadınlara seçme ve seçilme hakkı verildi. İsviçre dahil bazı Avrupa ülkelerinde bile kadınların oy kullanama- dığı bir dönemde, Türk milletinin böyle bir adımı atması Türkiye’de insan hakları ve demokrasinin gelişmesi açısından son derece önemlidir. Buna göre kadınlara verilen haklarla ilgili aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılamaz? A) Türk kadını bazı Avrupa ülkelerinden önce siyasi haklarını elde etmişlerdir. B) Meclise birçok Türk kadını girerek siyasi haklarını kullanmışlardır. C) Sosyal ve ekonomik haklarından sonra siyasi haklarını da kazanmışlardır. D) Türkiye’de insan hakları ve demokrasinin gelişmesine katkıda bulunmuştur. 142


Ünite 04 Toplumsal Alandaki Gelişmeler - 2 Test 10 1. Haberde verilen bilgilere göre; l. Toplum daha çağdaş bir görünüme kavuşmuştur. ll. Giyim kuşam konusundaki kargaşaya son verilmiştir. lll. Kıyafet alanında yapılan bu yenilik yasayla güvence altına alınmıştır. yargılarından hangilerine ulaşılabilir? A) I ve II. B) I ve III. C) II ve III. D) I, II ve III. 2. 21 Haziran 1934’te TBMM’de kabul edilen Soyadı Kanunu’ndan hemen sonra, 26 Kasım 1934 tarihinde TBMM’de Lakap ve Unvanların Kaldırılmasına Dair Kanunu kabul edildi. Bu kanunun uygulanmasıyla toplum içinde bazı derece ve ayrıcalık durumlarını belirten unvanlar kaldırıldı. Bu yasaya göre;  Ağa, hacı, hafız, hoca, molla, efendi, bey, beyefendi, paşa, hanım, hazretleri gibi unvanların ve lakapların kullanılması yasaklanmış,  Erkek ve kadın yurttaşlar, yasa karşısında ve resmî belgelerde yalnız adlarıyla anılmışlardır. Buna göre aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılamaz? A) Millî kültürün korunmasına önem verilmiştir. B) Çağdaş bir toplum oluşturulmak amaç edinilmiştir. C) Lakapların soyadı olarak kullanılması önlenmek istenmiştir. D) İnsanları çeşitli özelliklerine göre sınıflandıran bir anlayış son bulmuştur. 143


Test 10 3. 1926 yılında çıkarılan Medeni Kanun ile Türk kadını; evlenme, boşanma ve miras gibi konularda erkeklerle aynı haklardan yararlanmaya başladı. Ayrıca istedikleri mesleğe yönelme hakkını da elde ettiler. Böylece sosyal ve ekonomik hayatta da kadın-erkek eşitliği sağlanmış oldu. Siyasal alanda da kadın-erkek eşitliğinin sağlanması için bazı çalışmalar yapıldı ve Türk kadını siyasi haklarını kazandı. Buna göre aşağıda görselleri verilen kadınlarımızdan hangisinin elde ettiği kazanım metinde altı çizili bölümle ilişkilendirilemez? A) B) Sadiye Hanım Jale İnan Türkiye’nin İlk Kadın Belediye Başkanı Türkiye’nin İlk Kadın Arkeoloğu C) D) Gül Esin Hanım Satı Kadın Türkiye’nin İlk Kadın Muhtarı Türkiye’nin İlk Kadın Milletvekili 4. 1935 yılında Ankara’da 12. Milletlerarası Kadın Kongresi toplandı. 18-24 Nisan 1935 tarihinde yapılan bu kongrede ağırlıklı olarak dünya kadınlarının siyasal hakları ele alınmıştır. Kongre sekreterliğince Atatürk’e bir teşekkür telgrafı gönderilmiştir. Atatürk bu telgrafa “Siyasal ve sosyal hakların kadınlarca kullanılmasının, insanlığın mutluluğu ve prestiji bakımından gerekli olduğuna inanmaktayım.” cevabını vermiştir. 1935 yılı Milletlerarası Kadın Kongresi Genel Sekreteri Bompas Türk kadınına verilen hak ve özgürlükler konusunda şunları söylemektedir: “Türk kadınına verilen hak ve özgürlükler bütün dünya kadınları için çok cesaret vericidir ve mücadelelerinde onlara yardımcı olacak bir güçtür. Biz Avrupalı kadınlar Türk kadınlarına cidden gıpta ediyoruz.” Zafer Toprak, “Türkiye’de Siyaset ve Kadın: Kadınlar Halk Fırkasından Arsıulusal Kadınlar Birliği Kongresi’ne 1923-1935”, s.11 Metinde verilen bilgilere göre aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılamaz? A) Kadın hakları uluslararası alanda gündeme gelmiştir. B) Atatürk’e göre kadınların haklarını kullanması insanlığın mutluluğu açısından gereklidir. C) Avrupalı tüm kadınlar bütün demokratik ve hukuki haklarını Türk kadınından sonra almışlardır. D) Türk kadınına verilen hak ve özgürlükler bütün dünya kadınları için umut olmuştur. 144


