En İyi Deniz Resmi Yapan Ressam: İvan Ayvazovski

Denizi, dalgaları fazlasıyla gerçekçi şekilde resmeden ressam İvan Ayvazovski ve eserlerine dair bilinmesi gerekenler.
En İyi Deniz Resmi Yapan Ressam: İvan Ayvazovski

ivan ayvazovski, sanat dünyasında birçok kişinin "en iyi deniz resmi yapan ressam" olarak nitelendirdiği bir ressam. resimleri romantizm akımının en güzel örneklerindendir. aslen ermeni kökenlidir. 1817-1900 yılları arasında yaşamıştır. kırım'da doğduğu için karadeniz'in en güzel dalgaları ve manzaralarıyla birlikte, gezdiği yerlerdeki deniz manzaralarından deniz savaşlarına kadar 6000'in üzerinde eserini 19. yüzyıldan günümüze bırakmıştır. ki, bence de o dalgalar daha iyi resmedilemezdi herhalde:


saint petersburg'da sanat akademisini bitirdikten sonra, bir süre italya'da yaşamıştır. bir dönem, deniz manzaralarını resmetmekte usta olan fransız ressam philippe tanneur'ün asistanlığını yapmıştır. rusya'ya döndüğünde ise rus ordusunun baş ressamı olarak atanmıştır. rus imparatorluğu döneminde, o zamanın elitleri ve ordu mensuplarıyla yakın ilişkiler içinde olmuş ve döneminde çok saygı görmüştür. hatta anton çehov güzel bir şeyi tanımlamak için "ayvazovski'nın fırçasına değer" tanımını kullanmıştır. yalnızca deniz manzaraları değil, savaş sahneleri de resmetmiştir ve portreleri de vardır. kendi öz portresi:


bu da bir deniz savaşı resmi:

 


pek sanatsal bir yorum olmayacak ama oha. kendi çapımda ben de tuval üzerine akrilik boyayla amatör resimler yapan biriyim. bir kere ben de bir deniz manzarası resmi yapmaya kalkışmıştım ve sadece şunu söyleyeceğim: o dalgaları bu kadar gerçekçi bir şekilde resmetmek o kadar zor ki... o yüzden bu adamın ressamlığının değerini, ancak eline fırça alıp da bunu beceremeyen insan anlar.

bir de ayvazovski'nin 60 yıllık kariyeri boyunca 6000'den fazla resim yapmış olması ise onun tekniğinin ve yeteneğinin ne kadar büyük olduğunun göstergesidir. yani o kadar mükemmel manzaraları, ayrıntıları ve her resmin kendi özgünlüğünü düşündüğünüzde bir insanın haftada bunlardan 2 tane yapmış olması gerçekten inanılmaz bir şey.


bir de gençliğinde o kadar dolu dolu yaşamış ki; alexander puşkin'le, nikolai gogol'la falan tanışmalar, rus imparatoru 1. nikolay'la sivastopol'da gezip askeri tatbikatlara katılmalar falan. yaşamış be bu hayatı. avrupa'nın birçok yerini gezmiş, oradaki ressamlar arasında hatırı sayılır bir yer edinmiş, bir ara istanbul'u ziyaret etmiş. kariyeri boyunca bir sürü ödüller, nişanlar, unvanlar, yüksek sınıfların partileri falan derken 1845 yılında memleketine geri dönmüş ve kendine bir ev ve stüdyo ayarlamış. hayattan kendini biraz izole ederek küçük bir arkadaş grubuyla resim yapmaya devam etmiş. döneminin popüler sanat akımı olan romantizm, yerini daha sonra realizm akımına bıraksa ve rusya'da oldukça büyük ilgi görse de, ayvazovski romantik resimler yapmaya devam etmiş ama bu yüzden çok tepki almış. ne karışıyorsunuz olm adama? ne güzel yapıp duruyor işte. pardon, fularım kaydı.

1848'de ingiliz bir dadıyla evlenmiş ve 4 kız çocuğu olmuş. ermeni kilisesinin izniyle 1860'da ayrılmış ve 1877'de de boşanmış. boş ver, dahiler ve ressamlar evlilik yürütemez zaten. boşandıktan sonra da kendisinden 40 yaş küçük dul bir ermeni kadınla evlenmiş.