Ünite 04 Ekonomi Alanındaki Gelişmeler - 1 Test 11 1. Yabancı devletlere verilen kapitülasyonlar Osmanlı topraklarının yabancı mallarla, ürünlerle dolmasına ne- den olmuştu. Bunun sonucunda yerli sanayi çökmüş ve ülke ekonomisi çok ağır bir darbe almıştı. Gelirleri ile giderlerini karşılayamaz hâle gelen devlet, dışarıdan borç almış ancak borçlarını ödeyemeyip kısa sürede iflas etmişti. Bunun üzerine alacaklı devletler tarafından kurulan Düyûn-u Umûmiye Teşkilatı, devletin bazı gelirlerine ve vergilerine el koymuştu. Ayrıca ülkedeki birçok demir yolu ve liman yabancı şirketler tarafından işletiliyordu. Tüm bunların etkisiyle Osmanlı Devleti ekonomik bağımsızlığını kaybetmişti. Bu problemin mut- laka ortadan kaldırılması, yeni Türk devletinde siyasi bağımsızlığın yanında ekonomik bağımsızlığın da sağ- lanması gerekiyordu. Bunun yanında sosyal devlet anlayışına sahip olan devletimiz, halkın refahını artıracak çalışmalar yapmak zorundaydı. Yerli ve millî bir ekonominin oluşturulması için çalışmalar yapıldı. Buna göre aşağıdakilerden hangisi yapılan bu çalışmalar arasında gösterilemez? A) Aşar vergisinin kaldırılması B) Türkiye İktisat Kongresi'nin toplanması C) Teşvik-i Sanayi Kanunu’nun kabul edilmesi D) Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun kabul edilmesi 2. Mustafa Kemal’in isteği doğrultusunda devletin içinde bulunduğu ekonomik koşulları belirlemek, ekonomik kalkınma için ortak amaçları tespit etmek ve bu amaçları gerçekleştirecek yöntemleri araştırmak amacıyla 17 Şubat 1923’te Türkiye İktisat Kongresi, Kâzım Karabekir başkanlığında İzmir’de toplandı. Millî bir ekonomi politikası oluşturma hedefi doğrultusunda çalışmalar yapan kongreye, ülkenin birçok yerinden gelen çiftçi, sanayici, tüccar, işçi, memur temsilcilerinin oluşturduğu 1135 delege katıldı. Buna göre kongreye farklı meslek gruplarından temsilcilerin katılmasının aşağıdakilerden hangisine olanak sağladığı söylenebilir? A) Sendikalaşmanın sağlanmasına B) Uluslararası alanda gündem oluşturulmasına C) Bu mesleklere has sorunların dile getirilmesine D) İşsizlik ve ücret probleminin ortadan kaldırılmasına 3. 17 Şubat 1923’te toplanan Türkiye İktisat Kongresi, 4 Mart 1923 tarihine kadar çalışmalarını sürdürdü. Kong- rede çok önemli kararlar alındı ve Misak-ı İktisadi (Ekonomi Andı) kabul edildi. Kongrede alınan kararlardan bazıları şunlardır: • Küçük üretimden, fabrikalara geçilmelidir. • Sanayi desteklenmeli ve millî bankalar kurulmalıdır. • Ham maddesi yurt içinde bulunan sanayi dalları kurulmalıdır. • Türk vatandaşları yerli malı kullanımına teşvik edilmelidir. • Özel girişime kredi sağlayacak devlet bankaları kurulmalıdır. Bu kararlardan hareketle; l. Millî ekonomi oluşturma, ll. Yerli yatırımcıyı destekleme, lll. Ekonomiyi yabancı sermayeye dayandırma hedeflerinden hangilerinin amaçlandığı söylenebilir? A) I ve II. B) I ve III. C) II ve III. D) I, II ve III. 145


Test 11 4. Türk Milletinin Ekonomik Kalkınma Yemini veya Misak-ı iktisadi Kararları  Türkiye, milli sınırları içinde, tam bağımsızlığı ile dünya barışının ve gelişmesinin üyesidir. Türkiye halkı, millî egemenlik ve bağımsızlığından kanı ve canı pahasına da olsa taviz veremez. Millî ege- menliğe dayalı meclis ve hükûmetinin yardımcısıdır. Türkiye halkı, yıkıcı değil yapıcıdır. Bütün çalış- ması ülkesinin ekonomik kalkınmasına yöneliktir.  Türkiye halkı, ülkesinin altın hazinesi değerinde olduğunun bilincindedir. Ormanlarını evladı gibi se- ver. Madenleri kendi millî gelişimi için işletir. Varlıklarını herkesten fazla tanımaya çalışır. Türkiye halkı tüketimini kendi ürünü ile karşılamaya çalışır. Çok çalışır. Zaman, varlık ve ithalatta israftan kaçar. Millî üretimi gerçekleştirmek için gece gündüz çalışmak kararlılığındadır.  Savaş ve yoksulluk nedeniyle eksilen nüfusumuzu artırmak, hayat ve sağlığımızı korumak zorunda- yız. Türk halkı çevre temizliğine önem verir, doğal çevreyi korur. Güçlü bir bedene sahip olmak için, ata sporu olan binicilik, nişancılık, avcılık, denizcilik gibi sporlarla vücudunu geliştirir. Hayvanlarına da önem vererek cinslerini düzeltir ve miktarlarını çoğaltır.  Türk halkı, dinine, milliyetine, toprağına, hayatına ve kurumlarına düşman olmayan milletlere daima dost- tur. Yabancı sermaye düşmanı değildir. Ancak kendi yurduna, kendi diline ve kanununa uymayan kuruluş- larla ilişkide bulunmaz. İlim ve sanat yeniliklerini nerede olursa olsun, doğrudan doğruya alır.  Türk halkı özgüvenle, özgürce çalışmayı sever. İşlerinde sınırlama istemez. Türk halkı hangi sınıf ve meslekte olursa olsun, candan kardeştirler. Meslek, zümre itibarıyla el ele vererek birlik oluştururlar. Ülkelerini ve birbirlerini tanımak, anlaşmak için birlikte seyahatler düzenlerler. Türk ailesi, kadını ve kocası ile birlikte, çocuklarını bu ekonomik yemine göre yetiştirir. Afet İnan, İzmir İktisat Kongresi, s. 19- 20 (Özetlenmiştir.) Buna göre Türk halkı ile ilgili aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılamaz? A) Millî üretimi gerçekleştirmek için fedakârlıkta bulunur. B) Bütün yabancı kuruluşlarla işbirliği yapar. C) Çocuklarını Türk Milletinin Ekonomik Kalkınma Yeminine göre yetiştirir. D) Türk halkı ülkesinin ekonomik kalkınmasına yönelik olarak çalışır. 5. Türkiye İktisat Kongresi’nde, Kongre Başkanı Kazım Karabekir Paşa’nın Konuşması: İzmir İktisat Kongresi’nde alınan kararlar, millî bağımsızlığını kazanan milletimize ekonomik bağımsızlığın yolunu açmıştır. Artık denizlerde Türk yapımı gemilerimiz bizim bayrağımızı dalgalandıracak. Kara yollarımızda bizim otomobillerimiz, demir yollarında bizim trenlerimiz seyredecek. Hava sahamız Türk yapımı jetler, uçaklar ve hava araçlarıyla donanacak. Yerin altında madencilerimiz, üstünde çiftçilerimiz, sanatkarlarımız, işçilerimiz, fabrika ve sanayi kuruluşlarımızı inşa edecekler. Tüccarlarımız ticarethaneleri ve bankalarıyla kâinatta yeni bir Türk dünyası oluşturacaklar. Ve biz, Türkiye’nin çocukları ekonomi alanındaki zaferlerimizle dünyada barışı yeniden inşa edeceğiz. Afet İnan, İzmir İktisat Kongresi, s. 86 - 90 (Özetlenmiştir.) Buna göre Türkiye İktisat Kongresi için; l. Millî bir ekonominin yol haritasını çizmiştir. ll. Kongre’de alınan kararlar ekonomik bağımsızlığın yolunu açmıştır. lll. Yeni Türk Devleti’nin izleyeceği ekonomik program ve kalkınma hedefleri belirlenmiştir. yargılarından hangilerine ulaşılabilir? A) I ve II. B) I ve III. C) II ve III. D) I, II ve III. 146


Ünite 04 Ekonomi Alanındaki Gelişmeler - 2 Test 12 1. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda halkın yarıdan fazlası tarımla uğraşıyordu. Fakat zamanın modern tarım teknikleri kullanılmıyor eski yöntemlerle tarım yapılıyordu. Köylüler, ağır ve zorlu koşullarda büyük emekler harcayarak ancak geçinebilecekleri kadar ürün elde edebiliyorlardı. Ayrıca köylüden “aşar” adıyla ürettikleri ürünün %10’u vergi olarak alınmaktaydı. Zamanla bu oran daha da ağırlaşarak %12,5’e çıkmıştı. Ancak hal- kın bu vergiyi ödeyecek gücü yoktu. Köylünün durumunu iyileştirmek için oranı oldukça yüksek ve köylünün sırtında bir yük olan aşar vergisi 17 Şubat 1925 tarihinde kaldırıldı. Buna göre aşar vergisinin kaldırılmasıyla ilgili; l. Devlet, önemli bir vergi kaynağından vazgeçti. ll. Köylü, üzerindeki ağır bir ekonomik yükten kurtulmuş oldu. lll. Vergi kaygısıyla işlenmeyen topraklar ekonomiye kazandırıldı. yargılarından hangilerine doğrudan ulaşılabilir? A) I ve II. B) I ve III. C) II ve III. D) I, II