şimdi de resimlerindeki savaş etkisine ve bunun onu daha tanınır bir ressam yapmasına gelelim: 1853 yılında rusya ve osmanlı imparatorluğu arasında kırım savaşı başlıyor ve bunun üzerine ayvazovski daha güvenli bir yer olan kharkiv'e gidiyor. savaş sahnelerini resmettiği dönem bu zamana denk gelir. o yıllardan sonra fransız olmayan ve legion of honor ödülünü alan ilk yabancı sanatçı olmuş. sonra istanbul'u ziyaret etmiş ve mecidiye nişanı ile ödüllendirilmiş. sonra moskova sanat derneği'nin fahri üyesi seçilmiş. sonra yunan kurtarıcı nişanı ve 1865'te rusya'nın aziz vladimir nişanı ile ödüllendirilmiş. sonra kırım'da bir sanat stüdyosu açmış ve imparatorluk sanat akademisi tarafından maaşla ödüllendirilmiş. ne kadar ödül, nişan varsa atmışlar yani üstüne.


azıcık da siyaset: osmanlı imparatorluğu parçalanma dönemindeyken ingiliz ve rus eliyle başlatılan, türkler ve ermeniler arasında karşılıklı olarak yaşanan katliamlar sonrası ayvazovski, osmanlı imparatorluğu'ndan kendisine gelen tüm ödül ve nişanları denize atmış. sonra kırım'daki osmanlı büyükelçisine gidip "hepsini denize attım, al bu da kurdeleleri, isterse kana susamış efendin bunları çizdiğim denizlere atabilir." demiş.

yani, sanata siyasetin gölgesi düşmemeli tabii. hâlâ daha eski düşmanlıklar üzerinden pozisyon almaya gerek yok. bu adam çok iyi bir ressam mı? evet. gerisi teferruat. türkiye'de zaten birçok ayvazovski tablosu bulunuyormuş. bunların 41'i türk kamu kurumlarında, 21'i eski osmanlı saraylarında, 10'u çeşitli denizcilik ve askeri müzelerde, 10'u cumhurbaşkanlığı binasında ve 10'u istanbul'da özel koleksiyonlarda bulunuyormuş. bizim için güzel ve önemli bir zenginlik.

amerika'nın ukrayna'da 2013 yılında yaptığı darbeden sonra dış siyasetini rus karşıtlığı üzerine kuran ukraynalılar, 2017'de ayvazovski'yi ukrayna'nın kültürel mirası içinde saymış ve kırım'dan dolayı onu ukraynalı bir ressam olarak adlandırmışlar. rusların da tepesi atmış tabii. "eğer şu an ayvazovski yaşasaydı, ukrayna'nın ve onun batılı patronlarının ayvazovski'yi kremlin ajanı olmakla suçlayıp aynı şu anki rus sanatçılar ve sporcular gibi linç ettireceklerini" söyleyerek onları hırsızlıkla suçlamış. yani ne diyeyim? dövüşmen guzum.


son olarak, anton çehov'un ayvazovski'yle tanıştıktan sonra onunla ilgili izlenimlerini anlattığı mektupla bitirelim:

"ayvazovski'nin kendisi yetmiş beş yaşlarında, dinç ve sağlıklı bir yaşlı adamdır, önemsiz bir ermeni ve bir piskopos gibi görünür. kendi öneminin bilincindedir, yumuşak elleri vardır ve bir general gibi elinizi sıkar. çok zeki olmasa da karmaşık bir kişiliktir ve daha fazla araştırılmaya değerdir. yalnızca onda bir general, bir piskopos, bir sanatçı, bir ermeni, saf, yaşlı bir köylü ve bir othello bir araya gelmiştir." güzel bir analiz. zaten bu kadar sıfatı tek bir bünyede yaşayanlar gerçek sanat üretebiliyor genelde.

hıı, "n'oldu? sabah sabah elin ayvazovski'siyle mi uyandın? rüyanda mı gördün?" diyebilirsiniz. hayır. uzun yıllardır bu adamın resimlerine hayranlıkla bakardım ama google görsellerden. artık bir tanesini duvarımda görmek istiyorum ve sanat eseri kaçakçılığıyla ilgili hiçbir şey bilmem. o yüzden, ya çok kaliteli bir baskısını çıkarttıracağım, ya paraya kıyıp bir ressama replikasını yaptırtacağım ya da yürek yiyip oturup kendim yapacağım. henüz karar vermedim ama duvarımda bir ayvazovski tablosu olsun istiyorum. şimdiki salonumun duvar rengi mavi gri, duvarda da georges seurat'ın "la grande jatte adası'nda bir pazar öğleden sonrası" resminin 1000 parçalı puzzle'ı var. sıkıldım. o yüzden duvarı gece mavisine boyayıp üzerine de şöyle harika bir aivazovsky tablosu çakmak istiyorum. çünkü gece vakti, ay ışığının dalgaların üzerine vurduğu bir manzara kadar beni büyüleyen çok az şey var. uzun süre sadece bakarak mutlu olabileceğim bir güzellik bu. o yüzden en çok vakit geçirdiğim yerde olması beni mutlu edecek.

biraz da eserlerini paylaşalım. ister bilgisayarınızda masaüstü resmi yapın, ister duvarınıza asın ama sanat denilince benim aklıma gelen en güzel örneklerinden biri bu adamın resimleridir. birkaç çalışması:

bu kadar muhteşem eserler varken son olarak vereceğim mesaj şudur: soyut dışavurumculuk yasaklansın.

teşekkürler.