ve III. 2. Atatürk Orman Çiftliği Atatürk, modern tarımı geliştirmek istiyordu. Bu amaçla 1925 yılının ilkbaharında, ülkenin tanınmış tarımcılarını köşke çağırttı. Ankara civarında modern bir çiftlik kurmak istediğini ve uygun bir arazi bulmaları emrini verdi. Atatürk, Orman Çiftliği’nin şimdiki yerini seçtiği zaman, arazinin verim durumu hakkında yerli ve yabancı uzmanların görüşünü istemişti. Davet edilen uzmanların verdikleri raporlar içinde bu topraklar üzerinde herhangi bir tarım faaliyetinin yapılamayacağını iddia edenler oldu. Çiftlik için ağacın bile yetişmediği bir yeri tercih eden Atatürk, Türk tarımına örnek olacak olan Orman Çiftliği’nin Atatürk Orman Çiftliği kuruluş çalışmalarıyla yakından ilgilendi. Bizzat çalışma- larını yönettiği ve ülke tarımına örnek olacak Gazi Orman Çiftliği’ni kurmak üzere çalışmaları başlattı. Atatürk, Orman Çiftliği’ni kurarak ülke çiftçisine uygulamalı eğitim alabilecekleri bir tarım alanı oluşturdu. Bu sayede modern tarım tekniklerinin ilk örneklerini Türkiye tarımına hediye etti. Atatürk, tarımı geliştirmek amacıyla Tarım Kredi Kooperatiflerini ve Devlet Üretme Çiftliklerini kurdu. Topraksız köylülere toprak dağıtmak amacıyla toprak reformunu başlattı. Atatürk, 1937’de bütün tesis, hayvan varlığı ve demirbaşları ile beraber tasarrufu Orman Çiftliği ile birlikte diğer çiftliklerini hazineye bağışladı. Atatürk Orman Çiftliği, Tarım ve Orman Bakanlığı’na bağlı olarak faaliyetlerini sürdürmektedir. www.aoc.gov.tr Metinde verilen bilgilerden hareketle aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılamaz? A) Atatürk tarımda modern teknik ve yöntemlerden yanadır. B) Tarımı geliştirmek amacıyla çeşitli kurum ve kuruluşlar kurulmuştur. C) Üretime başladıktan sonra geri ödenmek üzere topraksız köylülere toprak dağıtılmıştır. D) Atatürk Orman Çiftliği’nin kurulması çiftçi eğitimine olumlu bir katkı sağlamıştır. 147


Test 12 3. Millî ekonominin temeli tarımdadır. Bunun içindir ki tarımda kalkınmaya büyük önem vermekteyiz. Köylere kadar yayılacak programlı ve pratik çalışmalar, bu amaca erişmeyi kolaylaştıracaktır. Fakat bu yaşamsal işi yerinde bir şekilde amacına ulaştırabilmek için ilk önce sağlam araştırmalara dayalı bir tarım politikası saptamak ve onun için de her köylünün ve bütün vatandaşların kolayca kavrayabileceği ve severek uygulayabileceği bir tarım düzeni kurmak gerekir. TBMM Zabıt Ceridesi, C 20, Dönem 5, s. 3 (Düzenlenmiştir.). Buna göre tarımda kalkınmanın amacına ulaşabilmesi için aşağıdakilerden hangisinin öncelikle yapıl- ması gereklidir? A) Ürünleri satacak pazarları araştırma B) Sağlıklı bir tarım politikası oluşturma C) Sosyal devlet anlayışını benimseme D) Çiftçiden alınacak vergi oranlarını tespit etme 4. Çiftçinin tarım aleti, makine ve gübre ihtiyacını karşılamak, tarımın bilimsel yöntemlerle yapılması, teknik eleman ve ziraat mühendisi yetiştirmek, çiftçinin fazla ürününü alıp depolamak için çeşitli kurum ve kuruluşlar açılmıştır. Bu duruma aşağıdaki kurum ve kuruluşlardan hangisi örnek olarak gösterilemez? A) B) C) D) Ankara Hıfzıssıhha Türkiye Zirai Donatım Ankara Ziraat Mektebi Toprak Mahsulleri Ofisi Enstitüsü Kurumu 5. Cumhuriyet’in ilk yıllarında 11 Şubat 1925’te başlayan Şeyh Sait İsyanından yaklaşık altı gün sonra 17 Şubat 1925’te aşar vergisi kaldırıldı. Oysa daha bir yıl evvel 1924 bütçesi müzakerelerinde Maliye Bakanı Abdülhalik (Renda) Bey, aşarın kaldırılması ile ilgili talepleri, verginin mali işlevinin önemi dolayısıyla gerçekçi olmadıkları gerekçesi ile reddetmişti. Ancak yine de Atatürk’ün 1 Mart 1924 tarihli açılış konuşmasından da böyle bir önerinin var olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla liberal eğilimli Fethi Bey Hükûmeti'nce; aşar, bu Hükûmetin son icraatlarından birisi olarak; acele ile gerek komisyon ve genel kurulda pek de tartışılmadan kaldırıldı. Güneri Akalın, Atatürk Dönemi Maliye Politikaları, s.39-40 Buna göre aşar vergisinin acele bir şekilde kaldırılması aşağıdakilerden hangisi ile açıklanabilir? A) Devletçilik ilkesinin uygulanıyor olması B) 1924 bütçesinde gelirin giderden fazla olması C) Diğer ekonomik kaynaklardan gelir sağlanması D) Yeni düzene köylüden destek istenmesi 148


Ünite 04 Ekonomi Alanındaki Gelişmeler - 3 Test 13 1. 1933 yılından itibaren planlı ekonomi dönemine geçildi. Beşer yıllık hazırlanan kalkınma planlarının birincisin- de başarılı olundu. Bu dönemde ağır sanayinin temelini oluşturan büyük sanayi kuruluşları açıldı. Buna göre bu dönemde açılan sanayi kuruluşlarından hangisi farklı bir alanla ilgilidir? A) B) Kırıkkale Barut Fabrikası (1939) Karabük Demir Çelik Fabrikası (1939) C) D) İlk Türk Tank İmalatı(1936) Ankara Uçak Motoru Fabrikası (1945) 2. Devlet, dışa bağımlılığı azaltmak adına birinci derece ihtiyaç maddelerini üretmek için harekete geçti. 1927’de Teşvik-i Sanayi Kanunu çıkarıldı. Bu kanunla devlet, özel girişime destek sağlamayı millî sermayeyi güçlen- dirmeyi yerli sanayiyi kurmayı amaçladı. Teşvik-i Sanayi Kanunu ile millî sermayeye ucuz devlet arazisi ve binaları tahsis edilecek, taşıma indirimleri ve vergi muafiyeti sağlanacaktı. Bu kanun 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı’na kadar özellikle çimento, şeker ve dokuma sektörlerinde üretim artışını sağladı. Ancak Dünya Ekonomik Bunalımı kanunun tam anlamıyla uygulanmasını engelledi. Buna göre Teşvik-i Sanayi Kanunu ile ilgili aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılamaz? A) Girişimciye vergi kolaylığı sağlamıştır. B) Özel sektörün sanayi kurma çalışmalarına yardımcı olmuştur. C) Kalkınmayı hızlandırmak ve ekonomiyi canlandırmak istemiştir. D) Dünya Ekonomik Bunalımı sadece bazı sektörlerin üretimini engellemiştir. 3. Cumhuriyet Hükûmeti, Fransızlara ait Ereğli Şirketi ile 28 Kasım 1936 günü bir devir sözleşmesi (millileştirme ve devletleştirme) imzaladı. Bu sözleşme 31.3.1937 gün ve 3146 sayılı Yasa ile onaylandı. Bu Yasayla Zonguldak limanı, demir yolu ve madenlerle, Kozlu ve Kilimli demir yollarının işletilmesi Ereğli Şirketi’nden devralındı ve havzadaki deniz işleri tekel altına alındı. 30.5.1940 gün ve 3867 sayılı Yasayla Ereğli Kömür Havzası’ndaki ocakların devlet tarafından işletilmesi kararlaştırıldı. 11.6.1937 gün ve 3241 sayılı Yasayla da Ereğli Kömürleri İşletmesi kuruldu. Diğer yabancı sermayeli şirketlerin elindeki ocaklar da 30.5.1940 gün ve 3867 sayılı Yasa (“Füzyon Kanunu”) uyarınca ve İcra Vekilleri Heyetinin 15.10.1940 gün ve 2/14547 sayılı kararnamesine göre, 1940 yılı aralık ayı başından itibaren devlet tarafından satın alındı. Yıldırım Koç, Atatürk’ün Millileştirmeleri Ve Devletleştirmeleri, Günümüzün Özelleştirmeleri, s.4 Buna göre yabancılar tarafından işletilen tesislerin, parası ödenerek satın alınması aşağıdaki Atatürk ilke- lerinden en çok hangisiyle ilgilidir? A) Devletçilik B) Cumhuriyetçilik C) Laiklik D) Halkçılık 149


Test 13 4. 1 Temmuz Denizcilik ve Kabotaj Bayramı Kapitülasyonlar Türk denizlerinde, yük ve yolcu taşıma 1 TEMMUZ hakkını Batılı devletlere vermişti. Deniz ulaştırmasının DENIZCILIK VE büyük bir bölümü ile önemli limanların işletilmesi KABOTAJ BAYRAMI yabancıların elindeydi. Bu nedenle Türkler, kendi 93. YIL DÖNÜMÜ KUTLAMA denizlerinde ticaret yapamaz durumda idi. Yabancı ETKİNLİKLERİ ülke gemilerine tanınan kabotaj ayrıcalığı Lozan Barış PROGRAMI Antlaşması'yla 1923 yılında kadırıldı. Bu sürecin tamamlanması için 815 sayılı \"Türkiye TÜM HALKIMIZ DAVETLIDIR. Sahillerinde Nakliyatı Bahriye (Kabotaj) ve Limanlarla Karasuları Dahilinde İcrayı San'at ve Ticaret Hakkındaki Kanun\" veya bilinen ismiyle Kabotaj Kanunu 20 Nisan 1926 yılında kabul edilmiş ve 1 Temmuz 1926 yılında yürürlüğe girmiştir. Bu kanunla Türk karasularında yolcu ve yük taşıma hakkı sadece Türk gemilerine verildi. Böylece Türkiye'nin denizlerinde de tam bağımsızlığı sağlanmış oldu. Denizlerde milli egemenliğin pekişmesini sağlayan bu kanunla her yıl 1 Temmuzda \"Denizcilik ve Kabotaj Bayramı\" kutlanmaktadır T.C. İSTANBUL VALİLİĞİ Istanbul Liman Başkanlığı Görselde verilen bilgilere göre Kabotaj Kanunu'nun sonuçları için; l. Türkiye’nin denizlerinde tam bağımsızlığı sağlanmış oldu. ll. Türk deniz ve limanlarında yük ve yolcu taşıma hakkı Türk vatandaşlarına devredildi. lll. Kabotaj Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 1 Temmuz günü, Kabotaj Bayramı olarak kutlanmaya başlandı. yargılarından hangilerine ulaşılabilir? A) I ve II. B) I ve III. C) II ve III. D) I, II ve III. 5. 1929’da başlayan “Dünya Ekonomik Krizi” Türkiye ekonomisini önemli ölçüde etkiledi. Krizin etkisiyle yatırım- lar iyice azaldı. Bunun üzerine devlet bir taraftan özel sektörü desteklemeye devam ederken diğer yandan da temel tüketim malzemelerine ve ağır sanayiye yönelik yatırımları kendisi yapmaya başladı. Dünya Ekonomik Krizi’nin etkisini azaltmak için “yerli malı sergileri” açıldı. “Millî İktisat ve Tasarruf Cemiyeti” kuruldu. Bu gelişmelerle; l. Yabancı sermayeyi serbest bırakma, ll. Halkı tasarruf yapmaya yönlendirme, lll. Yerli malı kullanımını teşvik etme amaçlarından hangilerinin gerçekleştirilmek istendiği söylenebilir? A) I ve II. B) I ve III. C) II ve III. D) I, II ve III. 150


Ünite 04 Sağlık Alanındaki Gelişmeler Test 14 1. Atatürk Dönemi’nde vatandaşların yaşadığı sağlık sorunlarının çözümü ve bu sorunların tekrar yaşanmaması için çalışmalar yapıldı. Atatürk, izlediği sağlık politikasının amaçlarını “Milletimizin sağlığının korunması ve kuvvetlendirilmesi, ölümün azaltılması, nüfusun artırılması, bulaşıcı ve salgın hastalıkların etkisiz hâle getirilmesi bu yolla millet bireylerinin dinç ve çalışmaya yetenekli bir hâlde sağlıklı vücutlar olarak yetiştirilmesi…” olarak belirtmiştir. www.kultur.gov.tr Buna göre Atatürk’ün izlediği sağlık politikasıyla ilgili; l. Türk halkının sağlığını koruma, ll. Bulaşıcı ve salgın hastalıkları azaltma, lll. Ekonomik gelişmeyi sağlayacak dinç nüfus yetiştirme hedeflerinden hangilerinin amaçlandığı söylenebilir? A) I ve II. B) I ve III. C) II ve III. D) I, II ve III. 2. 1928 yılında halk sağlığının korunmasına yönelik temel laboratuvar hizmetlerini yürütmek üzere Hıfzıssıhha Müessesesi kuruldu. 1930’da Umumi Hıfzıssıhha Kanunu çıkarıldı. Hıfzıssıhha Kanunu ile kolera, veba, tifo, tifüs, zehirlenme, çiçek, difteri, kızıl gibi hastalıkların ilgili birimlere bildirilme mecburiyeti getirildi. Bu tür salgın hastalıklar parasız tedavi edilmeye başlandı. Vatandaşların sağlık imkanlarından ücretsiz olarak yararlanması, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin aşa- ğıdaki niteliklerinden hangisi ile ilgilidir? A) Hukuk devleti B) Sosyal devlet C) Laik devlet D) Demokratik devlet 3. Aşağıdaki tabloda Cumhuriyet Dönemi'nde tedavi kurumları, hekim sayısı ve sağlık bütçesi verilmiştir. Hastane sayısı 1923 1925 1930 1935 Yatak sayısı 86 167 182 176 Hekim sayısı 9.561 11.398 13.038 Hekim başına düşen nüfus 6.437 728 1.182 1.625 Devlet bütçesinden sağlık hizmetlerine ayrılan pay (%) 554 16.480 12.220 9.270 19.860 2,6 2,0 2,4 2,2 Tabloda verilen bilgilere göre aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılamaz? A) Yatak sayısı sürekli artış göstermiştir. B) Kurum sayısı 1925 yılında yaklaşık iki katına çıkmıştır. C) Hekim sayısını artırmak için yurt dışına eğitim için öğrenci yollanmıştır. D) Devlet bütçesinden sağlık hizmetlerine ayrılan payın en az olduğu yıl 1930’dur. 151


Test 14 4. HİLALİ AHMER'DEN TÜRK KIZILAYI'NA, 150 YILLIK YARDIM ÇINARI Toplumsal dayanışmayı sağlamak, yoksul ve muhtaç insanlara barınma, beslenme ve sağlık yardımı ulaştırmak gibi önemli görevler üstlenen Türk kızılayı, kan, aetlere müdahele, sağlık, sosyal yardım, gençlik ve eğitim alanlarında faaliyet gösteriyor TÜRKKIZILAYI 1868 Dr. Marko Paşa Dr. Abdullah Bey Kırmızı Aziz Bey Serdar-ı Ekrem 1868 1877 Ömer Paşa 11 Haziran'da Dr. Marko Paşa, Dr. Abdullah Bey, Kırımlı Aziz Bey ve Serdar-ı Ekrem Ömer Paşa'nın girişimleriyle, \"Osmanlı Yaralı ve Hasta Askerlere Yardım Cemiyeti\" adıyla kuruldu Balkanlar'da başlayan çatışmalar sonucu Cemiyet, 14 Nisan'da \"Osmanlı Hilal-i Ahmer Cemiyeti\" adını aldı Osmanlı Hilal-i Ahmer Cemiyeti, Avrupa, Asya ve Kuzey Afrika'daki 1923 Osmanlı topraklarında şubelerini zaman içerisinde oluşturdu 1935 1947 \"Türkiye Hilalî Ahmer Cemiyeti\" adını aldı Atatürk tarafından \"Kızılay\" ismi verildi ve \"Türkiye Kızılay Cemiyeti\" adını aldı \"Türkiye Kızılay Derneği\" adını aldı SEMBOL: KIZILAY Örgütlenmenin başlangıcında Hilal-i Ahmer'e model olan haç sembolüne duyulan tepkiyi karşılamak ve Cemiyet'e kamuoyunun desteğini oluşturmak için girişimde bulunuldu 1907'de Londra'da yapılan toplantıya, Osmanlı İmparatorluğu temsilcisi olarak katılan Dr. Besim Ömer Paşa'nın ilk kez haç yerine \"ay\" sembolünün kullanılmasını önermesine olumlu yaklaşıldı. Bu gelişme, kurumun bütün Müslümanlar için çekici hâle gelmesini sağladı Kırmızı ay sembolü, Dr. Besim Ömer Paşa tarafından Londra'dan sonra Lahey Konferasnı'nda da önerildikten sonra, 10 Mayıs 1912'de toplanan 9. Washington Salib-i Ahmer Konferansı'nda resmen bütün devletler tarafından onaylandı Görselde verilen bilgilere göre Türk Kızılay’ı ile ilgili aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılamaz? A) Sağlık ve sosyal alanda birçok faaliyet yürütmüştür. B) Hasta, kimsesiz ve muhtaç durumdaki insanların ihtiyaçlarını karşılamıştır. C) İlk olarak Osmanlı Yaralı ve Hasta Askerlere Yardım Cemiyeti adıyla kurulmuştur. D) Günümüzde birçok ülkede açtığı temsilcilikleri vasıtasıyla hizmet vermektedir. 152


Ünite 04 İlelebet Cumhuriyet Test 15 1. Nutuk’un hazırlanışı ile ilgili Falih Rıfkı Atay şunları söylemiştir: “... Çalışma odasında yarı ayaküstü, yarı oturarak ve yüzlercesi arasından vesikalar ayırarak Nutuk’unu dikte ederdi. Yorulan değişirdi. Bir defasında pek genç bir arkadaşı baygınlık geçirmişti. Akşama doğru bir banyo aldıktan sonra, hiç dinlenmeden sofraya iner, o gün yazdıklarını bize okur veya okutur, hadiseler üzerinde terütaze bir muhakemeyle tartışmalar yapardı.” Anıtkabir Dergisi, Yıl: 2012, Sayı: 47, s. 13. Buna göre Nutuk’un hazırlanışı ile ilgili; l. Yayımlanması için yıllarca süre geçmiştir. ll. Yazım süreci çok yorucu ve zahmetli olmuştur. lll. Yazılan olaylar üzerine tartışmalar yapılmıştır. yargılarından hangilerine ulaşılabilir? A) I ve II. B) I ve III. C) II ve III. D) I, II ve III. 2. Mustafa Kemal, Nutuk adlı eserinde 1919-1927 yılları arasında Millî Mücadele ve inkılaplar dönemindeki olayları belgelere dayalı olarak anlatmıştır. Bu eser Büyük Nutuk veya Söylev adıyla anılmaktadır. Mustafa Kemal’in Samsun’a çıkışıyla başlayan eser, Gençliğe Hitabe’si ile sona ermektedir. Atatürk, Büyük Nutuk’unu 15-20 Ekim 1927 günlerinde TBMM toplantı salonunda, 6 günde okumuştur. Nutuk iç ve dış tehlikelere karşı Türkiye Cumhuriyeti’nin korunması yolunda Türk gençliğine yol gösterici bir eserdir. Ayrıca bağımsızlık ve çağdaşlık yolunda izlenmesi gereken hedefleri gösteren bir rehberdir. Buna göre Nutuk ile ilgili aşağıdaki yargılardan hangisi söylenemez? A) Tarih yapan ile yazanın aynı olması önemini daha da arttırmaktadır. B) Hazırlanmasında diğer devletlerin ve milletlerin de katkıları olmuştur. C) Millî Mücadele ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu hakkında en önemli eserdir. D) Türk gençliğine, iç ve dış tehlikelere karşı Türkiye Cumhuriyeti’ni koruması yolunda rehberdir. 3. Nutuk dünyada büyük ilgi görmüş ve yabancı dillere çevrilmiştir. İngilizce, Almanca, Fransızca, Rusça, Bul- garca, İtalyanca ve Kırgızca’ya çevrilen bu eser yayımlandığı günden günümüze kadar her dönemde Türkiye Cumhuriyeti’nin himayesinde gerçekleşmiştir. Bu durum esere resmi bir hüviyet kazandırmıştır. Nutuk’un Almanca çevirisi 1928 yılında iki cilt halinde “Dienenue Turkie 1919-1927” başlığı ile çıkmıştır. Nu- tuk’un Rusça dışındaki yabancı dillerde yayınlanması işi Almanya’nın Leipzig şehrindeki K.F. Kohler yayı- nevine verilmiş, kitabın Almanca, Fransızca ve İngilizce baskıları bu yayınevi, Rusça baskısı ise Sovyetler tarafından gerçekleştirilmiştir. Buna göre dünyadaki birçok dile çevrilen Nutuk ile ilgili aşağıdaki yargılardan hangisi söylenebilir? A) Evrensel bir kaynaktır. B) Dili sade bir eserdir. C) Dünyada en çok satan eserdir. D) Avrupa tarihi açısından en önemli bir eserdir. 153


Test 15 4. Gençliğe Hitabe Ey Türk Gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklalini, Türk Cumhuriyeti’ni, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir. Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel senin en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir... Ey Türk istikbalinin evladı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk İstiklal ve Cumhuriyeti’ni kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur! Mustafa Kemal Atatürk, Nutuk, s.1197 Mustafa Kemal’e göre Türk gençliğinin en önemli görevi aşağıdakilerden hangisidir? A) Çağdaşlaşma yolunda emin adımlarla yürümektir. B) Bulunduğu durumun olanak ve koşullarını hiç düşünmemektir. C) Eğitim ve kültür alanındaki çalışmaların gelişmesine katkıda bulunmaktır. D) Türk bağımsızlığını, Türk Cumhuriyetini sonsuza dek korumak ve savunmaktır. 5. Mustafa Kemal’in Onuncu Yıl Nutku’ndan bazı bölümler: “Yurttaşlarım! Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, temeli, Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti'dir. Bundaki başarıyı, Türk milletinin ve onun değerli ordusunun bir ve beraber olarak kararlı bir şekilde yürümesine borçluyuz. Fakat yaptıklarımızı asla yeterli göremeyiz çünkü daha çok ve daha büyük işler yapmak zorunluluğunda ve kararındayız. Yurdumuzu dünyanın en mamur ve en medeni memleketleri seviyesine çıkaracağız. Milletimizi en geniş refah vasıta ve kaynaklarına sahip kılacağız. Millî kültürümüzü, muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız. Çünkü Türk milletinin karakteri yüksektir, Türk milleti çalışkandır, Türk milleti zekidir. Çünkü Türk milleti millî birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir. Ve çünkü Türk milletinin yürümekte olduğu ilerleme ve uygarlık yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meşale, pozitif bilimdir. Türk milletinin tarihi bir vasfı da güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir. Büyük Türk milleti! On beş yıldan beri, giriştiğimiz işlerde başarı vadeden çok sözlerimi işittin. Bahtiyarım ki, bu sözlerimin hiçbirinde milletimin hakkımdaki itimadını sarsacak bir isabetsizliğe uğramadım... Asla şüphem yoktur ki Türklüğün unutulmuş büyük uygar vasfı ve büyük uygar niteliği, bundan sonraki ilerlemesi ile geleceğin yüksek uygarlık ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır.” (Utkan Kocatürk, Atatürk, s. 368) (Düzenlenmiştir.) Buna göre Mustafa Kemal’in gösterdiği hedefler arasında aşağıdakilerden hangisi gösterilemez? A) Güzel sanatları sevmek ve bu alanda ilerlemek B) Türk dilini yabancı dillerin esaretinden kurtarmak C) Millî kültürümüzü çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkarmak D) Vatanımızı dünyanın en bayındır ve en uygar memleketleri seviyesine çıkarmak 154